Makine mühendisi Sinan Akıncı, Yeni Şafak gazetesinin sahibi Albayraklar ailesi tarafından Balıkesir SEKA Fabrikası arazisine kurulan termik santralin, kömür yakarak enerji üreteceğini belirterek, "Bu santral çevreye, başta toprak ve su olmak üzere büyük zarar verecek. Termik santralde su borulu kazan yataklarında, akışkan yataklı kazanlarda buhar üretilmek istenir. Buhar, borunun içinden geçen sudan elde edilir. Kurulması düşünülen tesisin, bölgenin dengesini altüst edeceği aşikârdır." dedi.

Aralarında çok sayıda oda ve sivil toplum kuruluşunun bulunduğu Balıkesir Demokrasi Platformu (BALDEP), özelleştirme kapsamında 1.1 milyon dolara Albayraklar ailesine satılan fabrika arazisine kurulan enerji santrali konusunu masaya yatırdı. Hukuki süreçten mülkiyet meselesine ve çevre kirliğine kadar birçok konunun anlatıldığı toplantıda, hem köylüler hem de çevreciler kalkınma ve yatırıma karşı olmadıklarını belirterek, kalkınmanın karşılığının insan hayatı olmaması gerektiğini dile getirdi. BALDEP tarafından düzenlenen toplantıda, Paşaköy Mahallesi'nde yapılan enerji santrali konuşuldu. Paşaköy başta olmak üzere çevre köylerin sakinlerinin katıldığı toplantının oturum başkanlığını, Balıkesir Muhasebeciler Odası Başkanı Metin Yalçın yaptı. Elektrik mühendisi Faik Şenergin'nin genel bir değerlendirmede bulunduğu toplantıda konunun hukuki boyutunu TÜKODER Başkanı Av. Necdet Bayhan, mülkiyet meselesini mimar Cengiz Dikici, teknik kısmını makine mühendisi Akıncı anlattı. Santralin çevreye vereceği zararlar konusunda ise Murat Karacan katılımcıları bilgilendirdi.

Toplantıdan önce kısa bir konuşma yapan Oda Başkanı Yalçın, bazı çevrelerin yaptığı çıkışı ideolojik bulduğunu belirterek, "Akademik Odalar Birliği adına, halk sağlığı adına Paşaköy'deki bu tesise itiraz ederken birileri, çıkışımızın Gezi'den geldiğini, hattâ ideolojik bulduğunu söyledi. Ben bunu söyleyene şunu söyledim, evet çok ideolojik ama ideolojisi ne? Benim astım hastası bir çocuğum var ve ben nefes almasını istiyorum. Bu şehirde nefes alarak yaşamasını istiyorum. Benim ideolojim bu. Yaşam hakkından büyük ideoloji yoktur. Bu mücadelenin de zaferle sonuçlanacağını düşünüyorum." dedi.

TÜKODER Başkanı Bayhan ise hukuki süreci anlattı, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlardan örnekler verdi. Tapuların, hukuki olarak muamele yapılmadığı için Albayraklar firması üzerinde göründüğünü belirterek, "Fiili olarak ve Anayasa Mahkemesi kararına göre hukuki olarak burada mülkiyeti söz konusu değil. Anayasa'nın 56. maddesi var, sağlıklı yaşamak ulusal bir hak. Bu, uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınan bir haktır. Bir yanıyla da iç mevzuatta garanti altına alınmış bir hak. Bu, çevreyi ilgilendiren bir konu. Sadece Paşaköy'ü değil, çevresindeki 20'ye yakın köyü ilgilendiren bir konu. Albayraklar ve ona bağlı Varaka şirketi, ÇED başvurusunda bulundu. Burada bir mülkiyet sorunu var." dedi. Devletin elinde olan bu tapularla ilgili hukuki muamele yapılmadığı için Albayraklar'ın üzerinde göründüğünü söyleyen Av. Bayhan, Anayasa Mahkemesi kararına göre mülkiyetin söz konusu olmadığını, firmanın işlemlere başvururken hukuki yetkisi bulunmadığını belirtti.

