Diyarbakır’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları temsilcileri artan terör olaylarına tepki göstererek, yapılan saldırıları sert bir dille kınadı.
Son zamanlarda tırmanan terör olaylarına Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sivil toplum kuruluşları tepki gösterdi. Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Diyarbakır İl Başkanı Aydın Altaç, son günlerde artan terör olaylarının milleti derin üzüntüye boğduğunu söyledi. Altaç, böyle haince saldırılardan medet bekleyenlerin, sonuç alacaklarını umanların gaflet içerisinde olduğunu dile getirdi.
"Vatan hainleri hiçbir zaman muvaffak olamayacaklardır”
Altaç, bu vatan hainlerinin hedeflerine hiç bir zaman ulaşmakta muvaffak olamayacaklarını söyledi. Altaç, "Saldırıyı gerçekleştiren hainler bilmelidir ki tarihini kahramanlık destanlarıyla yazmış, bağımsızlığını kahramanca mücadele veren, bu uğurda gözünü bile kırpmadan canını veren bir milletiz.15 Temmuz bunun en büyük örneğidir. Hiçbir kalleş saldırı, hiçbir hain pusu milletimizi beraber yaşama kararlığından, bölünmez bütünlüğünden döndüremeyecektir. Unutulmamalıdır ki, terörden beslenenler yine terörün döktüğü kanlarda boğulacaktır. Ülkede uzun bir aradan sonra hem siyasette hem de toplumsal yaşamda oluşan uyum ve barış ortamını yok etmeyi hedefleyen son Gaziantep saldırısı 15 Temmuz ruhunu daha da kuvvetlendirecektir. Buna olan inancımız tamdır. Bizleri tarifsiz acılar yaşatan bu hain saldırıyı şiddet ve nefretle kınıyorum. Gaziantep şehitlerini rahmetle anıyor, kederli ailelerine sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun" dedi.
"Bu soysuz ve iğrenç saldırıdır"
Güneydoğu Girişimci İş Adamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tanzer Polat Yılmaz, tırmanışa geçen şiddet olayları, yitirilen yaşamlar ve bu gelişmelerin etkilediği yüz binlerce yurttaş adına sivil toplum olarak duydukları üzüntü ve kaygının gün geçtikçe arttığını söyledi. Yılmaz, “Gaziantep’te meydana gelen vahşet hiçbir ideolojiyle açıklanamayacak derecede soysuz, iğrenç bir saldırıdır. Tamamen sivil insanların bulunduğu bir düğün törenini hedef alabilecek kadar gözü dönmüş canilerin en kısa sürede adalete teslim edilmelerini umut ediyor, bekliyoruz. Toplumsal barışa kast eden bu girişimleri lanetlemekle birlikte, iç huzurun tekrar tesisi adına yürütülecek tüm süreçlerin takipçisi olma kararlılığımızı ifade etmek isteriz. FETÖ örgütünce planlanan darbe girişimine şanlı bir mücadeleyle karşı koyan toplumsal iradenin, kolektif yaşamı tehdit eden tüm faktörlerin ortadan kaldırılması adına da hakim kılınması gerektiğini düşünüyor, böylesi bir yaklaşımın geleceğimiz için hayati öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Bu bağlamda siyasal iradenin, ülkenin her anlamda önünü açacak girişimlere hız vermesi ve bu çalışmaların başta sivil toplum olmak üzere tüm kesimlerce desteklenmesi gerektiğini belirtmek isteriz. Diyarbakır, Van, Elazığ, Gaziantep ve son olarak da Şanlıurfa’da meydana gelen menfur saldırılarda hayatını kaybeden şehitlerimiz ve sivil vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyor” diye konuştu.
“Bombalı katliamları lanetliyoruz”
İnsan Hakları Cemiyeti Genel merkezi de yaptığı açıklamada terör olaylarını kınadı. Merkezi Diyarbakır’da bulunan İnsan Hakları Cemiyeti tarafından yapılan açıklamada, bombalı katliamlar lanetlendi. Açıklamada, “20 Ağustos 2016’da Gaziantep’te düğün yerinde yapılan bombalı saldırı sonucunda 51 kişi hayatını kaybetmiş, onlarca kişi de yaralanmıştır. Halkımıza yönelik planlı bir katliam olan bu saldırı doğrudan kastla işlenmiş olup toplumsal bütünlüğümüz ve huzurumuz hedef alınmış, değerlerimiz ölçüsüzce çiğnenmiştir. Saldırıyı planlayan ve icra edenlerin amaç ve gerekçeleri ne olursa olsun katiller kınanmalı ve lanetlenmelidir. Kaynağı ve faili ayırt edilmeden zulmün karşısında olmayı ilke edinen cemiyetimiz, bu vahşi katliamı gerçekleştirenleri lanetlemektedir. Şiddeti yegane yol ve yöntem olarak kullanarak hareket edenlerin toplum tarafından mahkum edileceği açıkken son zamanlarda peş peşe gerçekleştirilen bombalı saldırıların görünürdeki failleri farklı olsa da aynı hastalıklı ruh halinin tezahürü olduğu açıktır. Sağduyulu kamuoyu ve halkımız, bu saldırıyı gerçekleştirenleri ve bundan nemalanmaya çalışanları yaşanmış acı tecrübeler ile çok iyi bilmektedir. Oluşan kaos ortamından yeni bir çatışma ve husumet devşirme hevesinde olanların da aynı sinsi planın bir parçası oldukları bilinmelidir. Menfur saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz” denildi.
