Magazin

Kahramanmaraş'ın Geleneksel Yemekleri

Abone Ol

Maraş pilavı olarak da bilinen, neredeyse iç pilav kıvamına yakın bol baharlı, kuş üzümlü ve etli pilavdır. Kavrulmuş havuç ve bademle de süslenir.

Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez Maraş'ta neredeyse tüm yiyeceklerin kurusu yapılır. Kurusuna da "hak" ya da "kak" denir. Armut kurusu da bunlardan en bilinenidir.

İnce bulgur ve kıymayla hazırlanan sonra da tarhana içine bırakılan o leziz yemektir. Çorba sevmeyenlere çorbayı sevdirebilendir.

En altta kimyonlu köftesi, üzerine patates ve patlıcanı. Tek lokmalık olmasa da iki lokmalık müthiş bir lezzettir. Yanına bir de ayran açtınız mı, of of!

Limon ve yumurtayla terbiyelenen, bol sarımsaklı sakatat çorbasıdır. Sumak ekşisinin de katıldığı bilinir.

Tavında pişirilen bir bulgur pilavı ve içindeki dana ciğeriyle hazırlanan yemektir. Farklı bölgelerde tavuk ciğeriyle de yapılabilir.

İncecik kıtırlar halinde dökülen tarhanaların Temmuz Ağustos aylarında kurutulmasından kelli bu kadar lezzetli olduğu söylenir. Maraş'ta tarhanasız bir sofra düşünülemez.

Namı Türkiye'yi geçip dünyaya açılmış dondurmadır. Oldukça kıvamlı ve biriciktir. Kesme olarak da servis edilir. Tüm yemeklerden sonra yenilebilecek en güzel tatlılardandır.

Tava dörde bölünür, tıpkı içine konulacak malzemeler gibi. Biber, soğan ve domates. Bir de yanında kuzu kuşbası. Fırınlanır, lezzetleri birbirine sarılır. Afiyetle yenir.

Küçük küçük doğranan kuzu eti, patlıcan, biber ve soğan fırında iyice pişer, insanın ağzına düşmek ister. Tavaya ekmek banmamaksa imkansız.

Antep mutfağında da sıkça rastlanılan yoğurtlu dövme çorbası, Maraş'ta da akşam yemeklerinin gözdesidir. Yarmalar şişip kocaman olur, afiyetle içilir. Hatta yenir.

Maraş mutfağının en bilinen lezzetlerinden bir tanesidir. İnce bulgurla hazırlanan bir tür köftedir. Üzerine yoğurt dökülür ve böyle servis edilir.

Lokum sevenlerin damaklarına festival çeker bu tatlı. İncecik ipe ceviz ve unlu karışım hazırlanır, tatlı olarak soğuk kış günlerinde servis edilir.

Taaa 17.yüzyılın başlarına dayanıyor içli köftenin kendisi gibi güzel tarihi. Ne yazık ki elimizde nasıl ortaya çıktığına dair bir kaynak yok ama mutfağımıza Arap Yarımadası’ndan geldiğini biliyoruz. Arabistan’ın sıcak topraklarında dünyaya gelen içli köfte, ''kibbeh, kibbe'' olarak adlandırılıyor. Bu isim ona kubbe biçimindeki şeklinden geliyor. Temeli bulgurlu bir harç ve kıymalı bir içe dayanan bu lezzet, ilk aşamada mangalda ya da haşlama olarak pişiriliyor. Daha sonraları kızartma olarak da tüketilmeye başlanıyor içli köfte. Bu topraklardan yayılıp serüvenine Suriye, Lübnan, Ürdün gibi Levant kültürünün hüküm sürdüğü diğer ülkelerde devam ediyor. Nihayet yolu Anadolu topraklarına düşüyor. Topraklarımıza girişiyle Anadolu kadınının maharetli ellerinde şekilleniyor. Öylesine çok seviliyor ki sofralarımızın baş köşesine oturuyor. Beceri göstergesi olarak anılmaya başlanıyor. Kızartması, uzunu, yuvarlağı, cevizlisi, fıstıklısı farklı birçok çeşidi yapılıyor.