Magazin

Çerkesler ve Atlar

Abone Ol

Çerkeslerde atçılık binlerce yıllık geçmişten süzülerek bugünlere gelen bir bilimdir.

Çerkeslerin atla ilişkisini ona verdikleri ad da gösterir: şı hem at hem de erkek kardeş anlamına gelir. Bu, özel bir bağlılığın ve bu asil hayvana duyulan sınırsız sevginin ifadesidir.

Çerkesler mahmuz kullanmaz. Acı vermemek için ata yumuşak deri uçlu kamçıyla nadiren vurur, kamçıyı sadece bir simge olarak taşırlar. Kamçı, genç kızın sevgilisine verdiği güzel bir hediye veya atlı oyunlarda ödüldür.

Atla ilgili gelenekler Çerkeslerin yaşamında önemli yer tutar. Çerkes geleneklerine göre bir kadının veya yaşlının önünden atla geçmek büyük ayıptır.

Atlı 30-40 metre kala atından iner, karşılaştığı kişi yürüyorsa saygılı bir şekilde durur ve sağ tarafından geçmesini bekler.

Karşılaştığı kişi duruyorsa, atının dizginlerinden tutarak saygılı şekilde yanından geçmesi gerekir.

Bir kadınla veya büyükle atın üzerinde oturarak konuşmak ayıptır.

Atlıyla yaya karşılaştığında önce atlı selam verir.

Atlı, karşıdan gelen bir kadına veya yaşlı bir adama rastladığında atından inerek gideceği yere kadar ya da izin verilinceye kadar ona eşlik etmesi gerekir.

Atlı olarak bir yere gidilirken herkesin konumuna göre bulunması gereken yer bellidir.

Yaşça küçük olan, thamadenin solunda yerini alır.

Thamadeye birden fazla atlı eşlik ediyorsa büyük olan solunda, daha genç olan sağında yer alır.

Ölüm haberi getiren atlı atın ters tarafından, yani sağından iner. Bunun dışında atın sağından inmek uğursuzluk sayılır.

Misafir olunan bir evde ağırlamadan duyulan memnuniyet veya memnuniyetsizlik at üzerinden gösterilir.

Ayrılırken, memnun kalınmışsa at başı eve doğru bakacak şekilde tutulur ve öyle binilir.

Sağdan dönerek avludan çıkılır. Ev sahibinin konukseverliğinden memnun kalınmadığını göstermek içinse, avludan çıkarken ata kamçıyla vurulur.

Ehlileştirilmemiş yılkı atlarının yakalanması için arkançeş denilen özel bir at eğitilirdi.

Yılkıcı onun üzerindeyken yabani atın boynuna arkanı (kementi) atardı.

. At kaçıp kurtulmaya çalışırken arkançeş de nereye giderse gitsin sürekli onun ardından koşardı, ta ki yılkıcı boynundaki arkanı tutuncaya kadar.

Fakat yılkıcının arkanı gevşettiğini hissedince yavaş yavaş hızını azaltır ve birdenbire dört ayağını direyerek çakılmış gibi dururdu.

Böylece yılkıcılar en güçlü atın bile kolayca hakkından gelirler ve onu yakalayıp yere devirirlerdi.

Çerkes Atı Cinsleri Eskiden pşı (prens) ailelerinin kendi adlarıyla anılan at cinsleri vardı.

En ünlü Çerkes atı cinsleri Şoloh ve Beçkandı.

Şoloh, Beştav'da ve Zelençuk vadilerinde (bugünkü Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti), Beçkan ise bugünkü Adıgey topraklarında yaygındı.

Bu cinslere Kırım pazarlarında yerli koşu atlarından 25 kat fazla fiyat verilirdi. Şoloh cinsi atların özelliği, toynaklarının bardak biçiminde olması ve arka tırnaklarının olmamasıydı; bunun için nala ihtiyaç duymuyorlardı.

Beçkan, özellikleri açısından eşsiz bir binek atıydı. Çok sabırlı ve dayanıklı, Çerkeslerin yaşamının ayrılmaz parçası olan biniciliğin bütün gereklerine son derece uygundu; gerektiğinde yemsiz olarak 3-4 günlük yola dayanabiliyordu.

