Magazin

Çerkes Kahramanlar

Abone Ol

Çerkez Ethem kimdir? Bu maddedeki bazı bilgilerin kaynağı belirtilmemiştir. Ayrıntılar için maddenin tartışma sayfasına bakabilirsiniz.Maddeye uygun biçimde kaynaklar ekleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. Çerkes Ethem (1885, Bandırma - 1950, Amman), Türk Kurtuluş Savaşı'nda Kuva-yi Milliye birliklerinde komutandır. 1880 yılında Bandırma'da doğdu. Bandırma'nın bir köyü olan Emreköy'e yerleşmiş Şapsığ Çerkes boyundan, Ali Bey'in beş oğlunun en küçüğüydü. Ağabeyleri, İlyas ve Nuri beyler, Rum eşkıyalarıyla çarpışırken ölmüşler, Reşit ve Tevfik beyler de 1901 ve 1902 yıllarında Harbiye'yi bitirerek subay çıkmışlardı. Reşit Bey çeşitli cephelerde çarpıştı, Son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ına Saruhan Saruhan (şimdiki Manisa) Mebuslu olarak katıldı, oradan Birinci TBMM'ye geçti. Çerkes Ethem, evden kaçarak Bakırköy Süvari Küçük Zabit Mektebi'ne girdi. Balkan Savaşı'nda Bulgar cephesinde yaralandı. Kıdem zammı ve madalya aldı. I. Dünya Savaşı'nda Eşref Kuşçubaşı'nın yönettiği Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte İran, Afganistan ve Irak'a yapılan akınlara katıldı. Yaralanarak savaş sonunda köyüne çekildi. 15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgali üzerine, vatan savunmasına başlamak için vurucu güç olarak Kuva-yi Seyyare'yi kurdu ve "Umum Kuva-yi Milliye Komutanı" ve Ankara'daki 20. Kolordu'nun Komutanı olan Ali Fuat Paşa ile istişare ederek İngiliz ve Yunan birliklerinin ilerlemesine karşı gerilla operasyonları düzenledi. Düzenli ordu kurulana dek TBMM'ye karşı girişilen ayaklanmaları bastırdı. Anzavur Ayaklanması, Çopur Musa Ayaklanması ile Gerede ve Yozgat isyanlarını bastıran Çerkes Ethem'in isyancıları yargılamadan derhal infaz etmesi TBMM üyeleri ve İstiklal Mahkemeleri tarafından onaylanmıyordu. 1920 yılının sonunda 20. Kolordu ve Komutanı Ali Fuat Paşa ile birlikte Gediz Muharebeleri'ne katıldı ve TBMM kuvvetleri, Gediz'i geri alarak, İzmir'in İşgali'nden sonra ilk defa Yunanlıların işgal ettikleri bir bölgeden geri çekilmelerini sağladılar. Gediz Muharebeleri'nden sonra komuta kademesiyle yaşadığı anlaşmazlıklar ve düzenli ordu birliklerine katılmak istememesi yüzünden isyan etti. 14 Ocak 1921'de Refet Bey öncülüğündeki birliklerce Çerkez Ethem birliklerine harekat düzenlendi.[2] 21 0cak 1921'de büyük bir çarpışma yaşanmadan, Çerkez Ethem'in birlikleri teslim oldu. Ethem'in kendisi, kardeşleri ve küçük bir grup yandaşı Yunanistan'a sığındı. Kurtuluş Savaşı'nın bitiminde, yardımcıları ve yakınları ile birlikte vatan haini ilan edildi. Yüzellilikler ismiyle anılan, ve ülkeye girmesi yasaklanan kişilerden oluşan listede yer aldı. Savaştan sonra Ürdün'e geçti ve 1950 yılında Amman'da vefat etti.