'ANAYASA MAHKEMESİ KARARINA RAĞMEN'

Mimar Dikici de Albayraklar firmasının, SEKA arazisi üzerinde mülkiyet hakkı bulunmadığını söyledi. 2013 yılında Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra iktidarın, 2014 yılındaki Soma faciasının ardından 6552 sayılı torba kanunun içine, üzerinden beş yıl geçmiş özelleştirmelerle ilgili mahkeme kararlarının uygulanmayacağına dair bir madde koyduğunu hatırlatarak, "Aslında fiili duruma uygun yasalar çıkarırken sürecin belki yasal görünmesini sağladı ama hukuki olmayan bir süreci sorguladı. Anayasa Mahkemesi, 3 Ekim 2014 tarihinde bunu da iptal etti, yani Albayraklar'a ait olduğu söyleyen araziyle ilgili yeni bir yasal düzenleme olmadığı için ve en son Anayasa Mahkemesi'nin verdiği iptal kararı da düşünüldüğünde ve burasıyla ilgili bir kira kontratı da yapılmadığına göre şu anda ciddi bir boşluk var. Mülkiyet hakkı yok. Orada uygulama hakkın da yok ama buna rağmen Albayraklar firması, Altıeylül Belediyesi'ne yurtdışından getirilecek makinelerin fabrikalara sığmaması nedeniyle bir imar plan değişikliği için başvurdu. Belediye, bunu imar komisyonuna havale etti. Burada Albayraklar'a, termik santral ve enerji santralinden bahsetmeden, makineleri bahane ederek, yüksekliği serbest bırakan bir planın onaylanmasına neden oldular. Yüksekliğin serbest kalması halinde yapılan işlemlerin sınır içinde kalacağı, imar yönünden sorun olmayacağı gerçeği gündeme geldi." ifadelerini kullandı. Ardından köyde ÇED raporu toplantısı yapıldığı bilgisini veren Cengiz Dikici, şu bilgileri verdi: "Daha sonra ikinci bir ÇED başvurusu yapıldı ve onaylandı. Uygulamanın önü yasal olarak açılmış görülse de mülkiyet sorunundan yasal olarak ikinci bir dava açılması halinde bu işlem iptal edilebilinir. Burada ciddi soru işareti ise Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen işlemlerini sürdüren bir anlayışın, buradan ya da başka mahkemelerden alınacak bir karar için etik davranacağı düşünülemez ama yine de mücadele devam edecektir."

'YILLIK 3,5 MİLYON METREKÜP SU İHTİYACI VAR'

Makine mühendisi Sinan Akıncı ise kömür yakarak enerji üretecek bu santralin, başta toprak ve su olmak üzere çevreye büyük zarar vereceğini söyledi. Akıncı, "Termik santralde, su borulu kazan yataklarında, akışkan yataklı kazanlarda buhar üretilmek istenir. Buhar, borunun içinden geçen sudan elde edilir. Dolayısıyla ÇED raporunda, yıllık 3,5 milyon metreküp su ihtiyacı olduğu belirtilmektedir. Bu, Simav Çayı ve yetmediği zaman yer altı sularını kullanabileceği anlamına gelir ki bu su miktarı, Balıkesir ovası için gelecekte bir tehdittir. Kurulması düşünülen tesisin, bölgenin dengesini altüst edeceği aşikârdır. Kaldı ki bir önceki rapora göre kömür ihtiyacının değiştiği görülmüştür. Kurulum aşamasının bir trajikomik tarafı da ÇED raporunun hazırlanma şeklidir. ÇED raporu, ülkemizde üretim yapacak firma tarafından hazırlatılır ve ücreti de o firma tarafından verilir. İşte bu nedenlerden ÇED süreci sağlıklı değişmez. Kömür ihtiyacı sık sık oynanıp gerçekdışı şeylerin yazılmış olmasına neden olur. ÇED raporu bağımsız olmalıdır. Son olarak, teknoloji ona esir olmak değil, ona esir olmadan yaşamaktır. Kendimiz ve gelecek kuşak adına bilinçli olmalıyız." diye konuştu.

Elektrik mühendisi Şenergin de genel bir değerlendirmede bulundu. ÇED raporu tamamlanmadan inşaata başlamasını talihsizlik olarak yorumlayan Şenergin, "Aslında yapılan yapı, kaçak bir yapı. Rapor geçen hafta onaylanmasına rağmen köydeki inşaatın yarısı tamamlanmış durumda. Aldığımız duyumlar doğruysa bu enerji kazanı, yurtdışına sipariş edilmiş durumda. Bu kazanda kömürün çevreye vereceği zararı bakanlığa sunup onaylatmanız gerekirken daha önce bu işin başladığını görmekteyiz. Asıl burada hukuksuzluk var. Bu da bize şunu gösteriyor, şirketin hiçbir hukuku dinlemeyeceği görülüyor." dedi.

Toplantının son bölümünde, fotoğraflarla Paşaköy Mahallesi'ne yapılan enerji santralinin çevre ve insan sağlığına vereceği zararlar anlatıldı.