Halk arasındaki tarifiyle Beçkan: "Boynu düzgün, sağrısı mantara benzer, geyiğinki gibi dik baldırları vardır. Kasığı dardır, genişliği üç parmağı geçmez. Bir kaburgası fazladır ve dolayısıyla gücü de fazladır."

Kundeyt 7-9 yaşına kadar genellikle özelliklerini göstermez. Bu cinsin kısrağını iki yaşına kadar basit bir cinsten ayırmak zordur; çok tüylü ve gösterişsizdir. Ama iki yaşından sonra değişmeye başlar. Tüyleri düzelir, karnı toplanır, kulakları sivrilir, asıl görünümünü almaya başlar.

Bu cinslerden başka Zelençuk vadilerinde Alheskir, Hağundoko, Hatohşoko cinsleri ve Yecebukay'da Yivuan cinsi atlar biliniyordu.

Bu cinsler mükemmel binek atı nitelikleriyle ve pşıların özel damgalarıyla tanınıyordu.

Çerkesler, atı sadece binmek için yetiştirirler ve sadece aygırlara ve iğdiş edilmiş atlara binerlerdi. Kısrak sürüleri sadece üreme amacıyla tutulurdu.

Baskın ve soygunu meslek edinen soylular şöyle dermiş: "Bir Abuk ve bir arkanın varsa, artık malın mülkün var demektir..."

En varlıklı ve nüfuzlu at yetiştiricisi olan Çerkes pşılarının sürüleri hiçbir zaman 150-200 kısrağı geçmezdi.

Kendi damgası olan her pşı kendi at cinsine sahip olabilirdi.

Geçmişte olmuş şöyle bir olay anlatılıyor: Pşı Şoloh yaşlandığı için işlerini oğullarına devretmiş. Pşının kısrak sürüsü hiçbir zaman iki yüzü geçmemiş. Oğulları ise birkaç yılda bu sayıyı bine çıkarmışlar ve bütün hayatı boyunca bu kadar ata sahip olamadığı için babalarına serzenişte bulunmuşlar. Yaşlı pşı karşılık vermemiş. Ertesi gün bin kısrağın hepsini yüksek çitlerle çevrili ağıla getirmelerini emretmiş. Daha sonra adamları üç taraftan ateş etmeye başlamışlar; ürken kısraklar ateş edilmeyen taraftaki çite doğru hücum etmişler. Fakat sadece yaşlı pşının eski sürüsünden olan iki yüz kısrak yüksek çitlerin üzerinden atlayabilmiş. O zaman yaşlı Şoloh oğullarına demiş ki: "İşte, çiti geçenler benim cins atlarım, kalanlar da at değil inek…"

Çerkesler donlarına göre de atların nitelikleri olduğuna inanırlardı.

Tarihçi ve etnograf A.H. Zafes'in yazdığına göre Çerkeslerin tercihi demir kırı ve doru idi, alaca at hiç yetiştirmezlerdi. Bununla ilgili şöyle bir hikaye anlatıyor:

Bir gün kurt sürüsü yaşlı, kör bir kurdun önderliğinde, yılkıcıların yokluğundan yararlanarak at sürüsüne saldırmış ve birkaç tayı yaralamış. Kurtlar kaçarken içlerinden biri kör kurda yılkıcının atla onları kovaladığını söylemiş.

Yaşlı kurt atın donunu sormuş. Yağız olduğunu öğrenince "Hemen sürülmüş bir tarlaya girin" demiş.

Kurtlar sürülmüş tarlaya girip koşmaya başlamışlar ve yağız at onlara yetişememiş. İ

İkinci defasında kör kurda binicinin onları doru bir atla kovaladığını söylemişler. Kurt bütün sürüye kesilmiş ağaç kütüklerinin bulunduğu bir yerde koşmalarını tavsiye etmiş... Orada koşmaya başlamışlar ve yine kovalayanın elinden kurtulmuşlar.

Üçüncü kez yılkıcı koyu kır bir atla kurtların peşine düşmüş. İhtiyar kurt, sürüsüne güneşe karşı koşmalarını söylemiş ve yine yılkıcının elinden kurtulmuşlar.

