Güvenlik uzmanı emekli bordo bereli Abdullah Ağar, “Türkiye, PKK’nın eline verilen güdümlü füze sistemleriyle sopalanmak, başta terörle mücadelesi olmak üzere, yerel-bölgesel ve küresel ölçeklerde ve yaşanan çatışmalarda yönetilmek ve yönlendirilmek istenmektedir” dedi.
Ağar, PKK’nın elindeki SA-18 Grouse “güdümlü uçaksavar füzesi” üzerinden; PKK’nın ardındaki Doğrusal Bir Destek Mi?, Bir misilleme mi?, Yoksa asimetrik bir kumpas mı?" olduğu yönünde bir değerlendirme yaptı.
13 Mayıs 2016’da Çukurca Çığlı’da yaşanan çatışmada ikisi pilot 8 Mehmetçik şehit düşüp, 8‘i yaralanırken, bir kobra helikopterimiz de (AH-1W) düşmüştü.
Saldırıyı hatırlatan Ağar, şöyle konuştu: “PKK, çatışmaya müdahale eden süper kobra (AH-1W / Whisky) helikopterimizi düşürdüğünü iddia etti. Bu olasılığı en başından beri bilen ve değerlendiren Genelkurmay ise; ’Bir kırımın oluştuğunu, inceleme ve araştırmanın devam ettiğini söylemekle...’ yetindi. Helikopterimizin düşmesiyle ilgili; ’12,7 mm/14,5 mm/23 mm. doçka, ZSU gibi uçaksavar silahlarının ateşlerine maruz kalınmasına’, ’Gelişen çatışmaya bağlı olarak yüksek rakımlarda limitlerin zorlanması olmak üzere...’ pek çok olası nedeni bir tarafa bırakalım ve kobranın; PKK’lı teröristin attığı güdümlü bir uçaksavar füzesi ile düşürülmesini irdeleyelim.”
Ortaya dehşet verici bir sonuç çıktığını vurgulayan Ağar, şunları kaydetti:
“PKK, 18 Mayıs 1997 süper kobra taarruz (AH-1W / Whisky) ve 20 Mayıs 1997 Cougar (AS532) genel maksat helikopterlerimizi SA-7B Grail (Strela-2M) güdümlü füzesiyle düşürmesinden neredeyse tam 19 yıl sonra, yine bir süper kobra (AH-1H / Whisky) helikopterimizi düşürmeyi başarmış olur. Hem de SA-7B’den çok daha gelişmiş yeni nesil bir güdümlü füzeyle: Yani SA-18 Grouse’yle!"
Görüntülerden ortaya çıkan bu gerçeğin bundan sonra bizi çok daha zor sorularla karşı karşıya bırakabileceğini anlatan Ağar, şunları söyledi:
"PKK’nın sofistike silah izni ve desteği kimden?’, ‘Sonuç alabileceği bu füzeyi kullanmaya kim yönlendirdi?’, ‘Bölgede kırılganlığın son derece arttığı şu dönemde kimler, neden ve nasıl PKK’yı kullanıyor?’ ‘Ve kimin aklıyla Türkiye’ye karşı “Kırsal ve kırsala dayalı şehir terörü konsepti...” yürüyor?’, ‘Irak ve Suriye üzerinden silah ve mühimmat geçişlerinde kimlerin payı var?’ Soru o kadar çok ki!. Füzeyi ateşleyen PKK’lı yaptığı işten gayet emin. Profesyonel eğitim aldığı açık. Nerede, kimler tarafından, kaç kişiye bu eğitim verildi. PKK’nın elinde bu füzelerden kaç tane var? PKK neden eski nesil SA-7 Grail vb. değil de yeni nesil ve çok daha az temin edilebilen SA-18 Grouse kullandı? SA-18 Grouse’u nereden buldu, kim TSK’ya karşı bu silahı kullanmasına izin, onay ve destek verdi? Ve PKK, SA-18’in bu en gelişmiş whisky kobra’da etkili olacağını nereden biliyordu?”
Görüntülerden AH-1W kobra’nın flare atacak vakit bile bulamadığının anlaşıldığına dikkat çeken Ağar, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Helikopterin güdümlü füze saldırısına karşı bünyesine entegre aktif / yarı aktif ve pasif sistemlerin SA-18 Grouse füzesi karşısında işe yaramadığı görülüyor. Yani; Karşı tedbir (Chaff/flare) atıcı sistem (CMDS), Kızılötesi karşı tedbir (IRCM jammer), Füze ikaz sistemi (MWS), Radar ikaz alıcı (RWR), Lazer ikaz alıcı (LWR), RF karıştırıcı, Ayar boya, Yan ekzoz (Hırss) sistemi... Hiçbiri SA-18’in helikopterimizi düşürmesine engel olamıyor. Neden?”