Sultan Abdülaziz Ve Ablası Neşerek Kadınefendi’nin İntikamını Alan Çerkez Hasan Bey Kafkasya’dan göç ederek Rumeli’ye yerleşen Zevş Burak Çerkezlerin dendi. 1864’te, Bahriye idadisine girdi kara kısmına geçti. Teğmen olarak Harp okulunu bitirdi. Kız kardeşi Neş’erek Kadınefendi Abdülaziz’in şehzadelerinden Şevket Efendi ile Esma Sultanın annesi olduğu için, padişaha çok yakındı. Ayrıca cesareti, nişancılığı ve biniciliği ile Albdü­laziz’in gözüne girdi. Sarayın himayesinde Darı Şurayı Askeri yaverliği ile lstanbul’da görev aldı. Daha sonra Yusuf İzzeddin Efendiye, kolağası rütbesiyle yaver tayin edildi. Abdülaziz’in ölümünden sonra, Hüseyin Avni Paşaya düşmanlık besledi. Özellikle Bağdat’a gönderilmek istenince itiraz etti. 16 Haziran 1876’da Bağdat’a gitmediği için serasker kapısında hapsedildi. Bağdat’a gideceğini vaat ettiğinden, Hassa müşiri Redif Paşanın kefaleti ile serbest bırakıldı. Çerkez Hasan Hasan Bey’in ablası Neşerek kadınefendi, Sultan Abdülaziz Han’ın hal’ edildiği (tahttan indirildiği) gün Dolmabahçe Sarayı’ndan Topkapı Sarayı’na nakledilirken mücevher sakladığı şüphesiyle omuzundaki şal, Hüseyin Avni Paşa tarafından çekilip alınarak hakârete uğramıştı. Kadınefendi, omuzları açık bir şekilde boğazdan getirilmiş ve hastalanmıştı. Sultan Abdülaziz Han’ın vefatı üzerine ise şok geçirerek 11 Haziran günü vefat etmiş idi. Hüseyin Avni Paşayı öldürmek niyetiyle, Paşalimanı’ndaki yalısına gitti. Soğanağa da Midhat Paşanın konağında toplantıda bulunduğunu öğrenince, toplantı yapılan konağı tek başına bastı. Önce Hüseyin Avni Paşa ile hariciye nazırı Ra­şid Paşayı vurdu. Kendisini tutmak isteyen Kayserili Ahmet Paşa’nın kama ile parmaklarını ve kulaklarını doğramaya başladığı sırada salondakiler etrafa dağıldı. Bu sırada yaralı olan Hüseyin Avni Paşa’nın can havliyle bulunduğu yerden kalkarak sofaya kadar gelir. Onun yere düştüğünü gören Çerkez Hasan, üzerine atlar ve delik deşik ederek kama ile ağzını kulaklarına kadar açar. Kendi ifadesinde ” vurduğunu zannettiği” ve odada sandalye üzerinde baygın halde bulunan Raşid Paşa’yı da göğsünden vurarak, kama ile gırtlağını kesmiştir. Yakalamaya gelen konak hizmetkarlarından Ahmed Ağayı da gözünden vurarak öldürdü. Sonunda zaptiye tabur kumandanına teslim oldu. Konaktan çıkarılırken, kendisine hakaret eden sadaret yaverlerinden, bahriye kolağası Şükrü Beyi de öldürdükten sonra güçlükle Süleymaniye kışlasına götürüldü. Süvari yarbayı Cemil Beyin başkanlığında kurulan divanı harpte yargılandı, rütbeleri alındı; idamına karar verildi, 18 haziranda Beyazıt meydanında asıldı. Cesedi iki gün orada kaldıktan sonra Edirnekapı mezarlığına defnedilir. Çerkez Hasan'ın İdamı Olayı izleyen yıllarda Abdülhamit, amcası Abdülaziz’in, aralarında Hüseyin Avni Paşa’nın da bulunduğu erkân-ı hâl (tahttan indirenler) denen kişiler tarafından öldürüldüğü savını ileri sürünce, Çerkez Hasan bir kahraman sayıldı ve Edirnekapı’da ki mezarı II. Abdülhamid tarafından şehit anıtı olarak yaptırıldı. Edirnekapı’daki kabrinde mezar taşında şu ifadeler yazmaktadır: “Velinimeti uğruna fedây-ı can eyleyen Çerkez Hasan Ruhu için El-Fatiha”

