Alevilerin sorunlarının masaya yatırıldığı Alevi Çalıştayı'nın 17 Aralık'ta yapılacak olan son toplantısına Maraş katliamı sanığı olarak yargılanan ve beraat eden eski BBP Genel Başkan Yardımcısı Ökkeş Şendiller'in de davet edilmesi tartışmalara yol açtı. Çalıştaya katılmayacağını açıklayan Şendiller, malum zihniyetin tuzağına düşmemek ve kurulan planın figüranı olmamak için bu kararı aldığını söyledi. Şendiller, bakanlığın daveti geri çekmesi gibi bir durumun da söz konusu olmadığını vurguladı. Davet bahane edilerek gidişatı sabote etmek isteyenlerin niyetlerinin millet tarafından bu süreçte görüldüğünü dile getiren Şendiller, bir kısım katılımcı ve derneklerin kışkırtıcı, tehditkar açıklamalarının ise millet birliğine ve kardeşlik hukukuna yeni bir tuzak olarak görüldüğünü belirtti. Cihan Haber Ajansı'na konuşan Şendiller, 6. Alevi Çalıştayı'na çağrılmasıyla başlayan tartışmalara tepki gösterdi. "Milletimizin karşı karşıya olduğu bir çok sıkıntıya yenilerini ekleyerek huzuru bozmak isteyenlerin oyunlarını bozmak her vatanseverin görevidir." diyen Şendiller, "Alevi vatandaşlarımızı kendi çirkin emellerine alet etmek isteyen malum zihniyetin tuzağına düşmemek ve kurulan planın figüranı olmak istemiyorum. Kahramanmaraş olaylarının mahkumu değil mağdur ve mazlumuyum. Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye'yi hukuka saygılı insanların yaşadığı bir ülke olarak biliyorum. Şairin dediği gibi 'Cani geziyor dipdiri can vermeden masum/ Suç başkasının da neden başkası mahkum' dediği noktaya gelindi. Aradaki soğukluğun giderilmesine katkım olur düşüncesiyle bakanlığımızın davetini kabul ettim. Ancak görünen o ki yine bir kısım çevreler, yeni bir tuzak, yeni bir problem için benim ismimi ve çalıştayı bahane ederek yeni oyunların peşindeler. Dünyanın en vahşi işkencelerine tabi tutulmuş ve cunta mahkemelerinde alnımın akıyla beraat etmiş bir insanım. Milletvekilliği, bakanlık yapmış olan arkadaşlarımızın bizi yine katillik ve tanıklıkla suçlamalarını da akıl mantık dışı olarak görüyorum. Maksadımız bekçi dövmek değil üzüm yemektir. Ülkenin şu an üzüm yemeye ihtiyacı var. Bizim üzerimizden polemikler yaparak süreci sabote etmek isteyenlere kesinlikle fırsat vermeyiz. Bu bakımdan camiamı da temsilen ifade ediyorum; değerli bakanlığımızın bu nazik davetine teşekkürlerimi sunuyorum. Çalıştaya katılma kararımı arkadaşlarımla birlikte değerlendirerek geri aldığımı ifade ediyorum." dedi. OLAYLARIN ARKA PERDESİNİN KONUŞULMASINDAN KORKULUYOR Maraş olaylarını hiç kimsenin "Alevi-Sünni çatışması" deyip geçiştiremeyeceğini vurgulayan Şendiller, Alevilerin bunu konuşmaktan korktuğunu savundu. Geçmişte yaşanmış bir kısım acı olayların perde arkasının Türkiye'de anlatılamadığına dikkat çeken Şendiller, her türlü konuşmaya, her türlü tartışmaya, insanların fikirlerini cesurca söylemeye ihtiyaç olduğunu kaydetti. Devlet Bakanı Faruk Çelik adına danışmanlarının kendisini aradığını dile getiren Şendiller, çalıştaya katılmasının istendiğini belirtti. Kendisinin "Katkım olacaksa gelirim ama bunu bir kısım çevreler istismar edebilir' dediğini aktaran Şendiller, kararın tekrar değerlendirmesini istediğini ifade etti. Davetin basında yer almasıyla birlikte tepkilerin arttığını dile getiren Şendiller, "Bir kısım dernekler çok ağır ifadeler kullandı. Arif Sağ, Kamer Genç, Fikri Sağlar'ın açıklamalarını yayınladılar, bir arada bulunmayız dediler. Bir gazeteye manşet çektiler 'Ökkeş beyin bu çalıştaya davet edilmesi, Hitlerin Yahudi toplantısına çağrılması gibi' çok çirkin, akıl dışı bir iddia ortaya attılar. Tartışmalar daha da tırmandı. Hitler benzetmesi çok çirkin bir benzetme, böyle şey olur mu? Kesinlikle Hitler ifadesini reddederim ama Schindler diyebilirler. Oskar Schindler, II. Dünya Savaşı'nda, Polonya'daki fabrikalarında çalıştırarak bin 200'e yakın Yahudi'yi soykırımdan kurtaran Alman işadamı. Spielberg'in yedi Oscar'lı filmine konu olmuştu. Kendilerini Yahudi kategorisinde görebilirler ama bir başkasını Hitlere benzetme hakları yoktur. Bununla ilgili de avukatlarım gerekli yasal çalışmaları başlattı." diye konuştu. MARAŞ, ALEVİ-SÜNNİ MESELESİ DEĞİL Geçmişte yaşanmış bir kısım acı olayların perde arkasının Türkiye'de anlatılamadığını vurgulayan Şendiller, esas bunların konuşulması gerektiğini söyledi. "Yani yarayı kaşımak değil de bu perde arkasını açmak lazım." diyen Şendiler sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu konuda 30 yıldan beri çalışıyorum. Özellikle Maraş ve Malatya olayları benzeri olaylar. Bu konuda kitabım on binler sattı ve dağıtıldı. Burada çok ciddi mahkeme kararlarıyla sabit iddialarım var. Maraş, filmlere bile konu oluyor. Hemen 'Alevi-Sünni çatışması' deyip geçiyorlar. Hatta Alevi katliamı diyorlar. Kahramanmaraş olayları, ben yaşayan birisiyim, sıkıntısını Türkiye'de en çok çekenlerden birisiyim, Alevi-Sünni meselesi değil. 'Alevi katliamı' ifadesini kullanırsanız yanlış yaparsınız. Maraş olaylarının tahlil edilmesi, perdesinin inmesi lazım. Öyle zannediyorum bir kaşık suda fırtına koparmaya çalışanların esas sıkıntıya düştükleri konuda bu. Benim çağrılmamla beraber tedirgin oldular. Kin, garaz gütmenin yerine bunların konuşulması lazım. Bu konuları Hasan Fehmi Güneş'in konuşmazı lazım. Bizim ismimiz geçtiğinde kıyameti koparıyorlar ama Devrimci Savaş Örgütünü, Devrimci Halkın Birliğini, Ermeni Garbis Altınyan'ı, Halkın Kurtuluşunu konuşmuyorlar. O zaman PKK yoktu ama APO'cular vardı yerine. Bunların hepsi ortak bu eylemleri yaptılar." Maraş olaylarında Yunanistan'ın tekrar NATO'ya girmesinin de etkisinin bulunduğunu ileri süren Şendiller, sivil hükümet ile bu iş çözülemeyince devreye Amerika'nın girdiğini, darbe sonucu ise Yunanistan'ın NATO'ya girişinin sağlandığını savundu. Maraş'ta Sünni ve Alevilerin sünnetli olduğunu belirten Şendiler, olaylarda ölen 7 sünnetsizin kim olduklarının çok iyi araştırılmasını istedi. "MARAŞ VE MALATYA OLAYLARI, DARBENİN ZEMİNİNİ HAZIRLADI" Maraş'ta olan olayların 15 Nisan 1978'de de olabileceğine işaret eden Şendiller, bir olayın daha perdesinin inmesi gerektiğini söyledi. 