Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, "Başbakanın açıkladığı üç temel konudan ikisi bizim taleplerimizdi. Alt işveren, asıl işveren ayrımı yapılmaksızın hepsinin kamuda çalışması bizim talebimizdi. Biz bu iki konuda hükümeti destekliyoruz asıl sorun bu kamuda nasıl istihdam edileceğiyle ilgili" dedi.
HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Arslan Ekonomi Muhabirleri Derneği’nde gazetecilerle bir araya gelerek muhabirlerin sorularına cevap verdi.
"64. Hükümetin koyduğu hedefler var. Sayın Başbakanımız her seferinde kararlılığının altını çiziyor" diyen Arslan, "Bu bizi bir taraftan memnun ediyor diğer taraftan bizi tedirgin eden hususlar da var. Hemen bir şey yapmamız gerektiği kanaati oluştu o nedenle özellikle özel istihdam bürolarının geçici iş ilşkisi kurması hususundaki düzenlemeler normal prosedürün de önüne geçti. Muhtemelen Kıdem Tazminatı konusu da önümüze hızlı bir şekilde gelecek. Tam bunlarla uğraşırken taşeron mevzusunda yeni bir yaklaşım önümüze geldi. Bizim açımızdan 3 tane temel sorun var" ifadelerini kullandı.
Arslan, bir gazetecinin taşeronun kadroya alınması ve bundan sonraki dönemde kamuya memuriyet yerine bu kadroya alınması şeklinde endişeler olması konusuna nasıl baktığına yönelik sorusu üzerine, "2014’te yasa çıkarken Bakanlar Kurulu’na ’Asıl İş ve Yardımcı İş’in’ tanımının yapılması ve 2014’ün sonuna kadar ilan edilmesi ile ilgili bir görev verilmişti o yasada. Önce asıl iş tanımlanacak ki bize göre tanımlanıyor ama Bakanlar Kurulu burada bir inisiyatif verdiler; hükümet tarafından ve asıl işte, alt iş adı verilen taşeron işçisi çalıştırılamayacak. Bütün bu faaliyetler yapılırken biz hükümete sürekli neden adım atmıyorsunuz, niye gecikiyorsunuz diyorduk. Asıl işte ne kadar kadro var, yardımcı işten ne kadar kişi kadroya alınacak? Tartışmalarının içerisinde gelen bu öneri bize sürpriz oldu. Yoksa ilk andan itibaren bu yaklaşımı destekliyorduk. Çünkü bizim temel iki talebimiz vardı. Birincisi, kamuda alt işveren uygulamasının artık sürdürülebilir olmaktan çıktığını, hem maliyet anlamında kamuya yük getirdiğini aynı zamanda çalışanların motivasyonunu bozduğunu yine hiç haketmediği halde kamuda taşeron sektörü dediğimiz bir sektör oluştu. Bu sektörde üretim anlamında, hizmet sektörüne katkı anlamında, istihdam anlamında hemen hemen hiçbir fonksiyonu olmayan bir sektör oluştu. Bu sektör köksüz ve geleceği olmayan bir taşeron işverenler sistemi var, kamuda da var. Kamuda taşeron sisteminden vazgeçilsin, bütün bu çalışanlarda kamuda istihdam edilsin dedik. Başbakanın açıkladığı üç temel konudan ikisi bizim taleplerimizdi. Alt işveren, asıl işveren ayrımı yapılmaksızın hepsinin kamuda çalışması bizim talebimizdi. Biz bu iki konuda hükümeti destekliyoruz asıl sorun bu kamuda nasıl istihdam edileceği ile ilgili" diye cevap verdi.
