Türkiye'de kadın cinayetlerinin önü alınamıyor. Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesi toplumda infiale neden olurken cinayetler de bununla sınırlı kalmadı. Türkiye’nin hemen her yerinde yeni kadın cinayetleri işlenmeye devam ediyor. Uzmanlar yaşanan bu vahşetin nedeninin ailelerdeki ahlaki değerlerin yozlaşmasının bir neticesi olarak ‘yanlış çocuk yetiştirme ve eğitim anlayışı’ndan kaynaklandığını ifade ediyor.

Fatih Üniversitesi’nden Psikolog Hilal Aslan toplumu derinden sarsan kadın cinayetleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Son yıllarda artarak devam eden kadın cinayetleri, Özgecan’ın katledilmesi ile sabırları taşırdığını belirten Aslan, "Kadın, erkek herkesi sokaklara döken bu cinayetlerde halkın beklentisi, devletin gerekli önlemleri alarak bir an önce bu insanlık dışı cinayetleri önlemesiydi. Resmi kayıtlara göre, kadın cinayetleri sayısı son 7 yılda % bin 400 oranında arttı. Sadece 2014 yılında ana akım medyaya yansıyan haberlere göre; 209 kadın öldürüldü, 150 kadın darp edildi, 50 kadın tecavüze uğradı. Rakamların ürkütücülüğü sokaktaki vatandaşın talebinin haklılığını bir kez daha ortaya koyarken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2012 yılında Bursa ve Adana’da uygulamaya koyduğu ‘panik butonu’ uygulamasının sona ereceğini açıkladı. Şiddet sorununun bir ‘bataklığa’ dönüştü ve çok fazla vakit kaybetmeden bir an önce kurutulması gerekli." dedi.

BARIŞ MANÇO RUHU GERİ GELMELİ

Psikolog Hilal Aslan toplumu derinden sarsan vahşi kadın cinayetlerinin temelinde, çocuk yetiştirmede ‘değerler eğitiminin’ önemini yitirmesinin yerini ‘başarı odaklı bir eğitim’ anlayışının almasının her şeyin başlangıcı olduğunu söyledi. Arslan, "Çocukların öğrenmesi gereken ilk dil tatlı dil, diyen Barış Manço’nun yerini her gün 'Nasıl daha başarılı çocuk yetiştiririz?' sorusunu cevaplayan uzmanlar aldı. Artık dünyayı ve anne babasını parmağında oynatmayı bilen, isteği yerine getirilmediğinde hırçınlaşan çocuklar yetişiyor. Kendine saygı duyan, özgüven sahibi çocuklar yetiştirme noktasında çocuklara başkalarının hakkına girmek pahasına özgürlükler tanınıyor. Böyle yetişen çocuklar giderek başkalarının haklarını tanımayan, sadece kendisini ve kendi isteklerinin yerine getirilmesini talep eden bireyler haline geliyor. İnsana değer vermeyi, farklılıklara saygı duymayı, komşuluğu, arkadaşlığı, büyüklere saygıyı, fedakârlığı öğreten bir eğitim anlayışının yokluğu çocukların bu ‘benmerkezci’ özelliklerinin ortaya çıkışını körüklüyor. Oysa değerler noktasında eğitilebilen bir çocuk doğruluğu, dürüstlüğü, saygıyı, sorumluluğu, yardımseverliği, güveni, hoşgörüyü, alçak gönüllülüğü, empatiyi, kanaatkârlığı, çalışkanlığı ve sabrı öğreniyor. Bunları bilen bir çocuk, yetişkin olduğunda değil insanın hayatını elinden almak, kırıcı bir söz bile etmekten imtina eder. Barış Manço’nun sevgi dili yeniden tesis edilmeli. Bu vahşeti ailelerdeki ve ahlaki değer ve yargılarımızdaki yozlaşmanın bir neticesi olarak görüyorum." ifadelerini kullandı.

MEDYA CİNAYETLERİ SIRADANLAŞTIRIYOR

Vahşi kadın cinayetlerinin medyada geniş yankı bulduğunu söyleyen Aslan, "Özgecan Aslan cinayeti ‘vahşet’ başlıkları adı altında okuyucuya sunuldu. Haberleri bu tarzda duyurmanın cinayetleri sıradanlaştırdı. Her gün ekranlarda, parçalanma, yakılma gibi insanla aynı cümle içerisinde kullanmanın zararlı olduğu, yüreğimizin ve içimizin kaldırmayacağı birçok konunun gündelik, sıradan alışageldiğimiz en kötüsü ‘kanıksadığımız’ bir durum haline geldi. İnsan burnu fazlaca kötü kokuya maruz kaldıktan bir süre sonra o kokuya alışır, vücudu üzerindeki etkisi giderek hafifler. Tıpkı bunun gibi bu haberler detaylı bir şekilde her gün ekranlarda oldukça bu tarz vahşi cinayetler insanlar için sıradanlaşıyor.” şeklinde konuştu.