Şehit Yılmaz'ın kardeşten öte yol arkadaşı olduğunu dile getiren Yılmaz, "En küçüğümüzdü. Gurbette beraber okuduk. Hep yan yana olduğumuz için aynı zamanda bir arkadaşlık hukukumuz da vardı. Onun dışında bir hoca talebe ilişkimiz de vardı. Bazı İslami ilimlerde o bana üstatlık yapmıştır. Bazılarında da ben ona. Gurbette olduğumuzdan anne-baba gibiydik birbirimize. Aramızda çok farklı bir muhabbet vardı. Bu nedenle birbirimize daha fazla kenetlenmiştik." diye konuştu.

Darbe girişimi haberini Fatih'teki baba evine giderken radyoda aldığını anlatan Yılmaz, şunları söyledi:

"Otobana inmeden olayın boyutunu içeriğini anladık. Hatta bunun kimler tarafından yapılıyor olacağını da idrak ettik. Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Yargı ve emniyet darbesi yapmaya çalıştılar. En son asker içindeki hainlerle bu işi yapmaya çalıştılar. Telefonlarımız da kapandığından kimseden haber alamadık. İbrahim'in de bu konudaki tutumunu bildiğim için bir an önce ona ulaşmayı istiyordum. Çünkü çok cesaretli ve şecaatli biri. Böyle durumlarda asla ve asla geri durmayacağını biliyordum."

Yılmaz, uzun bir süre trafikte kaldıklarını aktararak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla arabasını bırakarak çocukları ve eşiyle beraber yürümeye başladığını söyledi.

"Hastane duvarları bile kan içerisindeydi"

Babasıyla görüştüğünde ilk kardeşi İbrahim'i sorduğunu dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:

"Eve vardık. Sonra kız kardeşim de benimle gelmek istedi. Engel olamadım. Bize İbrahim'in emniyete gittiği haberi geldi. Daha sonra öğrendiğimiz üzere Saraçhane'ye gelmiş. Emniyete inerken telefondan haber geldi. Benim ve kardeşimin kıraat hocası 'İbrahim yaralanmış.' dedi. Meğerse şehit olmuş. Tam Saraçhane'ye geldiğimizde İbrahim'in beraber hareket ettiği arkadaşlarından biri aradı. 'Hocam, İbrahim'i kaybettik.' dedi. Bir an duraksadım. Olayı tekrar dinlemek için aradım. Kız kardeşim de çok telaşlıydı. Hastanenin olduğu yerde hedef olmamak için lambaları patlatmışlardı. Çok zor şartlarda hastaneye girdik. Bizim olduğumuz yere de ateş edildi. Hastanenin bir girişi vardı ki... Hani haberlerde görürüz ya Gazze ve Suriye'deki hastanelerin koridorlarının hallerini. Duvarlara kadar her taraf kan içindeydi. İnsanlar yerlerde yatıyordu. Bir mahşer gibiydi. Üst kata odaya çıktığımda babam İbrahim'in naaşına sarılmış feryat ediyordu. Biz de kendimizden geçtik. Yanımızdan sürekli şehitler geçiyordu. Sonra annem ve diğer kardeşim de geldi. Kardeşim şehit oldu ama bir yandan da memleket için ne olacağını düşünüyorduk. Çok istemiş olduğu Edirnekapı Şehitliği'ne onu defnettik. Mehmet Akif Ersoy'un yakınına... Son gelişinde onu da ziyaret etmişti."

Yılmaz, aile içerisinde bir şehit barındırmanın çok büyük bir duygu olduğunu anlatarak, her şeye rağmen bir kardeşi kaybetmenin çok acı olduğunu söyledi.

Kardeşinin ismiyle müsemma bir hayat yaşadığını kaydeden Yılmaz, "Bütün çevresi şahittir ki İbrahimi bir hayat sürdü. 25 yıllık hayatı boyunca ondan bir kötülük sadır olduğunu görmedim. Erdemli duruşunu her yerde gösterirdi. Çok güzel vasıfları ve huyları vardı. Haksızlık ve zulmün olduğu yerde İbrahim hep duruş sergilemiştir. Canını çoluğunu çocuğunu hiçe sayarak meydana çıkması bunun göstergesidir. Millet ve din aleyhine yapılan her girişimde meydana çıkıp üzerine düşen vazifeyi yaptığına da şahidiz. Sabrı ve metaneti de en güzel özelliklerindendi. Ben ondan razıyım. İnşallah o da bizden razıdır. Yanı başımızda bir hazinenin varlığına anladık. Allah şehadetini kabul etsin." diye konuştu.