ÜNLÜ HALK KAHRAMANI (ÇERKES ASLANI) HACI –TUĞUJUKO KIZBEÇ ŞERETLUKO Çerkes milleti vatanını ve bağımsızlığını savunmak için, zamanın en büyük silahlı gücü, Rus Çarlık orduları ile yüzlerce yıl savaştı. En şiddetli ve sürekli geçen son yüz yıllık savaşlar sürecinde sergilenen efsanevi kahramanlıklar, ünlü Rus ve Avrupalı tarihçilerin, yazarların eserlerinde geniş yer aldı. Karl Marks, “Tüm uluslar Çerkeslerin bağımsızlık mücadelesinden örnek almalıdır” sözü ile bu mücadeleyi kutsadı ve Dünya kamuoyuna duyurdu. Destanlar yaratan bu mücadele sürecinde, büyük halk kahramanları, özgürlük savaşçıları ve devlet adamları öne çıktılar ve savaşların kaderinde rol oynadılar. Bu kahramanların en ünlülerinden biri, (Batı Kafkasya’nın Şeyh Şamili) Hacı Tuğujuko Kızbeç Şeretluko, Çerkes halkının kalbinde, gönlünde yerini muhafaza etmektedir. Ne var ki, savaşın galibi Rus Çarlığı, Çerkes toplumunu ve değerlerini yok saydığı, toplumun kendisini de yok etmeyi amaçladığı için, toplumun savaştan sonra sağ kalabilen unsurları, Çarlık döneminde kendi değerlerine ve kahramanlarına sahip çıkma şansına sahip değildiler. Sovyetler Birliği döneminde de bu değerler sessizlik duvarları arkasında kaldı. Devam eden ve mirasçı konumunda olan, bugünkü çok uluslu Rusya Federasyonu Cumhuriyeti de Çerkeslerin sesini duymak ve haklarından bahsetmek istemiyor. Buna karşın, anayasası, yasaları ve adı ile bir demokrasi devleti olduğuna göre, bu federasyonun bünyesinde ve diyasporada yaşayan Çerkesler, kendi tarihine, değerlerine ve kahramanlarına artık sahip çıkabilirler ve çıkmalıdırlar. Bugüne kadar hiçbir halk kahramanımızın, anıtının olmaması, herhangi bir yerde, bir caddede veya sokakta adlarının geçmemesi büyük eksikliktir. Bu nedenle, Çerkes halkının gönlünde ve hafızasında yerini koruyan, Ünlü Halk kahramanı, Tuğujuko Kızbeç’in anısını kalıcı kılmak için, Adigey de bir grup Çerkes sivil toplum ve kültür çalışanı onun anıt heykelini yaptırma girişimi başlatmışlardır. Maketini gördüğünüz, 3,5 m. yüksekliğinde, bronzdan inşa edilecek olan Anıt heykel, Tuğujuko Kızbeç’in torunlarının halen yaşadığı Afepsıp köyünde yerini alacaktır. Heykelin yapımını üstlenen, “Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunması Vakfı – NASLEDİYE” nin başkanı, Adige Cumhuriyeti eski Kültür Bakanı Sayın Çemşo Gazi’dir. Bu girişimin başarıya ulaşması için, tüm Çerkeslerin katkıda bulunmaları beklenmektedir. Tuğujuko Kızbeç, 1777 yılında doğdu. Ömrü özgürlük savaşlarının içinde geçti. Oğullarının hepsi savaşta öldüler. Kendisi, heybetli fiziği, korkusuz tavırları ile düşmana korku salan, diğer yandan milli dansları, müziğini ve halkını karşılıksız seven, kahramanlıkları ile “Çerkes Aslanı” ünvanını kazanmış bir şahsiyettir. İlerlemiş yaşına rağmen, bir savaşta unvanına uygun çarpışırken, aldığı ağır yaralar sonucu 1940 yılında hayatını kaybetmiştir. Böylesi halk kahramanlarımızın anısına saygı göstermek görevimiz olduğu gibi, İçinde yaşadığımız topluma, üyesi bulunduğumuz ülke ve Dünya kamuoyuna, tarihimiz, dilimiz, kültürümüz ve kimliğimizle var olduğumuzu güçlü bir şekilde hissettirmek bakımından çok önemlidir. Bu bakımdan, girişimin başarıya ulaşması, diğer halk kahramanlarımız için de anlamlı ve kalıcı anıtların yapılmasının önünü açacaktır.

