Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve polislerin reddi hakim taleplerini kabul ettiği için HSYK tarafından açığa alınan hakim Metin Özçelik, yazılı basın açıklaması yaptı. Hukukun tekrar geleceğini belirten Metin Özçelik, "Ben verdiğim kararın sonuna kadar ardındayım. Umarım hukukun tekrar geldiği gün bugün bu kararları verenler de kararlarının ardında durabilirler." ifadelerini kullandı.

HSYK kararı ile açığa alınan hakim Metin Özçelik, adliye basın odasına medya mensupları ile vedalaşmak üzere gelmişti. Ancak adliye idari işler ve güvenlikten sorumlu Başsavcıvekili Hacı Hasan Bölükbaşı, yanında 3 polis memuru ile birlikte "Burayı boşaltın. Burada basın açıklaması yapılamaz." diyerek tepki göstermişti. Özçelik de bu çıkışın ardından basın mensuplarına yazılı bir basın açıklaması dağıttı.

Özçelik yazılı açıklamasında, hakim olarak yaptığı yargısal görev kapsamında HSYK tarafından açığa alındığını aktardı. Savunma hakkı dahi verilmeden kamuoyu önünde iftira boyutuna varan asılsız suçlamalara maruz bırakıldığını aktaran Özçelik, “Görevden el çektirilmem nedeniyle kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla bu ithamlara karşı AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 10. Maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü kapsamında açıklama yapmayı gerekli görüyorum.” diye belirtti. Sulh Ceza Hakimliğini kuran yasada reddi hakim konusunda bir düzenleme olmadığını aktaran Özçelik, “Şu anda yürürlükte olan kanunları kanun koyucunun bilmediğini ve düzenleme yapılmasının unutulduğunu iddia etmek milletimizin iradesinin tecelli ettiği TBMM’ye yapılmış bir haksızlık hatta hakaret olacağına göre sulh ceza hakimlikleri kurulurken reddi hakim konusunun düzenlenmemesi bilinçli bir tercihtir. TBMM sulh ceza hakimliklerini her türlü ayrıntılı düzenlemeyi yapmış ancak reddi hakimlik konusunda düzenleme yapmayarak genel hükümlerin uygulanmasını istemiştir. Bu nedenle karar verdiğim tarihte yürürlükte bulunan ve herkes gibi benimde uymam gereken Ceza Muhakeme Kanunun 27/2 maddesine göre sulh ceza hakimliklerine karşı yapılan reddi hakim taleplerini inceleme görevi Asliye Ceza Mahkemelerine aittir.” şeklinde aktardı.

Sulh ceza hakimliklerine ilişkin ilk red talebinin kendi mahkemesine yapılmadığının altını çizen Özçelik, daha öncede asliye ceza mahkemelerine taleplerde bulunulduğunu hatta iki mahkeme arasında çıkan uyuşmazlığın nöbetçi İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesine başvurulduğu buranında reddi hakim talebine asliye ceza mahkemelerinin bakması gerektiği yönünde karar verdiğini hatırlattı.

Avukatların reddi hakim talebi üzerine dosya üzerinde uzun süre çalıştığını anlatan Özçelik, “Yaptığım inceleme sonucunda reddi hakim taleplerinin kabulüne karar verdim ve tahliye talebini değerlendirmesi için dosyayı nöbetçi asliye ceza mahkemesine gönderdim.” diye ifade etti. İstanbul 10 Sulh Ceza Hakimliğinin verdiği 'Asliye Ceza Mahkemesinin kararı yok hükmündedir' kararının hukuki değerden yoksun olduğunu belirten Özçelik, günlerdir kendisine medyada sistematik bir şekilde asılsız ve iftira boyutlarında medyanın bir kısmı tarafından kendisine saldırıldığını hatırlatıp yasal haklarını kullanacağını ifade etti.

Kendisini görevden alınmasının hakimlik teminatını düzenleyen anayasanın 138. Maddesine aykırı olduğunu vurgulayan Özçelik, “Demokratik hukuk normlarına bağlı hukukun üstünlüğünü esas alan ve sadece vicdani kanaati doğrultusunda karar veren Türkiye Cumhriyeti'nin bir hakimi olarak bu kararı mensubu olduğum yargının bağımsızlığı adına esefle karşılıyorum. Siyasi kişilerin açıkça kararımın aleyhine tweetlerini sayfasında paylaşmakta sakınca görmeyen ve bu nedenle taraflı olduğunu peşinen deklare etmiş bir başkanın görev yaptığı HSYK’nın 2. Dairesinden başka bir sonuç beklemek sanırım iyimserlik olurdu. Benim için ölçü; yasalar, taraf olup kabul ettiğimiz uluslararası hukuk metinleridir. Kararımın dayanak noktası da iç hukuk ve evrensel hukuk normlarıdır. Bunun aksini ileri sürenleri ispata davet ediyorum. Zaten kararın gerekçesi ve dayanaklarıyla ilgili bir şey söyleyemeyenler iftira ve karalama kampanyası ile şahsımı hedef almaktadır.” diye ifade etti.

Özçelik, temel hak ve özgürlüklerin siyasilerin iki dudağı arasına sıkıştığı “uygun” karar vermeyen yargı mensuplarının sürgün edildiği yargının bağımsız olup olmadığını kamuoyunun takdirine bıraktığını söyledi. Kendisi hakkındaki açığa alma kararının hukuka aykırı olduğunu ifade eden Özçelik, “Bir hakim hakkında yapılacak itham veya herhangi bir şikayetin uygun bir yöntemle süratle ve adil bir şekilde çözümlenmesi hakime kendisine savunma hakkının tanınması, uluslar arası hukuk metinlerinde teminat altına alınan hususlardır. Geçici olarak görevden alınma veya göreve son vermeye ilişkin işlemler kökleşmiş yargı ilkeleri çerçevesinde yapılmalıdır. Hakkımda başlamış ve sonuçlandırılmış bir inceleme olmadan ayrıca savunma hakkı verilmeden, hangi gerekçe verildiğini bilmediğim, geç verildiği için yürütme organı mensuplarından özür dilenen bir karar var. Açığa almış olmamım vicdanını kaybetmemiş insanların vicdanına havale ediyorum.” Dedi. Özçelik açıklamasının sonuna “ bu açıklama başka türlü savunma imkanı olmayan şahsımın uğradığı haksızlığı kamuoyuna duyurmak için AİHS 10. Maddesi kapsamındaki ifade özgürlüğü kapsamında yapılmıştır” ifadelerini kullandı.

Hakim Özçelik, yazılı açıklamasını dağıttıktan sonra hukukun tekrar uygulandığı dönemlerin geleceğini belirterek "Ben verdiğim kararın sonuna kadar ardındayım. Umarım hukukun tekrar geldiği gün bugün bu kararları verenler de kararlarının ardında durabilirlir." diye konuştu.