"HÜKÜMETİN SİSTEMİ İLE BİZİM MODELİMİZ ARASINDA 360 DERECE FARK VAR"
Arslan, "Sayın Maliye Bakanına da söyledik, birinci endişe 657 sayılı Devlet Memurları Kanunları kapsamına alırsak veya 4d dediğimiz kadrolu işçi kapsamına alırsak ne getirir bir defa o kıyaslama yapılır. Öyle bir sistem getirelimki denmiş hem yönetmesi, kontrolü ve mali yükü en asgari olsun. 657’ye bütün bu çalışanlar alınsa veya 4d dediğimiz kamuda kadrolu işçi olarak istihdam olsa bu kadar tartışma olmaz. Bizimle hükümetin yaklaşımı arasında 360 derce bir fark var. Diğer sendikaların da bize benzer endişeleri var. Taşeron sisteminden vazgeçmeye itirazımız yok, getirilmek istenen yeni sisteme itirazımız var. Önümüze getirilen sisteme baktığımız zaman biz baştan sona problemli bir sitem olduğunu gördük. En son Maliye Bakanı ve Çalışma Bakanıyla bir toplantı yaptık: Kamudaki reform yapmak gibi Sayın Cumhurbaşkanının da telaffuz ettiği gibi çalışan kavramı üzerine inşa edilmek istenen sistemi başka bir alana taşıyorsunuz endişe ve itirazlarımızı gelecekte karşılaşacakları sorunları anlattık" şeklinde konuştu.
Yeni bir sistem önerdiklerinin altını çizen Arslan şunları kaydetti:
"Bu sistemin kendileri açısından da kaygılarını giderebilecek düzenlemeler yapılabileceğini ifade ettik. Bütün amacımız işçilerin sendikalardan koparılmadan çalışma hayatında etkin bir şekilde yer almalarını sağlamak. İşçiler, özel sözleşmeli memur olursa birkaç temel haklarını kaybediyorlar. Var olan Serbest Toplu Pazarlık haklarını kaybedecekler, işçi olduğunuz zaman istediğinizde grev hakkınızı kullanabiliyorsunuz. İşçilerin elinden serbest toplu pazarlık hakkının alınması uluslararası sözleşmelere, anayasanın sendikalara serbest üye olma hakkına müdahale olduğunu anladık. İkincisi, kamuda çalışan bütün işçilerin 6772 ye göre yılda 52 günlük ikramiye hakları var. Memur yapılmış olsa, 657’nin bir kısım haklarından istifade eder denilse, burada getirilmek istenen sistem 657 de değil. İşçilerin var olan ücretleriyle sisteme dahil edilecekler. En düşük memur gelirinin yüzde 50’si kadar altında çalışan var. O zaman memurda sayılmayacak bu arkadaşlarımız. Hükümetin reformcu yönüne de karşıt bir durum olduğunu, kamuda ’yeknesaklığı sağlayacağız’ diyen hükümet, burada yeni bir statü getiriyor 4a, 4b, 4c 4d ve şimdi 4e getirilmek isteniyor. Gerçi onlar 4c’nin içerisinde mütalaa ediyorlar ama sonuçta 4c ile bunlar tam uymuyor."
"BİZİM ÖNERİMİZ DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR"
"Sayın Maliye Bakanı bize şöyle bir talepte bulundu; Hak-İş olarak bir model üzerinde sunabilir misiniz?’ dedi" ifadesini kullanan Arslan şöyle devam etti:
"Biz de yeni model ile ilgili çalışıyoruz. Bizim modelimizde temel olarak işçiler işçi olma haklarını kullanmalı, serbest toplu pazarlık hakları sağlanmalı, gelecekteki sitemi bozmadan bir model önerisi yapıyoruz. Kabul edilmesini bekliyoruz. Bizim getirdiğimiz öneri hükümetin şu andaki getirmiş olduğu öneriden daha sürdürülebilir olduğunu düşünüyoruz."
HAK-İŞ MODELİ
Arslan, Hak-İş’in modeli ile ilgili bir soru üzerine şunları söyledi:
"Birincisi, serbest toplu pazarlık hakkı dışında kamuda işçi olarak çalıştıkları zaman şu anda Özel Sözleşmeli Personel’in alamadığı hakları alıyorlar. Bu arkadaşlarımız ikramiye hakkı elde ediyor, işçi olarak çalıştıkları zaman, Kıdem tazminatı sorunlu bir alan olsa bile kamuda ki kıdem tazminatı hakları güvence altında, özel sektördeki gibi değil. Getirilen sistemde yıl sonu tazminatı gibi dediğimiz kıdem tazminatını karşılamıyor, daha sembolik daha düşük. Emeklilik ve benzeri durumlarda emekli ikramiyesiyle denk bir yıl sonu tazminatı veriliyor. Halbuki bizler kıdem tazminatı alma hakkını sağlamlaştıracağız. İşçiler, fazla mesai, hafta tatili gibi unsurlarda şu anki sitemde memurların daha fazla hakları var. Bütüncül olarak 3 yıllık sözleşmeler yerine 657’yi getirmiş olsalardı iş güvencesi var denebilirdi. İşçilerin var olan güvenceleri bile bunlardan daha ileri noktada. İşe iade mekanizması söz konusu, bu mekanizma kamuyu zorluyor genelde. Bizim açımızdan çalışanların lehine bir durum olmadığını gördük. Getirilen modelde yıl sonu tazminatı ödeniyor ilişiği kesiliyor, Kıdem Tazminatı daha kapsamlı ve lehine bir tazminat."