DİSİAD’dan kınama
Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DİSİAD) yaptığı açıklama ile yaşanan terör olaylarını kınadı. DİSİAD Başkanı Burç Baysal tarafından yapılan açıklamada, çözüm sürecinin yeniden devreye sokulması gerektiği belirtildi. Baysal, şunları kaydetti:
“20 Ağustos 2016 akşam saatlerinde Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde meydana gelen terör eylemini nefretle kınıyor, patlama sonucunda yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil şifa dilerken yakınlarını da baş sağlığı dileriz. Ülkemizde meydana gelen bu ve benzeri acımasız eylemlerin üstesinden gelmek, ancak toplumsal mutabakatın tam sağlanmasıyla mümkündür. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ülkemizde oluşmaya başlayan siyasi birlik ortamı ve en son KCK açıklaması uzunca bir zamandır buzdolabında bekletilen çözüm sürecinin bir an önce devreye sokulması elzemdir. TBMM de bulunan tüm siyasi partilerin bir an önce çözüm ve diyalog kanallarının oluşması için inisiyatif almaya çağırıyoruz. Bizler bu manada oluşacak tüm adımlarda toplumun tüm katmanlarının yanında yer almaya hazır olduğumuzu söylerken Türkiye’nin kaybedecek bir saniyesinin olmadığını düşünüyoruz.”
“Türkiye tarihinin en barbar saldırılarından biri”
Güneydoğu Genç İşadamları Derneği Başkanı Hakan Akbal ise 21 Ağustos Cumartesi günü Türkiye tarihinin en barbar saldırılarından birinin gerçekleştirildiğini belirterek, şunları söyledi:
“29’u çocuk olmak üzere 53 vatandaşımız yaşamını yitirirken, 69 kişi de yaralandı. Özellikle son bir ay içerisinde ülkemiz, bombalı saldırıların sıradanlaştığı tipik bir Ortadoğu ülkesine dönüştü. Muhalefetin desteğine, hükümetin çabalarına rağmen terörle bağımızı tam olarak kesebilmiş değiliz. Bu konuda daha kararlı, daha net ve daha samimi olmak zorundayız. Bugün Gaziantep’te IŞİD’in kontrolü altında olan mahalleler varsa, teröre karşı samimiyetimizin sorgulanması kaçınılmaz olur. Şüphesiz hükümetimizin IŞİD’le mücadele konusunda kararlı bir politikası var ancak 15 Temmuz darbe girişiminde görüldüğü gibi devlet içerisinde farklı görüşlere sahip katmanlı ve karanlık ilişkiler de var. Ne yazık ki IŞİD konusundaki ikircikli politika, özellikle devlet içerisindeki paralel yapılanma benzeri karanlık odakların kirli politikalarına zemin oluşturmaktadır. IŞİD konusunda devletimizin ikircikli tutumu, IŞİD’in henüz açık bir şekilde terör örgütü olarak ilan edilmemesinden de anlaşılmaktadır.”
“IŞİD kanuni olarak terör örgütü ilan edilmeli”
Bugünlerde FETÖ’ye destek veren işadamlarının mal varlıkları konusunda hükümetin kararlı tasarrufunu izlediklerini ve desteklediklerini anlatan Akbal, şu ifadelerde bulundu:
“Aynı kararlılığın en azından Bakanlar Kurulu kararında belirtildiği gibi IŞİD’e yönelik olarak da başlatılmasını bekliyoruz. IŞİD’in, hükümetimizin her düzeyinde, karanlık bir terör örgütü olarak nitelendirilmesine rağmen, ne yazık ki bu konuda açık bir kanun hükmü olmaması samimiyetimizin sorgulanmasına yol açmaktadır. Türkiye’nin IŞİD’i bir terör örgütü olarak görmesine rağmen bunu yasal olarak tescillememesi yukarıda sözünü ettiğimiz ‘ikircikli tavrın’ bir yansımasıdır. Ülkemizi açıkça bir savaş alanına dönüştürmek isteyen bu örgütün derhal, sözde değil, kanuni olarak terör örgütü ilan edilmesi gerekmektedir. IŞİD konusundaki kararsızlık ülkemizin iç savaşa girmesine davetiye çıkartır.
Ülkemizde iç savaşa, etnik kargaşaya zemin hazırlayacak her türlü davranıştan uzak durmak zorundayız. Ne yazık ki bazı basın ve yayın organlarında cumartesi günü yaşadığımız barbarca saldırı, 21 Ağustos 2012 tarihindeki saldırı ile ilişkilendirilerek verildi. Bazı basın organlarının tamamen art niyetli olduğuna inandığımız bu tavrını kınıyoruz. Barbarlığı sebep-sonuç ilişkilerine bağlı olarak bir anlamda aklama çabaları, saldırının bir misilleme olduğuna dair bir algı çalışması yapmak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Ölen her bir insanı, tartışmasız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görmeliyiz. Vicdanımız da, aklımız da, inancımız da böyle emreder. Öleni, etnik kökenine, inancına, diline göre tasnif ettiğimiz anda, aslında iç savaşın fitilini ateşlediğimiz bilmek zorundayız. Ülkemizdeki her bir birey kendi içerisinde birlik bütünlük oluşturduğu müddetçe, bizleri ayrıştırma çabaları sonuçsuz kalacaktır. Son saldırılar, ülkemiz üzerine açıkça bir oyun oynandığını gösteriyor. Ne yazık ki yapılan saldırılar, sıradanlaştırılarak ülkemiz bir anlamda Suriye ve Irak’ta yaşananlara eşdeğer bir kargaşa içine atılmak isteniyor. Özellikle Gaziantep’te yaşanan barbarlık, ülkemiz için bir iç savaş provası niteliğindedir. Bu nedenle toplumun bütün dinamiklerinin, arkasında bir üst aklın olduğu açıkça görülen böylesi bir kargaşa ortamına girmemek için çaba harcaması gerekir.”