Anayasa Mahkemesi (AYM), gazeteciler Yasemin Çongar, Markar Eseyan, Mehmet Baransu ve Ahmet Altan’ın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından kod adları ile dinlenmesine ilişkin verdiği kararın gerekçesini açıkladı. Başvurucuların dinlenmesinin haber özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğunu kaydeden AYM, haberleşmenin gizliliğine yönelik müdahalenin kanunu olmadığının altını çizdi.

MİT, İstanbul 9, 11 ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri’nin değişik tarihteki kararları ile bir takım kod adları ile gazetecileri dinledi. Başvurucular daha sonra 10 Şubat 2012’de MİT görevlileri hakkında resmi belgede sahtecilik, haberleşmenin gizliliğini ihlal ve görevi kötüye kullanma suçlarını işledikleri gerekçesi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu ve başsavcılık konu ile ilgili olarak soruşturma başlattı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 10 Ekim 2012’de MİT mensupları için Başbakanlık'tan soruşturma izni talep etti. Başsavcılığın talebine olumlu veya olumsuz bir yanıt gelmemesi üzerine soruşturma izni verilmediği kabul edilip, bu olumsuz işleme karşı Danıştay’a itirazda bulunuldu. MİT Teftiş Kurulu tarafından yapılan inceleme sonrası soruşturma izni konusunda görüş bildirilmiş ve Başbakanlık soruşturma izni verilmemesine karar vermişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 23 Mayıs 2013’te soruşturma izni verilmediği gerekçesi ile şüpheliler hakkında soruşturma yapılmasının yer olmadığına karar vermişti. Soruşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin karara yapılan itiraz Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi.

AYM, gerekçeli kararında telefonların hukuka aykırı olarak dinlendiği ve haberleşmenin özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarının, Anayasa'nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ortak koruma alanı kapsamında yer aldığı konusuna vurgu yaptı. Gazetecilerin telefonlarının dinlenmesinin haber kaynaklarının deşifre olmasına ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğunu belirten AYM, gazetecilerin telefonlarının dinlendiği her durumda haber kaynaklarının deşifre olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını kaydetti. Başvurucuların dinlenmesinin haber özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğunu kaydeden AYM, haberleşmenin gizliliğine yönelik müdahalenin kanunu olmadığının altını çizdi.

Haberleşme özgürlüklerinin ihlal edildiği yönündeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar veren AYM, başvurucuların basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeni ile kabul edilemez buldu. Başvurucuların haberleşme özgürlüklerinin ihlal edildiğine hükmeden AYM, başvuruculara 3 bin 500 TL manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı.