Tarsus’ta yaşayan Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 1.inci sınıf öğrencisi 20 yaşındaki Özgecan Aslan’ın toplu taşıma aracında katledilmesine duyulan toplumsal öfke büyüyor. Adana Barosu avukatları, adliye önünde düzenledikleri eylemde kadın cinayetlerine tepki gösterdi.
Yakalarına Özgecan’nın fotoğraflarını takan avukatlar, “Kadına kalkan eller kırılsın” diye slogan attı. Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, kadınlara yönelik şiddetin boyutunu dile getirdikten sonra istatistiki veriler sundu. Çıtırık, "Kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetin, tecavüzün, kadının emeğinin ve bedeninin sömürülmesinin temelinde; onu ötekileştiren, yok sayan, ayrımcılığı ön plana çıkartan, bir meta veya obje olarak gören ataerkil erkek egemen toplum anlayışının yansımaları yatmaktadır." dedi.
Adana Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Ebru Çatıkkaş, üniversite öğrencisi Özgecan'ın hunharca katledilmesinden dolayı duydukları üzüntüyü dile getirdi. Cinsel saldırı suçlarında caydırıcılık yönünün ağır basması için cezaların daha da arttırılması, tahrik indiriminin kaldırılması, bu suçu işleyenlerin özel infaz rejimine tabi tutulması gerektiği savunan Çatıkkaş, kadın cinayetlerinin politik olduğunu söyledi.

Çatıkkaş, geçtiğimiz 7 yılda kadına yönelik şiddetin yüzde bin 400 arttığını vurguladı. Özgecan Aslan’ın bir üniversite öğrencisi ve okulunun ilk yılında olduğunu hatırlatan Çatıkkaş, "O otobüse okuldan çıkıp evine gitmek için binmişti. Her gün 5 kadının katledildiği ülkemizde 2014 yılının 11 ayında 270 kadın öldürülmüştür. 2015 Ocak ayında 27 kadın öldürülmüş, 7 kadına tecavüz edilmiştir.” diye konuştu.

Siyasi iktidar tarafından yürütülen sosyal ve ekonomik politikalarla, kadını güçlendirmek yerine, onu eşine ve ailesine daha da bağımlı kılan, kadınlığı çocuk doğurmaya ve ev işlerine indirgediğini belirten Çatıkkaş, şöyle devam etti: “Bunun dışında toplumla bağlarını kesen politikalar sonucunda kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık devam edecektir. Bütün bu cinayetlerde 'Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum' diyerek kadınların, erkeklerin mülkü olduğu zihniyetini yıllardır topluma empoze etmeye çalışanların büyük rolü bulunmaktadır. Bilinmelidir ki tecavüz ve şiddet politiktir ve hükümet politikalarından beslenir. Kadını itaatkar, sessiz ve eşit görmeyen düşünce tam da böylesi bir nedenle tecavüzü ve şiddeti azmettirendir. Yaşanan bu yüz karası olayı toplumu karmaşaya sürükleyen basit bir mesele olarak değerlendirmek mümkün değildir. Kadın ve çocuğu erkeğin mülkiyet ve tasarrufunda kabul eden düşünce sorgulanmadığı ve değişmediği sürece kadına yönelik erkek şiddeti son bulmayacaktır."