BİZ BU FÜZEYİ DAHA ÖNCE BİR YERDE GÖRMÜŞTÜK
Ağar, “Biz bu füzeyi daha önce bir yerde görmüştük” diye sürdürdüğü konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“6 Aralık 2015, Rus savaş gemisi Caesar Kunikov’un (pruva no: 158) İstanbul boğazı geçişi... Güvertedeki Rus askerinin şov yaptığı güdümlü füze, kobramızı düşüren SA-18’in aynısıydı. O füze ile o gün verilen mesaj kobramızın düştüğü bugünün habercisi miydi? Bilmiyoruz. Sadece bu güdümlü füzenin bize yakın Rus, Suriye, İran ve Ermenistan orduları ile dünya üzerindeki pek çok ordu tarafından kullanıldığını biliyoruz. Bir de 2012-2013 yıllarında Suriye ordusunun depolarındaki SA-18’lerin yağmalandığını, IŞİD ve PKK dahil pek çok örgütün elinde olabileceğini. Bir başka soru daha. Ya arada Rusların boğaz geçişi sırasında yaptıkları istismara açık bu aptalca gösteriyi yakalayıp, bize ve Ruslara karşı kullanma aklı-iradesi olan birileri varsa! Ne bileyim? Bir istihbarat servisi filan. Rusya’nın bu gemi mesajını, ülkesi ya da hizmet ettiği ülkeler grubu için kullanmak isteyen bir istihbarat servisi, PKK’nın eline bu füzeyi verip bizim kobrayı düşürtebilir?"
Rusya ve Türkiye arasındaki gerginliğe dikkat çeken Ağar, sözlerine şöyle devam etti: "Sonuç. Zaten yeteri kadar yara almış Rus-Türk ilişkilerinin uzun yıllar kapanmayacak derin bir yarığa dönüşmesini sağlar. Suriye, Irak, İran, Lübnan Hizbullah’ı, Şii milisler, PKK, Ermenistan sevinç taklaları atarken, batı başkentlerinde şampanyalar patlar. Stratejik denge işbirliği ve manevralarını kaybetmiş Türkiye’yi yönetmek ve yönlendirmek çok kolaylaşır. Bu yara Türkiye’yi daha da agresifleştirir. Yapacağı yeni hamlelerle kendini mezhep savaşının ya da bir başka bataklığın içinde bulur. Başka? Hantuman başta olmak üzere Suriye ve Irak’taki savaşla Türkiye’yi ilişkilendiren komşulardan biri PKK üzerinden Türkiye’ye bir gönderme yapar mı? Yapmasa ne? PKK’nın kendisi bir gönderme zaten!”
TÜRKİYE PKK’NIN ELİNE VERİLEN GÜDÜMLÜ FÜZE SİSTEMLERİYLE SOPALANMAK İSTENİYOR
Ağar, bütün bunların ötesinde PKK’nın Irak ve Suriye’de IŞİD ile mücadele maske ve mazereti altında çok gelişmiş silah sistemlerini ele geçirdiği, sahip olmasına izin verildiği ya da bu silah sistemlerin PKK’yı himaye eden-koruyan-kollayan ve meşrulaştıran ülkeler tarafından, PKK’ya bizzat verildiğinin bilindiğini söyledi. Bunların içinde son derece gelişmiş güdümlü tanksavar ve uçaksavar füze sistemleri olduğunu anlatan Ağar, şöyle konuştu:
"Anlaşılan o ki; Türkiye PKK’nın eline verilen güdümlü füze sistemleriyle sopalanmak, başta terörle mücadelesi olmak üzere, yerel-bölgesel ve küresel ölçeklerde ve yaşanan çatışmalarda yönetilmek ve yönlendirilmek istenmektedir. Geldiğimiz noktada güvenliğimizin sağlanması ve beka mücadelemizin kolay olacağını hiç kimse iddia edemez. Bir de bize artık şeytan azapta gerek. PKK’nın ardındaki doğrusal bir destek mi? Bu bir misilleme mi? Yoksa karşımızdaki asimetrik bir kumpas mı? Mücadeledeki can alıcı ve can yakıcı bir sorunumuz da budur.”