ALB Forex Analisti Enver Erkan, yüksek kurun ihracat için avantaj olmadığını dile getirdi.


Erkan, Temmuz ayı dış ticaret verileri ile ilgili yaptığı açıklamada şunları ifade etti:

“Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın daha önce yayınlamış olduğu veriler baz alındığında gelen veriler sürpriz değil. Öne çıkan unsur aynı anda azalan ithalat ve ihracat olarak göze çarpıyor ki Temmuz ayında ihracattaki düşüş daha keskin olmuş. 2015 verileri itibarıyla dış ticaret hacminde bir daralış olduğunu gözlemliyoruz. Tabii bu durumun oluşmasına neden olan temel faktörler; dışarıda küresel ekonomilerin neredeyse büyümüyor olmalarının ihracat üzerine baskı oluşturması. İçeride ise yaşanan istikrarsızlık ve belirsizliklerin yüksek kur üzerinden ithalat faturasına katkıları var. TL son 1 yılda dolara karşı yüzde 26, Euro’ya karşı ise yüzde 15 değer kaybetmiş. İhracat üzerinde asıl belirleyici olan Euro/dolar paritesinde ise son 1 yılda yüzde 15 değer kaybı söz konusudur. Bu durumun yansıması, ihracatımızın yüzde 45’lik kısmını oluşturan Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatın yüzde 13,8 azalması olarak karşımıza çıkmış durumdadır.

Bir diğer önemli konu ise yapısal bozukluktan kaynaklanan bir şekilde ihracat maliyetlerinin TL olmaması, dolar olması; bu durumun da yüksek kur avantajını ortadan kaldırması. Normalde yüksek kur ucuzlayan TL nedeniyle ihracat fiyatlarını düşürebilecekken, ithal girdi ve ara malı ile üretim yapılması maliyetleri yukarı çekmektedir. Haliyle yüksek kurun ihracat kanalı üzerinden avantaj yaratması gibi bir durum Türkiye açısından geçerli olmamaktadır. Burada sağlanması gereken durum fiyat istikrarını sağlamaktır. Kurdaki istikrarsızlık sektörlerin rekabetçi fiyatlama yapmasının da önüne geçmektedir. Kurun seviyesinden ziyade de istikrarı ve oynaklık derecesi önemlidir.

Tabii Çin gibi bir tehdidi es geçmemek gerekiyor. Çin’den yapılan ithalat Temmuz ayında 2 milyar 86 milyon dolar oldu, bu da ithalat kompozisyonumuzda şimdilik Çin’i ilk sıraya taşıdı. Çin’e yapılan ihracat ise Temmuz ayında 222 milyon dolar. İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin tek taraflılığından ziyade en önemli olan konu ise ekonomik büyümesi yavaşlayan Çin’in, bu soğumanın önüne geçmek üzere başta ihracat kanalı olmak üzere sağa sola saldıracağı gerçeğidir. Çin’in kendi para birimine müdahaleleri ihracat fiyatlarını Türk ihracatçısının inemeyeceği seviyelere çekecek ve başta Türkiye olmak üzere birçok gelişmekte olan ülkenin ihracat pazarları tehdit altında olacaktır.

Türkiye’nin ihracat kompozisyonunu değiştirici ve ithal girdi bağımlılığını azaltıcı yapısal düzenlemeler yapmadan kalıcı iyileşme sağlaması zor görünmektedir. Mevcut model içerisinde ise sağlanması gereken unsur fiyat istikrarıdır. Oynak fiyatlar girdi fiyatlarını ve enflasyon beklentilerini yukarı çekmektedir, oluşan belirsizlik ortamı da ihracat üzerinde baskı kurmaktadır. Fiyat istikrarı için ise her şeyden önce içeride belirsizliklerin çözümlenmesinin gerekliliği gözler önüne serilmektedir.”