Dördüncü kez kaçarlarken bu kez yılkıcının demir kırı atla peşlerinde olduğunu öğrenince kör kurt telaşla, "Kürk pazarında buluşuruz", demiş, "kurtarabilen canını kurtarsın."

Yüz yıldan fazla süren yıkıcı Rus-Kafkas Savaşı ve sürgün Çerkes at cinslerinin çoğunun yok olmasına yol açtı.

Daha sonra Rusya'daki iç savaş yıllarında kalan cinsler de yok oldular.

Son Şoloh cinsi atlar Birinci Süvari Ordusu'nun birlikleri için dağlardaki otlaklarından indirildi ve kaybolup gittiler.

Kafkasya'da Sovyet iktidarıyla birlikte Çerkes atçılığının da sonu geldi. Zelençuk vadilerinde kalan cins atlar da ilk Sovyet haraları kurulunca diğer cinslerle karıştılar.

25-30 Çerkes atı cinsinden bugün sadece Şağdiy kalmıştır.

Kalan bu tek cins dünya atçılık literatüründe 'Kabardin' (Kabardey) olarak bilinir ve en iyi dağ atlarından biri kabul edilir.

Kaygan dağ patikalarında yürümek, nehir geçmek, derin karda ilerlemek konusunda inanılmaz yetenekleri vardır. Dik kayalık patikalarda dengesini çok iyi korur.

Ani ısı değişikliğine ve hava basıncına karşı dayanıklıdır.

Ayrıca karanlıkta ve yoğun siste yolunu bulmasını sağlayan şaşmaz yön duygusu vardır.

150 kg. yükle günde 100 km. yol kat edebilir. 1935-36'da Kafkas dağlarında yapılan bir trialde Kabardey atları 3 bin km.lik mesafeyi kötü hava ve arazi koşullarında 37 günde tamamladılar.

Bu konudaki rekor Aze adında bir kısrağa ait: Dağ eyeriyle ve tam yüklü olarak 100 kilometreyi 4 saat 25 dakikada kat etti. Bu dereceye başka hiçbir at cinsi tarafından yaklaşılamadı.

Kabardey atının yapısı güçlüdür, uzun boyunlu ve kalın gövdelidir. Kısa ve güçlü bacakları vardır. Arka bacakları dışa büküktür. Çok büyük olmayan uzun kafası genellikle çıkıntılıdır. Sırtı düz ve kısa, sağrısı düşük ve nispeten geniştir

Ortalama olarak cıdağı (sırt yüksekliği) 1.52-1.58 cm., göğüs genişliği 187.8, tarak genişliği 20.3 cm.dir. Kulakları uzun, dik ve çok hareketlidir. Yelesi ve kuyruğu gürdür. Genellikle doru veya yağızdır.

Çetin dağ yollarında yürümenin sonucu, yürüyüşü enerjik ve yüksektir. Açık dörtnalı çok hızlı değildir. Yürüyüşü (adeta) sakin ve dengelidir. Süratlisi ve toplu dörtnalı yumuşak ve hafiftir. Bu özellikleriyle geçmişte Çerkesler için uzak askeri seferlerde ve baskınlarda kullanılan ideal bir attı.

Kabardey atları genellikle cinslerini doğal olarak sürdürürler ve yılkı halinde dolaşırlar.

Rivayete göre soyu Cengiz Han'ın en gözde aygırından gelmektedir. Son derece sakin ve itaatkar huylu olduğu için tercih edilir.

Çaprazlama sonucu dört yeni nesil elde edilmiştir. Bunlardan 'İngiliz-Kabardey' 1966'da resmen cins olarak kabul edilmiştir.

En iyi Kabardey atları Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde Malokaraçayevsk ve Malka, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nde Guaran haralarında yetiştirilir.

Bu haralarda atlar yazın yüksek yaylalarda, kışın dağ yamaçlarında tutulur.

İki yaşına geldiklerinde koşu performansları denenir. Kabardey atı diğer koşu atları kadar hızlı değildir, buna karşın diğer atçılık sporları için son derece uygundur.

Kabaryan atının gücü ve dayanıklılığı, 1800'lerde Kafkasya'nın yüksek dağlarında Rus İmparatorluğu kuvvetleriyle savaşan Çerkes savaşçılarını taşırken efsaneydi.