Viyana Kuşatmasında Efsaneleşen Bir Çerkes Savaşçı Kanuni Sultan Süleyman 1529’da Macarlar ile gavurlardan intikam almak için kendi komutasında Viyana’yı kuşattığında kentin surlarını her taraftan topa tutmuştu. Bir kaç kez kaleye hücum edildi, kale surları yıkılmaya, istihkamlarda ezan sesleri duyulmaya başlamıştı. Çerkes adlı bir süvari elinde kamasıyla açılan gedikten içeriye daldı. Kahraman Çerkes, atıyla birlikte öldürüldü ve Müslümanlar geriye püskürtüldü. O gün başka saldırı yapılmadı. Saldırı ertesi güne bırakıldı. Allah’ın takdiri ilahisi, ertesi gün hava çok soğudu; fırtınayla birlikte kar ve dolu yağmaya başladı. Bu afetin sonunda Müslüman ordusu pek zor durumda kaldı. İstihkam çukurlarını kar doldurdu. Binlerce insanın kolları ile ayakları dondu, binlerce hayvan da donarak öldü, ortalık mahşer gününe dönüştü. Müslüman savaşçılar sultana: Lütuf et, acı bizlere ulu sultan Süleyman. Her şeyi bilen yüce Allah isterse, her istediğini istediği şekilde halleder. Kasımdan 17 gün geçti. Gayemiz gavurlara ders vermekti, bunu da yaptık. Şimdi kendimizi emniyete almamız gerekir. Allah nasip ederse, ilkbaharda kaleyi yeniden kuşatırız! diye yalvarırlar. Sultan’da bu yalvarışları kabul edip kuşatmayı kaldırır. Dayı Çerkes ile atı Frenk balsamıyla mumyalandı ve anıt olarak dikildi. Bu anıt bugün de onun kaleye girdiği yerde giysileri, silahlarıyla zırhlı, miğferli sadaklı başında da Tatar kalpağı olmak üzere atının üzerinde durmaktadır. Buranın adı, Çerkes Meydanıdır. (Tscherkessen platz in Wien) Kral Ferdinand, Dayı Çerkesi tüfeğiyle öldüren gavur kahramanı çağırtarak: Neden bu yiğit ve inançlı kişiyi arkadan vurarak öldürdün ? Gerçek bir erkek olsaydın, yiğitlik gösterir, karşı karşıya gelerek onunla mücadele eder ve başını keserdin, diye konuşur. Kafir kral bu sözlerle adaletini gösterir, Çerkesi kalleşce öldüren gavuru Dayı Çerkesin karşısında ördürmüş olduğu duvarın içine hapsettirerek ölüme mahkum eder. O da acılar içinde ölür. Kurumuş olan cesedi aynı yerde, yani Çerkes Meydanında ki duvarın içinde durmaktadır.

