Kurulum maliyetinin yüksek olması nedeniyle yıllardır nükleer santral yapılamayan Türkiye, hayallerine her geçen gün bir adım daha yaklaşıyor. Fransa, İngiltere, Almanya, Bulgaristan ve Ermenistan gibi elektrik ihtiyacını nükleer santrallerden karşılayan ülkeler kervanına katılacak Türkiye'de 4 bin 800 Megavatlık Mersin-Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin 2 ünitesi 2017 yılında üretime başlıyor. TETAŞ Genel Müdürü Hacı Duran Gökkaya 54 yıldır devam eden santral rüyası için 4 defa ihaleye çıkıldığını ancak bu ihalelerin gerçekleştirilemediğini hatırlatarak, Rusya ile yapılan hükümetler arası anlaşma ile santral yapımına başlanacağını belirtti. Nükleer güç santrallerini barışçıl amaçlı kullanmak için istediklerini dile getiren Gökkaya İHA Muhabirine yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Yani biz nükleer güç santrallerini silah olarak düşünmüyoruz. Biz burada elektrik üreteceğiz ve ürettiğimiz elektriği de vatandaşımıza ucuz bir şekilde vereceğiz. Şunu da söylememde fayda var, dünyaya baktığımız zaman, birçok ülke elektriğini nükleer güç santralinden üretiyor. İşte Fransa, Almanya, İngiltere, Rusya, Bulgaristan, yanı başımızda Ermenistan'da nükleer güç santrali var. Türkiye'nin genel elektrik durumuna baktığımız zaman elektrik ürettiği kaynakların büyü kısmını ithalatla elde ediyor. Yani doğalgaz, ithal kömür gibi. Elbette yerli ve yenilenebilir kaynaklara da geçmiş durumdayız ama yeterli değil. Bu bakımdan Türkiye'de mutlaka ve mutlaka nükleer güç santrali kurulmasını arzuluyoruz. Hükümetin politikası da zaten bu yönde, biz işin uzmanı olarak biz de bunun olmasını istiyoruz. Hükümetler arası sözleşmeye dayalı olarak Rusya'yla ve diğer bazı ülkelerle görüşme yapıldı. Mersin-Akkuyu'da santral yapımına ilişkin sözleşme imzalandı. İnşallah 2017 yılında 4 üniteden 2'si devreye girecek." Santral kurulumunda 5 binin üzerinde alet ve parçalar monte edileceğini ifade eden Gökkaya, bunların büyük bölümünün yerli sanayiciler tarafından üretileceğini kaydetti. Türkiye'nin enerji ihtiyacının karşılanması bakımından bir santralin de yeterli olmadığını vurgulayan Gökkaya Sinop'ta yapılacak ikinci santral için de düğmeye basıldığının altını çizdi. Gökkaya sözlerini şöyle sürdürdü: "Yani bu parçaların çoğunluğu Kayserili, Maraşlı, Antepli Türk sanayicisi, tarafından üretilecek. Belki ileride bizde bunun teknolojisini dışarıya götüreceğiz. Tabi bu 4800 megavatlık santral 2017'de hizmete girecek ama Türkiye'nin içi tüketiminde her geçen gün bir artış meydana geliyor. İhtiyacın tamamını bununla da karşılayamıyorsunuz. Bunun için ne yapmamız gerekiyor. İkinci nükleer güç santralini kurmamız gerekiyor. Bunun için de Sinop üzerinde duruyoruz. Yine çeşitli ülkelerle görüşme yapılıyor. Belki bu günlerde Kore devletiyle ortaklaşa böyle bir santral yapar mıyız diye görüşmelerimiz sürüyor. Henüz neticelenmedi. Önümüzdeki dönemde sayın başbakanımız Kore'ye gidecek. Orada bunun neticesi belli olacak. İkinci bir 5 bin megavatlık santralin orada kurulması bekleniyor." KAYNAK İTİBARİYLE EN UCUZ ÜRETİM NÜKLEER ENERJİDE Gökkaya, yakıt kaynağı bakımından kıyaslandığında en ucuz enerjinin de yine nükleer santrallerde üretildiğini vurguladı. Türkiye'nin teknolojisinin pahalı olması nedeniyle nükleer güç santrali kuramadığına dikkat çeken Gökkaya, "Hidroelektrik Santralleri yerli kaynaktır, yenilenebilir kaynaktır. Yerli kaynak olduğu için bunun maliyetlerine bakmazsınız, o sizin malınız. Eskiden diyorlardı ya 'Su akar Türk bakar' diye, şimdi biz 'Su akıp Türk bakmasın' diye teknik imkanların teknik ölçülerin müsait olduğu ölçüde her yere değil, yapılabilecek yerlere Hidroelektrik Santrallerin gerçekçi bir manada kurulmasını amaçlıyoruz. Bunların maliyetleri biliyorsunuz Allahın verdiği su miktarında. Ama bu tamamen Türkiye'nin ihtiyacını karşılayabilecek durumda değil. Nükleer ise farklı, baş santral. Hidroelektrik Santralini su olduğu zaman kullanırsınız, güneşte öyle, rüzgarda öyle. Ama nükleer ise baş santral 24 saat çalışabilen santral. Sürekli çalışabilen santral ve bu başsantralin üzerine bunlar oturtuluyor. Elektrik sektöründeki durum bu. Yakıt kaynakları itibarıyla ise sudan daha ucuz. Suyunda bir maliyeti var. Keban, Atatürk barajı gibi santrallerimiz yatırım bedellerini ödemiş ve onlarda başsantral gibi çalışıyor ama nükleer güç santrali yakıt kaynağı itibariyle en ucuz olanı. Teknolojisi pahalı olduğu için biz bunu yapmakta zorlanıyoruz. Yoksa yakıt kaynağı itibariyle en ucuz elektrik üretimi nükleer enerjide" diye konuştu. SANTRALİ İYİ KURARSANIZ ÇEVRESEL HİÇ BİR ZARARI YOK Nükleer güç santrallerini çevresel açıdan da değerlendiren Gökaya, gerekli önlemlerin alınması halinde doğaya hiçbir zararın verilmeyeceğini savundu. Sürekli bir Çernobil örneği verilmesinin doğru olmadığının altını çizen Gökkaya sözlerini şöyle tamamladı: "Nükleer güç santralini Kore'de gördük, Almanya da gördük. Elbette her teknolojinin insanlara bir takım zararı var ama santrali iyi kurarsanız, teknolojiyi iyi seçerseniz insanlığa hiçbir zararı olmaz. Tabi hemen karşımıza bir Rusya'daki Çernobil olayı getirilir. Ama o farklı eski bir teknolojiydi. Şimdi onların bile teknolojisi ileride, üçüncü kuşakta. Onun için nükleer güç santralinin çevreye bir zararı yok. Atıkların bırakılması ile ilgili bir problem var. Bu atıkların da bertaraf edilmesi için şu anda oaal için de düğmeye basıldığının altırtadan kaldırabilecek tedbirlerini alıyoruz. Ayrıca nükleer güç santrali sera gazı üretmeyen, doğalgazın ve kömürün çevreye verdiği kadar bile zarar vermeyen bir yöntem."