Ancak, SSCB 1991'de çökerken neredeyse yokolma tehlikesi ile karşılaşan atlar korkunç bir durumdaydı. Şimdi, at yetiştiricileri ve hayvan kayıtları, Kabaryanın kendi bölgesinde efsane atlarının yeniden dirildiğini ve uzak ahırlarda geliştiğini göstermektedir.

Kabaryalı atları yetiştiren, eğiten ve yarışan Pawel Krawczyk, RFE / RL 'ye verdiği demeçte, "Sovyetler Birliği' nin çöküşünde türün neslinin tükenmeye yakın olduğu görülüyor." dedi.

Sovyetler ve ardından Rus ıslah programlarının kaosun ortasında parçalandığı gibi, yüzlerce Kabar atı nüfusu azalma tehlikesi geçirdi.

Kabaryan - genellikle tamamen siyah, koyu veya gri olan sağlam, orta büyüklükte bir at - en azından 1500'lerden bu yana dağlık kuzey Kafkasya'daki Çerkes kabileleri tarafından yetiştirildi. Hayvan, zekası ve itaatinin yanı sıra sert koşullara ve neredeyse eşsiz dayanıklılığa dayanma kabiliyeti ile ünlüdür.

Dar dağ geçitleri ve soğuk havalardaki çevikliği ve cinsi 18. ve 19. yüzyıllarda Kafkasya'nın kontrolü için İmparatorluk Rusyası'nın saldırılarına karşı Çerkes direnişini paha biçilemez bir hale getirdi.

Rus-Çerkes Savaşı sırasındaki bir Habsburg subayı tarafından yapılan açıklamada, düşman prenslerinin Kuban bölgesindeki bir baskından 14 saat önce "160 verst" veya yaklaşık 170 kilometre yol sürdüğü açıklandı. Memur FF Turnau, "Sadece [Kabardian] atı bunu yapabilirdi" dedi.

Kabar atları pek çok askeri operasyonda çarlık orduları tarafından kullanıldı ve imparatorluk doğuya ve güneye doğru genişledikçe cins, Rusya'nın geniş sınırları boyunca Kazaklar tarafından tercih edildi.

Hayvanlar, 18. yüzyılda Polonya'nın bölünmesinde de rol oynadı . Kabaryan'ın neredeyse efsanevi özelliği, ırkın SSCB'nin ardından özellikle at meraklıları için endişe verici biçimde ölümüne neden oldu.

“Bu atlarla ilgili olarak diğer atların sahip olmadığı özel bir şey var - bunun korunması gerekiyor.” Kabar atının yetiştiricilerin çabaları, şu anda yaklaşık 400 hayvanın bulunduğu Almanya'daki Kabardian ile ilgilenen bir merkezinde devam ediyor. Genellikle binicilik, turizm ve dayanıklılık yarışları için kullanılıyorlar.

Kabar atlarıArap atlarıyla takdire şayan bir şekilde rekabet ediyorlar. Kabar atları Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Macaristan, Slovakya, İspanya ve İsviçre'de küçük sürüler halinde ortaya çıkmaya başladı.

'Özgürlüğümüzün Sembolü' Ancak en önemlisi, yetiştiriciler, Kabaryan at popülasyonunun, Gürcistan'ı çevreleyen ve yaklaşık yarım milyon insanın yanı sıra düzinelerce göl ve nehirlere ev sahipliği yapan küçük bir kayalık, yemyeşil toprak parçası olan Kabardino-Balkarya anavatanlarında canlandırılması gerektiğini söylüyorlar. .

Kafkasyalı bir siyaset analisti olan İslam Tekushev, hayvanlar “özgürlüğümüzün güçlü bir sembolü” diyor. "Kabaryan atı kimliğimizin ayrılmaz bir parçası ve yüzyıllar boyunca Çerkes tarihinde önemli bir rol oynadı."

Çok sayıda zengin insan, oligarş, işadamının Kabar atları besledi ve yüzlerce Kabardey sürüsünü ellerinde tuttuğu öne sürülüyor.

Kabar atı ırkının şu anki sayılarının Kafkasya'da 10 bin ila 12 bin arasında olduğu öne sürülüyor.