Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) ve Keçiören Belediyesi tarafından gerçekleştirilen “Medya ve Terör Sempozyumu” sonuç bildirgesi açıklandı.

UMED ve Keçiören Belediyesi tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen “Medya ve Terör Sempozyumu” sonuç bildirgesi açıklandı. Terör örgütünün menşei, teröristin kimliği, eylemlerinin niteliği ve hedefi ne olursa olsun terörün ortak düşman olduğu vurgulanan bildirgede, “Türkiye’nin büyük dirilişini, yeniden şahlanışını engellemek isteyen terör, terör örgütleri, işbirlikçileri, azmettiricileri ve destekçilerini kınıyoruz. Terör örgütlerini meşrulaştırma ihalesini alan, terör örgütlerinin sözcülüğünü yapan malum medyayı da kınıyoruz. Altını çizerek belirtiyoruz ki algı operasyonlarıyla karakter suikastı gerçekleştirip, iftira, yalan ve fitne ile gerçeklerin önüne set kurma çabası gazetecilik değil, terör koalisyonuna hizmet etmektir. Bilinmesini istiyoruz ki 80 milyonun hep birlikte geleceğe yürüyüşünü, yeni Türkiye’yi inşa yolculuğunu engellemek isteyen terör koalisyonuyla arasına mesafe koymayı beceremeyenler hem bize hem de milletimize uzaktır. İfade ve düşünce özgürlüğünün sınırsız olma talebi, sorumsuz olması talebini içermemelidir. İfade ve düşünce özgürlüğü, terör örgütlerinin PR’ının yapılmasını içermemektedir. Medya organları illegal örgütlerin güçlerini kanıtlamak ve moral üstünlük sağlamak için kullandıkları mecra haline dönüşmemelidir. Medya, isnat etme, yaftalama, sahte istatistik/veriler üzerinden toplumun düşünce sistemini etki altına almaya çalışmamalıdır” denildi.

Medyanın doğruluktan uzak bilgi akışı sağlayarak gerçeği gizlememesi ve çarpıtmaması gerektiği belirtilen bildirgede, şu ifadelere yer verildi:

“İçeriği boşaltılmış, gerçekten uzaklaştırılmış, dezenformasyona uğramış bilgiler medya aracılığıyla kitlelere ulaştırılmamalıdır. Medya, halkı kışkırtmaya, galeyana getirmeye, manipüle etmeye, etkilemeye ve algı oluşturmaya yönelik görüntü ve haberlere yer vermemelidir. Terör eylemlerinin başlıca amaçlarından birinin medya üzerinden topluma korku pompalamak olduğu unutulmamalıdır. Terör eylemlerini reyting uğruna ‘son dakika’ kuşaklarıyla aktarmak ve defalarca ekranlarda göstermek, bunun gibi her gün yüzlerce olayın gerçekleştiği algısını oluşturmaya hizmet etmektedir. Bu yönde yapılan yayınların bilerek veya bilmeyerek terörün propagandasını yapmaya katkı sağladığı da bilinmelidir. Medya, pozitif bir dil kullanmalı, nefret söylemlerinden ve toplumun herhangi bir kesimini ötekileştirici haber ve yorumlardan kaçınmalıdır. Medya organları, ırkçı, mezhepçi, kışkırtıcı, kin ve nefret içeren bir dil yerine sağduyuyu öne çıkaran, birleştirici bir dil kullanmalıdır. Ulusal güvenliği tehdit eden, milli iradenin tecellisini engellemeye yönelik her türlü faaliyeti haberleştirmek, seçilmiş hükümeti ortadan kaldırmaya ve işlevsiz kılmaya yönelik sosyal medya paylaşımlarını yaygınlaştırmak; kaosa hizmet etmek, devletleri zayıflatmak, terörle mücadeleyi yıpratmak, meşru siyaseti tartışılır hale getirmektir. Medya emperyal dilden arınmalı, milli dili benimsemelidir. Medya organları, toplumun barışı, devletin bütünlüğü, insanlığın huzuru, birlik ve beraberliğini temini için bu konuda üzerine düşen sorumluluğun bilincine vararak önceliklerini ve sorumluluklarını yeniden gözden geçirmelidir. Medyamıza düşen görev ortak bir akıl ve ortak bir dilde buluşmaktır.”