Romanya’nın en saygın üniversitelerinden Dimitrie Cantemir Üniversitesi, Avrasya Üniversiteler Birliği (EURAS-EURIE), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Eğitim Ekonomisi İş Konseyi (EEİK) ve İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Mütevelli Heyet Başkanı olan Dr. Mustafa Aydın’a ‘fahri doktora unvanı’ verdi.
Romanya’nın en köklü üniversitelerinden biri olan Dimitrie Cantemir Üniversitesi, ‘fahri doktora’ unvanını Türkiye’den daha önce 2008 yılında 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e vermişti.
Üniversitedeki törende, Romanya Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sorin-Dan Mihalache, Türkiye’nin Romanya Büyükelçisi Osman Koray Ertaş, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Sırbistan ve Karadağ Büyükelçileri, Romanya Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Petru Filip, Senatör Cristian Dumitrescu, İstanbul Aydın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yadigar İzmirli, Bükreş Yunus Emre Enstitüsü Direktörü Tuna Balkan, Kuran-ı Kerim’i Romanca’ya çevirmesiyle de tanınan Romanya doğumlu 92 yaşındaki Türkolog Mustafa Ali Mehmet, Romanya-Türkiye İş Kadınları Derneği Başkanı Birgül Şenyuva ile Romanya Türk İşadamları Derneği yöneticileri hazır bulundu.
Dimitrie Cantemir Üniversitesi’nin kurucusu ve Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Momcilo Luburici törende yaptığı konuşmada, Dr. Mustafa Aydın’a fahri doktora takdim etmekten büyük mutluluk duyduklarını belirterek şunları söyledi: “Dr. Mustafa Aydın ulusal ve uluslararası düzeyde gerçek rol modelleri oluşturmuş önemli bir akademisyendir. Avrasya bölgesinin en tanınmış simalarından biridir. Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından verilen çok sayıda ödülün de sahibidir. Üniversitemiz kendisini fahri doktora ünvanına layık görmekten onur duymaktadır.”
Dimitrie Cantemir Üniversitesi Senato Başkanı Prof. Dr. Corina Adriana Dumitrescu da, Dr. Mustafa Aydın’ın eğitim dünyasında özel ve önemli bir yere sahip olduğunu ifade etti.
Daha önce de Moldova Comrad Üniversitesi ile Azerbaycan Odlar Yurdu Üniversitesi’nden fahri doktora unvanı almış olan İAÜ Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, üçüncü fahri doktora unvanına layık bulunmasının kendisi için çok anlamlı ve onur verici bir değer taşıdığını belirtti.
Dr. Aydın, cübbesini ve kepini giydikten sonra yaptığı teşekkür konuşmasında şunları dedi: “Bu bizler için büyük bir onur. Ben hayatının 45 yılını eğitime adamış bir kardeşinizim. İnsanlar hayatlarında çok farklı ödüller alırlar fakat Dimitri Cantemir Üniversitesi’nin takdim ettiği fahri doktora unvanı bütün ödüllerin önünde bir ödül. İnsanın sonradan eğitimci olmadığına, eğitimci doğduğuna inanan birisiyim. Eğitimci tıpkı tıp insanlarının Hipokrat yemini yapmış gibi bir anlayışa sahip olmalıdır. Bir hekim gibi din, dil, ırk, mezhep ve renk ayrımı yapmaksızın bütün insanlara eşit mesafede olmak zorundadır. Bir konunun altını çizmek istiyorum; siyasetçiler de ekonomistler de, eğitimcilerin ışığında yürümelidir. Onun için eğitimcilerin yüklendikleri misyon hepsinin ötesindedir. Biz eğitimcilere çok büyük görev düşüyor. Artık dünyada sınırlar kalktı. Globalleşme ve küreselleşme diye bir kavram lugatımıza, dilimize girdi. Bu kimliğimizden uzaklaşıp köklerimizden kopmak anlamına gelmiyor. Köklerimizden kopmadan, kimliğimizi reddetmeden dünyayı kucaklamalıyız ki, yetiştirdiğimiz öğrencilere de bu felsefeyi aktaralım. Bunu başarabilirsek hem kendi coğrafyamızda hem dünyada barışı tesis etmiş oluruz.”
Üniversitenin adını verdiği Dimitrie Cantemir, besteci, müzik kuramcısı, filozof, ansiklopedisyen, filolog, coğrafyacı, tarihçi ve yazar yönleriyle yaşadığı çağın önemli şahsiyetlerinden biri olarak kabul ediliyor. 1673-1723 yılları arasında yaşayan Dimitri Kantemiroğlu ya da Dimitrie Cantemir, gerek Türk, gerek Romen tarihinde kayda değer bir yere sahip.
Dimitri Kantemiroğlu 26 Ekim 1673 tarihinde o zamanlar Osmanlı Devleti’ne bağlı Boğdan eyaleti olarak bilinen bugünkü Romanya sınırları içindeki Silişteni kasabasında doğdu. Kasabanın ismi sonradan Dimitrie Cantemir olarak değiştirildi.
Babası Konstantin Kantemir okuma-yazma bilmediği halde Boğdan siyasetinde söz sahibi olmuş bir beydi. Dimitri Kantemiroğlu 14 yaşına geldiğinde Osmanlı Devleti babasını Boğdan beyliğine atadı. Genç Dimitri 1687 yılında İstanbul’a gönderildi. İstanbul’da yaşadığı 1687-1710 yılları arasında sadece Türk müziği değil, tarih, siyaset, felsefe ve din konularında da birçok kitap yazdı.