"KPSS İLE MEMUR OLANLAR ELEŞTİRİYOR"
"Bizim taleplerimiz, işverenin hem yönetme konusunda kolay yöneteceği bir model, mali hakları açısından mevcut memurlardan daha az ücret ve hem de kontrol etmekte memurlara ve işçilere göre daha inisiyatifi kamunun elinde olan bir model getirilmek isteniyor açıkçası" diyen Arslan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu sistem sorunlu ve mutlaka gelecekte yargı kararlarıyla sürdürülebilir olduğuna ihtimal vermediğimiz bir sistem. Kamuyu uyarmak da görevimiz. Şöyle eleştirilerde var: KPSS ile memur olan insanlar ’Emek veriyoruz,sınavlara giriyoruz hiçbir sınav yapmadan siz bunları kamuda memur statüsüne alıyorsunuz’ diyorlar bu eleştirilerin haklı yönleri de var."
"Yeni sunulan sistemde tayin hakkı olacak mı?" sorusuna Arslan,
"İşçileri memur statüsüne alırlarken taraflarla, işçiler arasında sözleşme yapılacak. Bazı haklarından feragat etmesi istenecek. Sanırım orada kamu kendi istediği esnekliği çalışanlara dayatacaklar. Kamu hizmet akdini kendisi açısından zorluk gösterecek alanlarda esneklik getirmeye çaba sarfedecektir. Tayin konusunda esneklik getireceğini tahmin ediyorum" diye cevap verdi.
"MEMURLAR ÜZERİNE İNŞA EDİLMEK İSTENEN BİR SİSTEM VAR"
Hak-İş’in önerdiği modelde süreli sözleşme getirip getirmeyeceği konusunda Arslan, "İki temel önerimiz var. Biz bu çalışanların tamamının 4d kapsamında kamuda kadrolu işçi olarak alınmasını istiyoruz. Sınav yönetmeliği değiştirilerek kamudaki tepkilerin azaltılması hem yeni model dönüştürme tepkileri de azaltmak için kamuda ilk defa işe girecekler için yönetmelik değişkliği de gerçekleşsin istiyoruz. Hükümetin üzerinde bir baskı var. 24 Ocak’tan itibaren kamunun özellikle işçiler anlamında kamuya yeni kadrolu işçi alınmaması politikalarını bütün hükümetler devam ettirdi" dedi.
AK Parti’nin de kamuda kadrolu işçi istihdamı konusunda en isteksiz parti olduğunu belirten Arslan, "Yerel yönetimler de dahil, yeni işçiler alınmaması konusunda. Kamuda pek çok iş yerlerinde işçi eksiği var kadrolar azaldı ama kadrolu işçi istihdamı yapılmıyordu. Bazı yerlerde mevsimlik geçici işçi modeliyle bunu önlemeye çalıştılar ama bir kadrolu işçi isteği olmadı. Tam tersi sistemi memurlar üstüne inşa etmeye çalıştılar. Çünkü hem yönetilmesi hem de maliyet daha düşük olur diye düşünüldü. Son 10 yılda sözleşme hakkı sınırlı olsa da müzakere ortamı memurlar lehine bir durum oluşturuldu açıkçası. Son 10-20 yıla bakıldığı zaman işçilerin reel gelirleri azalıyor, memurların ki artıyor. Memurlar üzerine inşa edilmek istenen sistemin bir süre sonra onlar için de beklenen bir hedef olmadığı anlaşılıyor. Mutlak bir iş güvencesi olan memurların işçilere göre Türkiye ortamında daha güçlü koruması var. Hükümetin tercih ettiği bir alan olmaktan çıktı" şeklinde konuştu.
