Ankara’da bir araya gelen, Türkiye ve Avrupa’daki Alevi, Bektaşi, Kızılbaş toplulukların örgütlü Alevi kuruluşları, ortak basın açıklaması düzenleyerek Türkiye sınırları içinde yaşanan çatışmalara tepki gösterdi. Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Baki Düzgün, “Bir an önce çatışmaların durmasını ve daha fazla kan akmamasını istiyoruz. İnsanların temeli ne olursa olsun, farklılıkları nedeniyle katledilmesine hayır diyoruz.” dedi

Ankara’da bir araya gelen, Türkiye ve Avrupa’daki Alevi, Bektaşi, Kızılbaş toplulukların örgütlü Alevi kuruluşları, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Merkezi’nde Türkiye’deki olaylarla ilgili basın açıklaması düzenledi. Basın toplantısını Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Baki Düzgün yaptı. Düzgün, oğulların, kızların, evlatların huzur içinde gözlerini yummuş ana babalarının cenazelerini sırtlanacağı bir ülke umudundan, ana babaların kanlı gözyaşlarıyla oğullarını ve kızlarını toprağa verdiği günlere gelindiğine dikkat çekti.

“7 Haziran seçim günlerinde, millet iradesinin tek adres olacağını iddia ederken aynı zamanda demokratik parlamenter sistemin olağan bir parçası olan tüm toplumsal muhalefete yönelik saldırılar, muktedirlerin iktidarı kaybetmeleri halinde neler yapabileceklerinin bir provası mahiyetindeydi.” diyen Düzgün, “Seçim sürecinde ‘verin 400 milletvekilini, bu iş tatlılıkla, huzur içinde bitsin’ diyerek sözüm ona millete saygı duyanlar, milletin iradesini rehin almaya giriştiler. Tek başına iktidarı kaybettikleri anlaşılınca, Suruç katliamından bugüne kanlı oyunlarını sahnelemeye giriştiler.” ifadelerini kullandı.

Kendisi gibi olmayan herkesi ‘kafir’ ve ‘katli vacip’ gören ve yok edilmesinde hiçbir beis görmeyen, IŞİD vahşetine silah, kan ve can taşıyan, AK Parti’nin Türkiye’yi bu vahşi örgüt için yol geçen hanına çevirdiğini iddia eden Düzgün, “Bu katliam örgütlenmesiyle kirli ticari ilişkiler kurmakta hiçbir sınır tanımayan AKP iktidarı, ana yurdunu bu vahşiler sürüsüne karşı dostlarıyla birlikte, canla başla savunan Kürt toplulukların elde ettiği zaferi kendi yenilgisi saymakta da bir an bile tereddüt etmedi.” diye konuştu.

Türkiye sınırları içinde AK Parti desteğiyle yıllardır kanlı oyunlar sergilendiğini iddia eden Düzgün, konuşmasına şöyle devam eti: “Bu kanlı eylemlerin somut örneklerini; sınırımızın hemen ötesinde IŞİD tarafından kurulan köle pazarlarında esir alınan, satılan, başı kesilen, kurşuna dizilen, evlere kapatılan, yerinden yurdundan silah ile göç ettirilen fiziki ve psikolojik şiddete maruz kalan, aç susuz bırakılan, ‘Selefi Akım’ hediye olarak verilen Ezidi, Alevi, Nusayri, Şebek, Şii, Süryani, Hıristiyan, Dürzi vb. toplumsal grupların yaşamın her alanında insan yerine konulmayan kadın, çocuk, yaşlı, genç, bugün tarihin en büyük zulmü ile karşı karşıya kalanları hiç kimseye unutturamayacak.”

Bu günkü IŞİD ve Selefi Akımın’ın uygulamalarını yarının Türkiye’sinde görmek istemiyorsak hep birlikte insanlığa yönelik şiddete, zulme, baskıya, dışlanmaya karşı güçlü ve etkin bir mücadele verilmesi gerektiğini belirten Düzgün, “Bu ödev, sorumluluk ve görev hepimizin ortak borcu ve çabası olmak zorundadır. Aksi takdirde yarın hiçbirimiz bu vebalin altında kalkamayız.” dedi.

KAYGIMIZ YAPILAN KATLİAMLARIN BİZİM TOPLULUMUZDA DA KANIKSANMASI

Düzgün, birçok ülkede katliamlar ve toplu ölümler, artık modern dünya tarafından kanıksandı, normal gibi algılanmaya başlandığını söyledi. Gelişmiş toplumların, az gelişmiş dünyadaki katliam ve ölümlere karşı duyarlılığını yitirmesi, çok tehlikeli bir döneme girildiğinin kanıtı olduğunu dile getiren Düzgün, “Kaygılarımız, katliamların bizim toplumumuzda da kanıksanması ve sıradan bir durum gibi algılanmaya başlamasıdır. Ülkemizde bu kanıksama, kısa erimli ve dar siyasi çıkarlar için yükselen savaş çığırtkanlığı ve nefret söylemi ile el ele yürüyor.” şeklinde konuştu.

Savaş çığırtkanlığının bir piyonu olmayı reddettiklerini belirten Düzgün, “Bir an önce çatışmaların durmasını ve daha fazla kan akmamasını istiyoruz. İnsanların temeli ne olursa olsun, farklılıkları nedeniyle katledilmesine hayır diyoruz.” dedi.

TÜRKİYE TOPLUMU BARIŞ İRADESİN SAHİP ÇIKMALI

Türkiye toplumunun barış iradesine sahip çıkması gerektiğini söyleyen Düzgün, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bilinmelidir ki barış yoksa, adı, sıfatı ne olursa olsun, hiçbir özgürlük de olmayacak. Barışa sahip çıkmak farklılıklarımıza, kimliklerimize, özgürlüklerimize sahip çıkmaktır. Bu doğrultuda tüm sivil toplum kuruluşlarını ve tüm siyasi kurumları sorumluluğa ve göreve davet ediyoruz. Bilinmelidir ki kendi yaralarımızla yüzleşmeyi reddederek, yaralarımızı ve utançlarımızı gizlemek için halkın bağrında yeni yaralar açarak bu ülkeye barış gelmeyecek.”

Toplumlar gruplar arası görüşmeler yoluyla çözülmeyecek sorun olmadığının altını çizen Düzgün, “Yeter ki taraflar arasında bu konuda irade olsun. Bölgemizdeki halkların dostu ülkelerin ve Birleşmiş Milletler başta olmak üzere tüm uluslararası kurum ve kuruluşların, toplumsal gruplar arası sorunların barışçı yoldan çözülmesine yönelik bir girişim başlatmasını, en azından çatışan taraflara bu konuda uyarı ve telkinlerde bulunmasını arzularız.” diye konuştu.