Yıl 1993...
Ülkücülük damarlarımızda dolaşıyor.
Dicle Irmağında "çırpma" yöntemiyle tuttuğumuz 8-10 kiloluk balığı alıp bizim evin önüne kadar geldik. Toplam 6 kişiyiz. Arkadaşlara "buyrun balığı bizde pişirip beraber yiyelim" dedim.

Arkadaşların hepsi "tamam" dedi. Sadece İstanbullu olan arkadaş "Ben" dedi. "Ali Çam'ın ekmeğini yemem."

Herkes şaşkınlıkla bakarken devam etti.
"Demirel'e KAFİR demeyen adamın evinde benim işim olmaz..."

Mesele anlaşılmıştı. Aynı grup içinde arkadaştık ve siyasi sohbetlerde Demirel'le ilgili "mason" "kafir" "dinsiz" "imansız" gibi ifadeler kullanıldığında ben buna karşı çıkardım.

Derdim ki:
"Sayın Demirel müslüman olduğunu söylüyor. Müslümanım diyen birine müslüman değilsin demek benim haddim değil."

Ve devam ederdim:
"Kafir birine kafir demenin bana bir faydası yok. Ama müslüman birine kafir dersem bu beni küfre götürebilir. Neden böyle bir risk alayım. Herkesin inancı kendine. Kimin kalbinde iman olduğunu ancak Allah bilir. Demirel için de kafir demek büyük bir risk ve ben bu riske girecek kadar onun hakkında kesin bilgiye sahip değilim"

Neyse durum anlaşılınca şöyle dedim:
"Kusura bakma, sen benim evimde yemek yiyeceksin diye müslümanım diyen birine ben kafir demem."

Çekti gitti. Biz diğer arkadaşlarla birlikte eve girdik ve balığımızı afiyetle yedik.

...

Bunu neden anlattım.

Ön yargılarım yoktur benim. Ülkücüyüm ama her görüşten insanla oturup konuşabilirim, medenice tartışabilirim. Her ortamda fikirlerimi söyleyebilir ve başkalarının fikirlerini özgürce açıklamalarına fırsat veririm.

"Oğlum, zırrıkı koministsin" dediğim ev arkadaşım da oldu mesela. Hem de evsiz kaldığında ben davet ettim, "gel beraber kalırız" diye.

Kürt arkadaşlarım oldu. Alevi arkadaşlarım oldu. Çerkes arkadaşlarım oldu.

Hepsiyle oturup ülke meselelerini konuştuk. Aynı düşündüğümüz konular da oldu ama çoğu defa farklı düşündüğümüz zamanlar da oldu.

En mühim meselelerde sabahlara kadar tartıştık kimi zaman.

Sabit fikirli değilimdir. Ön yargılarım yoktur yukarıda yazdığım gibi.

Başkalarının söylediği doğruları kabullenmekte hiç zorlanmayacağım gibi, kendi yanlışlarımdan vazgeçmekten de çekinmem.

Yani;

Ne başkalarının söylediği doğruların düşmanı olurum. Ne de kendi yanlışlarımın esiri olurum.

...

İnanır mısınız!

En çok benim gibi düşünmeyenlerden yeni şeyler öğrendim. Bu yüzden kendim gibi düşünenler yerine farklı düşünenlerle sohbet etmeyi tercih ettim hep.

Yeter ki saygılı olsunlardı, bu bana yeterdi.

Çok çeşitli kültürlerle bir mozaik olan güzel ülkemin her rengini çok seviyorum.

Çünkü ben;

Ülkemi çok seviyorum.

...

Son olarak;

Paylaşımlarıma yorum yapmanızdan memnuniyet duyuyorum. Bir kısmınız görüşlerime katılırken, bir kısmınız farklı görüşte olabiliyor.

Doğaldır.

Benim gibi düşünmüyorsunuz diye size kızacak, kırılacak, suçlayacak değilim.

Kendi görüşünüzü özgürce yazabilirsiniz.

Ancak nezaketle.

Görüşlerime katılmadığınızda kendi düşüncenizi yazmanız çok önemlidir ve benim de beklediği tam olarak budur.

Kendi görüşlerinizi yazmak yerine, suçlamaya geçmek acizlik göstergesidir.

Ve hiç bir arkadaşıma acizliği yakıştıramam...