"DAHA ESNEK BİR MODEL DE SUNDUK"
"2017 de kamuda toplu iş sözleşmesine masasına oturacağız 140 bin kadrolu işçisi var üç konfederasyonun" diyen Arslan şunları söyledi:
"İşçilerin kamuya kadrolu alınmaması handikaptı ama hükümetin böyle tercihi vardı. Şimdi bu işçileri 4d olarak işe alırlarsa bütün argümanlarından vazgeçmiş olacakları endişesi var. Çalışanların işçi olmasından kaynaklı endişeleri var. İkinci bir model önerimiz oldu hükümet belki bu 4d konusunda bu olmaz derse daha esnek bir model var. Biz bunu belediyelerde önermiştik belediyelere kadrolu işçi alımına belediyeler kesinlikle karşı. Yönetilmesinin zor olacağını, işçilerin çalışmayacağını düşünüyorlar. Taşeron işçiyi belediyeler çok tercih ediyor. Çünkü doğrudan doğruya belediyenin işçisi sayılmıyorlar. Yarın işe gelmesin diyor, yerini değiştirin diyor, ben atmadım taşeron attı diyor ama kararı kendisi veriyor. Norm kadronun üzerinde işçi alamıyorsunuz. Taşeron kalkınca belediyeler işçileri nasıl temin edecek? Bizim önerimiz şuydu İmtiyazlı Kamu Şirketi kurulsun. Temel iki tane avantajı var: İhalesiz olarak belediyenin hizmetini sürdürebilme imkanı var. Bunun imtiyazı belediyenin her türlü işini üstlenip yapabiliyor. Çalışanlar da belediyenin bütün hizmetlerini kendi şirketinin işçileri ile yapma imkanı var. Belediyenin mevcut şirketleri ihaleye çıkmak zorunda. Belediyelerin ihale kanununa tabi olmayan ve KDV ödemeyen bir kamu şirketine ihtiyacı olduğunu önermiştik. Biz bu modeli kamu için de önerdik."
Hükümetin belediyeler için önerdiği modelde özel sözleşme yapılmayacağını söyleyen Arslan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Belediyelere özel bir şirket kurma imkanı vereceğiz ve bütün taşeronlar bu şirkete nakledilecek. Bakanlık bünyesinde bir kamu şirketi kurulabilir anonim şirkettir bu. Kamuya bu şirket işçi hizmeti verir. Bizde bu şirketle muhatap oluruz. İşçiler hem kamu çalışanı olur hem de işçi haklarını kullanır. Tabii modelin ayrıntılandırılması gerekiyor. İrade olarak kamuda 4d olarak kendisini bağlayan bir husus varsa esnek bir model olarak da kamu şirketi modelini önerdik."
Arslan, sözleşme süresinin olup olmadığı ile ilgili şunları söyledi:
"Toplu sözleşme sistemimiz 1 yıldan az 3 yıldan fazla olamaz. Bizim her iki modelde de önerimiz hem 4d olarak hemde kamu şirketinde belirsiz süreli hizmet akdi dediğimiz sürekli çalışabilecek bir modelden bahsediyoruz biz."
"BİZİM AÇIMIZDAN KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUM DEĞİL"
İki öneride hayata geçmezse hükümetin önerisi hayata geçecek bu sendikal hayatta bir dönüşüme yol açacak ve üyelerinizin yarısını kaybedebilirsiniz bu duruma ne diyeceksiniz" demesi üzerine Arslan şöyle cevap verdi:
"Bizim açımızdan kabul edilebilir bir durum değil.Konfederasyonumuzun şu anki sayısı 450 bin civarında. Bunun 220 bini taşeron. Üyelerimizin yarısını kaybettiğimiz bir sendika düşünmek istemiyorum. Muhatap olarak en büyük kesimi temsil ediyoruz. Buna karşı her türlü mücadeleyi yaparız. Çünkü konfederasyonumuzun bazı sendikaları tamamen tasfiye ediliyor."
