Anayasa Mahkemesi (AYM), bir kişinin kadastro tespit itirazına ilişkin 1973 yılında açtığı davanın 41 yıl sürmesini Anayasa'ya aykırı buldu. Başvurucuya, 23 bin 700 TL tazminat ödenmesine hükmeden AYM, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan 'makul sürede yargılanma hakkının' ihlal edildiğine vurgu yaptı.

Muğla’nın Marmaris ilçesi Çamlı köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 744 ve 741 parsel numaralı taşınmazlar F.A. ve müşterekleri adına tespit edildi. Bu tespit kararı üzerine M.A.Ç., 16 Ekim 1973’te Marmaris Kadastro Mahkemesi’nde kadastro tespitine itiraz davası açtı. Marmaris Kadastro Mahkemesi, 21 Haziran 2001’de 741 parsel numaralı taşınmaz yönünden davanın tefrikine ve 744 parsel numaralı taşınmaz yönünden davanın reddine karar verdi. 741 parsel numaralı taşınmaz yönünden mahkeme, 3 Ocak 2011’de davanın reddine, taşınmazların kadastro tespit tutanağındaki tespit gibi tapuya tesciline karar verdi. Temyiz üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına hükmetti. M.A.Ç’nın bu karara karşı yaptığı karar düzeltme talebi, Yargıtay 16. Hukuk Dairesi tarafından 1 Nisan 2014’te reddedildi ve henüz esasa kaydedilmemiş olan dosya için M.A.Ç., AYM’ye bireysel başvuruda bulundu.

AYM gerekçeli kararında başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliğinin başvuruya konu yargılamanın karmaşık niteliğinin bulunduğunu belirtti. Davaya bütün olarak bakıldığında, 3402 sayılı kanunda yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı vurgulayan AYM, 41 yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikme olduğuna vurgu yaptı.

Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar veren AYM başvurucuya 23 bin 700 TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.