15 Nisan'da MHP'nin Ankara'da büyük mitingi olduğunu anlatan Şendiller, şöyle devam etti: "O gün ordan 3-4 yere bomba gönderildi. Bunlardan bir tanesi Malatya'da bütün sağın oylarıyla bağımsız seçilmiş ve arkasında büyük aşiret gücü olan gelini ve 2 torunu ile birlikte öldürülen Hamido lakaplı Hamit Fendoğlu, bir tanesi CHP Pazarcık Belediye Başkanı Memiş Özdal'a gönderildi. Eğer o bomba Özdal'ın elinde patlamış olsaydı Pazarcık daha kritik bir yerdi orda da çıkabilirdi. Abdulkadir Aksu'ya da gönderildiği söylendi. Bu çok geniş bir operasyondu. Maraş olaylarını 12 Eylül'e giden, darbeye giden son viraj olarak görüyorum. Çünkü her gün 10 kişinin ölmesi yetmemiş artık toplu bir infialin olması lazım ki hemen olayların akabinde Maraş'ta sıkıyönetim ilan edildi. 12 Eylül'e kadar o sıkıyönetimle gitti ama olaylar durmadı, devam etti. Fakat Maraş ve benzeri olaylar 'yeter artık kim gelirse gelsin, nerde bu asker' diye halkın tepkisini yükseltti. Devrin İkinci Ordu Komutanı Bedrettin Demirel Paşanın açıklaması var. Diyor ki; 'İki yıl bekledik ama ihtilale kadar çok kan aktı' diye çok garip bir ifadesi var ki bu arada 5 bin kişi ölmüş. Maraş ve Malatya olayları bu işin zeminini hazırladı. Türkiye Kıbrıs'a 24 saatte çıkarma yapmış bir devlettir. O zaman da devletin başında Bülent Ecevit vardı, Maraş olaylarında da vardı. Maraş'ta üç gün seyirci kalındı. Eğer istenseydi öğretmenlerin öldürüldüğü gün sokağa çıkma yasağı ilan edilirdi. Gerekli güvenlik kuvvetleri sağlanırdı ve olaylar bu boyuta gelmezdi. Ama Alevi katliamı diyenler, hiç işin bu tarafına bakmıyorlar. 'Alevi-sünni çatışması, Aleviler katledildi' iddiası hem Sünnileri üzüyor, hem Alevi vatandaşlarımızı tepkili hale getiriyor. Bundan da beslenenler var herhalde Türkiye'de. Tepkinin sebebi bu. Ben bunları izah edecektim, işe bir de bu taraftan bakalım diyecektim. Bunu konuşmaktan ne mahsuru var." "NEMALANAN ÇEVRELER VAR" Ergenekon davası ve soruşturmasıyla ilgili olarak ise Şendiller şunları dile getirdi: "Hukuka saygısızlık döneminin en ağır bedellerini biz ödedik. Devam eden bir mahkeme, bir soruşturma hakkında konuşmayı doğru bulmuyorum. Kim olursa olsun hukuk herkese lazım. Bu konuda yargılamalar yapılıyor, soruşturma devam ediyor. Bu konuda fazla konuşulmasını ben doğru bulmuyorum. Ama izah etmeye çalıştığım konulara bakarsanız Maraş ve benzeri olaylarda bir seyirci kalınma olayı var. Bir tezgah, bir komplo var. Hiç kimse bu işi 'Alevi-Sünni çatışması' deyip geçiştiremez. İşin arkasındaki olayların ortaya çıkması, bu perdelerin inmesine bağlı. Bunu konuşmaktan korkuyorlar. Ben bunu 30 seneden beri söylüyorum. Alevi-Sünni meselesi deyip işi en kolay şekilde koparmanın yolunu arıyorlar. Bundan dolayı da nemalanan çevreler var. Öyle zannediyorum çalıştayı da bahane ederek sabote etmeye de çalışıyorlar. Her türlü konuşmaya, her türlü tartışmaya, insanların fikirlerini cesurca söylemeye ihtiyacımız var. Bunları konuşmamız lazım."