Silivri’de tutuklu bulunan eski emniyet müdürü ve İstanbul 1. Bölge bağımsız milletvekili adayı Ali Fuat Yılmazer, iddianamesinin bir türlü yazılmadığını hatta tahliye kararına rağmen 10 aydır rehin tutulduğunu belirtti. Yılmazer, Twitter hesabından milletvekilliği adaylığı ve cezaevinde yaşadığı zor şartlar hakkında bir mektup yayınladı.

İstanbul 1. Bölge bağımsız milletvekili adayı Ali Fuat Yılmazer, yazdığı bir mektubu Twitter hesabından paylaştı. Ani gelişen bağımsız milletvekilliği adaylığının tüm imkansızlıklara rağmen, gönül dostlarının gayretiyle toplumda büyük karşılık bulduğunu ifade eden Yılmazer, “Büyük bir coşku ile dillendirilen ortak tepkilerde 'ilk kez gönül hoşnutluğu ile oy kullanacağım bir seçim olacak' şeklinde dile getirilen duygular heyecanlandırdı ve gayrete getirdi bizleri. Sevgili gönül dostlarım; garip bir seçim döneminde, hiç biraraya gelmeden tanıştık- buluştuk sizlerle. İfrit kazanlarının en harlı ateşlerde kaynadığı zamanlara şahitlik ettik beraberce.” dedi.

CEZAEVİNDE KİMSEYE UYGULANMAMIŞ KISITLAMALARA MARUZ DURUMDAYIM

Zor bir seçim dönemi olduğunu, bütün bir toplum için baskı ve zulmün her türlüsü yaşandığını kaydeden Ali Fuat Yılmazer, “Korkulara hapsettiler topyekün bir milleti, sindirip susturunca gizlenir zannettiler yüklendikleri zilleti. Sinip susanlar da tabii ki, hem de ne fazla dünyalık hesaplarıyla prangalandı ayaklar, gelecek korkusu gem vurdu ağızlara. Vicdanı körelmiş dilsiz şeytanlara dönüverdiler yığın yığın bir anda. Bir ‘cadı avı’ hoyratlığı ile didik didik incelediler bütün geçmişimi; beni mahcup edecek bir tek yanlış işimi çıkartamadılar ortaya. Onun için hukuksuz-düzmece bir soruşturma ile tutukladılar. Susturmaları gerekiyordu çünkü. İddianamesi bir türlü yazılamayan ve hatta tahliye kararı verilmiş bir dosyadan rehin tutuluyorum 10 aydır. Cezaevinde hiç kimseye uygulanmamış ekstra kısıtlılıklara maruz durumdayım, 3 kez nakledildim bir cezaevinden diğerine. Şahsi masama da el koydular sonunda; şu kadar bile olsa yazabiliyor olmam kaçırdı uykularını. Aslında söze hacet yok; baskı ve zulümleri, tir tir korkuları ele veriyor suçlarını. Ama hakikat yasaklı, şarlatanlık revaçta; hele ki dilsiz şeytanlar da bu kadar çok olunca şartlar hiç müsait olmadığı halde. Milletime karşı vefa borcumun bir gereği olarak, bağımsız milletvekilliğine aday oldum.” ifadelerini kullandı.

Milletin sesi, derdinin dertlisi olmak için bağımsız aday olduğunu belirten Yılmazer, “Hiçbir parti sultasını kabul edemez, sınırlı ve belli merkezlere karşı sorumlu angajmanlıklar içerisine giremezdim. Kolay olmayacağı baştan belli idi. İşte görüyorsunuz her türlü iletişim imkanlarından mahrum, tutsak bir durumdayım. Siyaset, propaganda ve medya demek; medyanın durumu ve benimle ilgili yaklaşımları malum. Bu alanda her şeye rağmen bazı imkanlar varsa bile, bana onlar da kapalı. Benim durumum özel; sistemin en korkulanlar listesinin başında yer alıyor ismim. Bütün imkanların sükût ettiği, yakın-uzak hiçbir vesilenin kar etmediği bir zamana denk geldi çıkışım. Kitle iletişim araçları ile bilindik propaganda yöntemlerini etkili bir şekilde kullanamadım ne yazık ki. Çok daha gür çıkmalı ve daha fazlasına ulaşmalıydı sesim. Ama olmadı bir türlü, her ne hikmetse. Ve cebri bir şekilde bire bir ilişkilere sevk edildik, kutlu bir başlangıcın daha insani olsun diye mayası. Zor zamanların hakiki civanmertleri belli olsun, kiminle ne kadar yol yürünürmüş görünsün en başında ‘Murad-ı ilahi buymuş’ diyerek size havale ediyorum bu işi. Adıma açılmış bulunan blog-site’deki bilgiler üzerinden, siyaseten ne anlam ifade ettiğimizi ve neler vaad ettiğimizi, topluma sizin anlatmanız gerekiyor.” şeklinde belirtti.

SEÇİMLERLE İLGİLİ CİDDİ KAYGILAR VAR

Bu seçim döneminde son mesajı olduğunu dile getiren Yılmazer, yaşanan sürecin zaten söze hacet bırakmadığını belirtti. Yılmazer mektubunu şöyle tamamladı: “Bire bir ilişkilerle, yakın-uzak çevrenizden insanlara ulaşabildiğiniz ölçüde, bu çağrıyı götürmeli; bize ait değerler ve toplumdan gizlenmeye çalışılan gerçekler konusunda onları bilgilendirmelisiniz. Toplumdaki kredinizi bütünüyle harekete geçirmeli ve bir tek kişiyi bile ihmal etmeden ulaşabildiğiniz tüm insanlara duyurabilmelisiniz sesinizi. Zaten işin doğası da bunu gerektiriyor; millet, vekilini seçecekse bizzat kendi emeği, gayreti ve şahsi seferberliği ile sahiplenmeli bu işi Seçimlerle ilgili bir sürü belirsizlikler ve hatta ciddi kaygılar var. Daha sonra kendimizi ‘keşke’lere mahkum etmemek için, seçim döneminin şu son günlerini çok iyi değerlendirmeli elimizdeki imkanların hakkını verdikten sonra. Huzuru kalp ile Allah’a tevekkül etmeliyiz. Sönmemişse vicdanlar, çoktan ulaştı sesim. Kalbi sönmüşlere ise ne yapsam da belli ki geçmeyecek sözüm. İmkanlarım kısıtlı, yapabildiklerim ortada. Kısılmış çığlıklarıma ses, derdime orta olacak bir siz varsınız. Onun için gönül dostlarım; emaneti asıl sahibi olan sizlere havale ediyorum. Benim gibi siz de inandıysanız bu sürece ve önemli görüyorsanız şayet; Bundan sonrası artık size ve himmetinize emanet”