BİR ÇERKES KAHRAMAN HACI GERANDÜK BERZEG Çok küçük yaşlarda Rus kuvvetlerine karşı yapılan mücadelelere katılmış, Thamadeler ve boylar arasında saygın bir yer edinmişti. 1841 yılında Sohum’a gerçekleştirilen harekatta gösterdiği kahramanlık O’na büyük itibar kazandırmış ve amcası Degumuko Berzeg’in yerine geçerek tüm görevlerini üstlenmiştir. Bu tarihten itibaren Çerkes Meclisi’ne Ubıhlerin temsilcisi olarak katılmaya başlamıştır. Hacı Grandük Berzeg, Batı Komutanlığı adıyla anılan Kırım hudutlarına kadar uzanan geniş bir hatta 20 yıldan fazla Çerkes güçlerine komutanlık etmiştir. 1853 yılında girdiği Çerkes Meclisi’ne( Çıle Thariveu Xase) yedi yıl(1860’a kadar) boyunca başkanlık etmiştir. Katıldığı muharebelerde birkaç defa yaralandı. Yaralı haliyle Karadeniz kıyılarına yapılmış Rus Kalelerinin kuşatmalarına katılmış, kuşatmaya katılan abreklerin savaş şevkini arttırmıştır. Ne var ki Rus güçlerinin devamlı takviye edilmesi, Çerkes yerleşimlerinin hedef alınması hatta yok edilmesi savaş gücünü kırmış, nihayet Soçi civarında gerçekleşen Rus-Çerkes nihai savaşıyla Çerkesler yenilgiye uğramış Çar II Alexander Çerkeslerin Sürgünü(21 Mayıs 1864) kararını vermiştir. Hacı Grandük Berzeg, dramatik Çerkes Soykırım ve Sürgünü’nü bizzat yaşayan bir şahsiyettir. İstemesede Sürgüne katılmış, Osmanlı Devleti’nin-Halifenin topraklarına gitmek mecburiyetinde kalmıştır. Hacı Grandük Berzeg’in Çerkes Sürgünü sonrası ” “Bizler milli savaşımızı kaybetsek de insanlığımızı kaybetmeyeceğiz.Bizi yenen düşmana bu zaferi kazandıranlar da bizim kendi insanlarımız oldu. Bu gün Anayurdumuzu boşaltıyoruz. Ama o kalbimizden asla çıkmayacak.Bugün için terketsek de o içimizdedir asla unutamayız.Anamız gibi sevdiğimiz yurdumuzu gözümüz arkada bırakıyoruz!…” dediği bilinir. Hacı Grandük Berzek, maiyetindekilerle beraber Manyas Yeniköy’e yerleşti. Ancak, O’nun Çerkesya özlemi hiç bitmedi. Osmanlı_Rus savaşı’na(93 Harbi) katıldı. Bu savaşta Rusya’nın yenileceği ve Çerkeslerin tekrar anavatanlarına dönebileceği umudunu taşıdı. Bu savaşa 5000 Çerkes gönüllüyle (Kuva i Muavene) katıldığında 100 yaşlarındaydı.Oğlu İslam Bey’i bu savaşta kaybetti. Yorgun, umutları kırılmış vaziyette Yeniköy’e döndü. Burada Çerkesya sevdalılarını çok etkileyen ” “Yurdumun bağımsızlığı için, yaz sıcağında yanan bir taş gibi tüm yaşamımı kalbim yanarak geçirdim. Savaştan fırsat bulduğumda, bir elimle yaramdan akan kanı durdurmaya çalışırken, öbür elimle mısır pastasını bir ağacın altında halkımın en küçüğüyle paylaştım.Ömrüm attan inmeden savaşlarda geçtiği için, doğan çoçuğumu bile ancak ata binecek kadar büyüyüp dizgin elinde karşıma geldiği zaman tanıdım.Vücudumda otuz beş yıl boyunca düşmanın kılıç ve kurşunlarının açtığı onaltı yara var. Ve uğurlarında bu zorluklara katlandığım insanlar peşime düşmüş ağlıyor, Allah rızası için bizleri bırakma diye haykırıyorlar… …Bir gün atımın üstünde ve kılıcım elimde yurduma geri döneceğim…Eğer dönemeden ölecek olursam, bedenimden hiç değilse bir parçayı Anayurduma getirin ve köyümün mezarlığına gömün!.. vasiyetini kaleme aldırdı. (1880)Mezarı Manyas Dümbe(Tepecik)Köyü’ndedir.O’nun, vatanı için yaptığı mücadeleyi unutmayanlar mezarını sürekli ziyaret ederler ve ruhuna fatihalar okurlar. Bizlerde Hacı Grandük Berzeg’i rahmetle yadediyor, ruhuna fatihalar gönderiyoruz. Mekanı Cennet olsun.Amin. kafkasakademi.net