Arslan, Hak-İş’te taşeron işçinin neden fazla olduğuna yönelik soru üzerine ise şunları kaydetti:
"Bu insanlar çağdaş bir köle gibi muamele görüyordu. Biz bu insanların sendikal mücadeleyle tanışmalarını sağladık. Sistem korkunç ve emek sömürüsü söz konusuydu. Biz bir kampanya yaptık gelin hak işe üye olun dedik. Birlikte mücadele edelim dedik. O kampanya çok etkili oldu. Konfederasyonun varlığına doğrudan müdahale eden bir düzenlemeye de şiddetle karşı çıkıyoruz. Hükümetin en büyük eksiklerinden bir tanesi biz 2014 Temmuz’dan itibaren örgütlediğimiz işçiler ile ilgili toplu sözleşme yetkilerini aldık. Toplu sözleşme müzakerelerine başladık ama hükümet bizimle uzun süre masada toplu sözleşme pazarlığına girmedi."
"ÇERÇEVE SÖZLEŞME İMZALAYALIM"
"Siz şu an sadece varlığınızı dayatmış durumdasınız gördüğüm kadarıyla, sendika olarak sizin daha radikal bir çözüm getirmeniz gerekmez mi?" sorusu üzerine Arslan, "Bizim burada hükümetten talebimiz ayrı ayrı sözleşme yerine bir çerçeve sözleşmesi imzalayalım. Bizim önerimiz uzun vadede çalışanların kaybedecekleri haklarının mutlaka korunmasını sağlayacağız" diye karşılık verdi.
Arslan, "Mevcut Sözleşme Sistemi kalsa ama işçiler işçi statüsünde olsa sizin açınızdan sorun çözülür mü?" diyen gazeteciye, "Bu sistem sürdürülemez. Kampanya işçileri var, mevsimlik işçiler var kampanya bittiği zaman hizmet akitleri askıya alınıyor. Bunlar belirli süreli hizmet akdiyle çalışıyorlar. Bir de belirsiz süreli işler var taşeron mesela. getirilmek istenen 3 yıllık sözleşme modeli buraya uymuyor. Sistemin yenilenmesi gerekiyor. Sadece işçi olmaları yetmiyor yani" cevabını verdi.
Üç yıllık sözleşmeden yararlanamayacak işçiler ile ilgili bir çalışma olup olmadığı ile ilgili Arslan şunları söyledi:
"Eğer 1 Kasım’dan sonra işe girmişlerse hükümetin getirdiği düzenlemeden yararlanamıyorlar. Güvenlikle ilgili yapılacak araştırmalarda kaygı yaşayanlar ve sistemi inşa ederken bir de sınav. Açıkçası sınavın ayrıntılarını bilmiyorum. Eleme sınavı mı olacak, usulen bir sınav mı olacak?"
"KAMUNUN GÜVENLİK ARAŞTIRMASI YAPMA HAKKI YOK"
Arslan, "Güvenlikle ilgili alımlarda hiçbir kriter yok mu?"sorusu üzerine, "Taşeron şirketlerinde çalışan birinin kamuda güvenlik araştırması yapma hakkı yok. Güvenlik konusunun taşeron firma güvenlik araştırması yapabilir ama kamunun bunu yapma hakkı yok" cevabını verdi.
Hükümetin işçilerin kadrolu olması konusunda endişeleri olduğunu kaydeden Arslan, "Bu kadar işçi karşıtlığı olmamalı. Doğal olan nedir? Şu anda memur olarak istihdam edilen 3 milyon arkadaşımız var. Memur olarak çalıştırılabileceklerin sayısı bu rakamların çok altında. Çağdaş hiçbir ülkede sağlık çalışanları devlet memuru değildir kamu çalışanıdır. Eğitim, sağlık çalışanı memur değildir, kamu çalışanıdır.1 Mayıs’ta Sakarya’dayız, üç aydır hazırlanıyoruz, taleplerimizi dile getiriyoruz. Barışçıl bir biçimde sona eriyor ama karşılığı yok. Haksızlık bu yani işçilere de haksızlık bizim bu haksızlığa itirazımız var" diye konuştu.