TİHEK (Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu) Başkanı Süleyman Arslan, “Bugünün tüm dünyaya dil, din, ırk, mezhep gözetmeksizin barışın ve huzurun tesis edilmesine vesile olması dileğiyle Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutlarız” dedi.

TİHEK Başkanı Süleyman Arslan, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla mesaj yayımladı. Türkiye’nin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni hazırlayan ve ilk imzalayan 46 ülke arasında yer aldığına vurgu yapan Arslan, “Bugün, çağdaş insan hakları belgelerinin anayasası olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 69. Yıldönümünü kutluyoruz. Ülkemiz, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni hazırlayan ve ilk imzalayan 46 ülkeden biridir. İnsana saygı göstermek, insan onurunu korumak, onun yaratılıştan gelen haklarını kullanmasını sağlamak, tarihimiz ve medeniyetimizin yüzyıllardır süregelen ortak değeridir” ifadelerini kullandı.

“Dünyanın birçok yerinde İslam karşıtlığı, nefret söylemleri, yabancı düşmanlığı, ırkçılık gibi birçok hastalıklı fikir gerek insanlık onuruna gerekse dünya barışına tehdit oluşturmaktadır”

Anadolu ve İslam medeniyetinin insan onuru, insana saygı gibi değerleri hep el üstünde bulundurduğunun altını çizen Arslan, günümüzde dünyanın birçok yerinde İslam karşıtlığı, nefret söylemleri, yabancı düşmanlığı, ırkçılık gibi birçok hastalıklı fikrin gerek insanlık onuruna gerekse dünya barışına tehdit oluşturduğunu kaydetti.

“Türkiye’nin yıllardır altını çizdiği gibi BM sisteminin gözden geçirilmesi ve İslam dünyasının da temsil edildiği çoğulcu bir yapıya geçilmesi gerekir”

Arslan, Dünya İnsan Hakları Günü’nün mimarı sayılan Birleşmiş Milletler’in yaşanan insan hakları ihlalleri karşısında başarılı bir sınav veremediğini aktardığı mesjında, şunlara değindi:

“5 ülkenin veto yetkisi BM Güvenlik Konseyi’nin misyonunu yerine getirememesine neden olmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin yıllardır altını çizdiği gibi BM sisteminin gözden geçirilmesi ve İslam dünyasının da temsil edildiği çoğulcu bir yapıya geçilmesi gerekir. Suriye’nin Halep kentinde yıkılan binaların altında kalan insanlık onuru, Myanmar’da Müslümanlara yönelik soykırım seviyesine varan eziyetler ve son olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin üç dinin ortak değeri Kudüs’ü İsrail’in Başkenti olarak tanıdığını beyan etmesi, uluslararası toplumun tüm bu yaşananları kuru birer kınama mesajıyla geçiştirmesi, gelecek nesillere insan hakları alanında yeterli bir miras bırakamayacağımızı somut bir şekilde göstermektedir. Savaşlar, işgaller, son örneğini 15 Temmuz’da ülkemizin de yaşadığı darbe girişimleri ve bu girişimlere gizli veya açık destek veren devletlerin varlığı insan haklarının bu ülkeler tarafından ciddiye alınmadığını göstermektedir.”

Türk insanının, insani değerlere bağlılığının en büyük örneğinin 15 Temmuz darbe girişimi karşısında 7’den 70’e tüm vatandaşların ortaya koyduğu kahraman direniş olduğunu ifade eden Arslan, “O gün ülkemizin tüm renkleriyle İnsan Hakları sınavını başarılı bir şekilde verdiği gündür. Ülke olarak dünyada yaşanan onca acıya rağmen insan onurunu el üstünde tutan bir evrensel insan hakları anlayışını tesisi için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun bu misyon ve vizyonla sadece Türkiye içinde değil bölgede ve tüm dünyada yaşanan insan hakları ihlallerinin takipçisi olacağının sözünü veren Arslan, “Bugünün tüm dünyaya dil, din, ırk, mezhep gözetmeksizin barışın ve huzurun tesis edilmesine vesile olması dileğiyle Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutlarız” dedi.