Manisa'nın Soma ilçesindeki maden ocağı faciasında şehit olanlardan Kader Yıldırım’ın annesi Elmas Kaya, bir filmde bile insanın duygulandığını ancak tutuklu ve tutuksuz sanıkların davanın görüşülmesi sırasında hiç duygulanmadıklarını söyledi. Gözü yaşlı anne Kaya, kendisinin siyasetçi olmadığını, içi yanan bir anne olduğunu ifade etti. Kaya, "Ben bu içerideki tüm suçluların annelerine de sesleniyorum. Onlar ana değiller mi? Gurur duyuyorlar mı evlatlarıyla? Bizim evlatlarımızı toprağa koydular, kendilerininki burada. Gurur duyuyorlar mı acaba, seviniyorlar mı?" diye sordu.

İki haftadır deva eden Soma davasının 8. oturumunda verilen öğle arasında maden şehidi aileleri ve müşteki avukatları ortak bir basın açıklaması düzenledi. Düzenlenen açıklamada aileler, tahriklere gelmeyeceklerini ve suçluların cezasını çekmesi gerektiğini söylerken müşteki avukatları da tutuklu sayısının arttırılması talebinde bulunduklarını söyledi.

Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden Soma davasının ara kararı öncesinde şehit madenci aileleri ile avukatları basın toplantısı düzenledi. Aileler ve avukatlar adına ilk açıklamayı yapan müşteki avukatlarından Can Atalay, “İki haftalık ilk duruşma bloğu bugün itibariyle sonuçlanacak. Bugün itibariyle mahkeme tutuklularla ilgili karar verecek, tutuklanmasına ilişkin talepte bulunduğumuz 4 sanıkla ilgili karar verecek. Biz ailelerden, önce şu gerekçeyle söz aldık, sadece burada yargılanan sanıklar için değil, burada yargılanan sanıkları denetleyen, onlara kefil olan tüm kamu görevlilerinin yargılanması, dayıbaşıların yargılanması, burada henüz sanık olmayan herkesin yargılanması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Burada bugüne kadar Soma’da, Bergama’da, Savaştepe’de, bütün bu havzada işçinin örgütlenmesine engel olmak için, işçilerin haklarına engel olmak, işçilerin gerçeğe uygun tanıklık yapmalarına engel olmak için çaba gösteren herkesin karşısına dikilmeye devam edeceğiz ancak şunu sözünü buradan verelim, bundan sonra bu duruşma salonunda yaşananlardan sonra bu çabanın karşısına dikilmek, ifade tanzim etmek, ifadelerin işveren ve devlet görevlilerin lehine tanzim edilmesi çabalarına destek veren herkesin karşısına dikileceğiz. Bu salonda yargılanmasalar da ne Taner Yıldız’ın ismini ne Alp Gürkan’ın ismini unutmadık ve unutmayacağız. Kimsenin ama kimsenin unutmasına ve unutturmasına izin vermeyeceğiz. Burada ailelerimize, maden işçisi kardeşlerimize, hala yer altında emek vererek evlerinin geçimini sağlayan tüm insanlara teşekkürü borç biliriz. İlk gün duruşma salonundan sanıkların kaçırılmasına tepki gösterdiler. Kamu görevlileri ile ilgili soruşturmanın akıbetinin dosyaya gelmemesine tepki gösterdiler. Tepkilerinde haklıydılar. Sonra duruşmanın buradan kaçırılmasına karşı tüm çabalara karşı kendi örgütlü güçleriyle, kendi örgütlü iradeleriyle kendilerini tuttular, dudaklarını kanatırcasına ısırdılar fakat bütün bu provokasyonlara gelmediler.” dedi.

'DÖRT SANIK İÇİN TUTUKLAMA İSTEDİK'

Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı ve müşteki avukatı Selçuk Kozağaçlı ise şunları söyledi: "Celse arasından önce üç konuda tespit yapmak istiyorum. Bunlardan birincisi mahkemenin performansı üzerinedir. Bu salon küçük ve yetersiz olmasına rağmen bölgedeki bu işin yapılabileceği en iyi salondu. Doğru bir seçim yapılmıştır. Celseler boyunca iyi işledi. Mahkeme heyeti maksimum özen göstermeye çalıştı, gayret etti. Zor bir yargılamayla karşı karşıyayız. Şu ana kadar dikkat çekici ve yargılamanın devamını etkileyici bir hata yapılmadığı kanaatindeyiz ama bir ara karar öncesindeyiz. Eğer delil karartmaya çalıştıkları, ellerindeki paranın, sermayenin, siyasal ilişkilerin gücüyle bu dosyayı çürütmeye çalıştıkları bilinen tutuklu ve tutuksuz sanıkların elini rahatlatacak bir ara karar verirse mahkeme için ilk büyük hata olur. Tutuklular tutuklu kalmaya devam etmelidir. Tutuksuzlar içerisinde bugün itibariyle adlarını mahkemeye telaffuz ettiğimiz dört sanık muhakkak tutuklanmalıdır. Bu sanıkların delil karartılması faaliyetine müştekilerin, mağdurların, tanıkların beyanlarına etki etmeye çalışmasına, bir organize suç örgütü gibi çalışarak dosyanın ifadelerini, delillerini belirlemeye çalışmasına dair tüm açık kanıtları mahkemeye sunduk. Doğru olan, hukuksal olan, ahlâki olan bu 4 sanığın da tutuklanmasıdır. Diğer tutuksuz sanıkları değil de bu 4 sanığın tutuklanmasını talep etmiş olmamızın gerekçeleri çok açıktır. Toplu bir tutuklama talep etmiyoruz, ihtiyaç düzeyinde istiyoruz.”

Şehit madencilerin aileleri ölenlerine sahip çıktığı sürece avukatlar olarak onlara sahip çıkmaya devam edeceklerini belirten Kozağaçlı, "Asla adaletsiz bırakılmayacaklar. Biz yer altındakilerin avukatıyız. Ölüsü yer altındakilerin, yaşarken yer altında olanların, aklı yer altında olanların ve yer altının sesi, yer üstünden duyulacak. Bu dava buna mecburdur. Son derece hata yaptı sanıklar, savunma stratejileri açısından. Her yanı dökülen bir kurguyla karşımıza çıkmışlar. Bu dava, ne parayla üstünü örtebilecekleri ne tehditle üstünü örtebilecekleri ne de siyasi ilişkileriyle üstünü örtebilecekleri bir davadır. Bu davayı kapatmaya hükümetin gücü yetmez. Bu davayı kapatmaya paranın gücü yetmez. Bu davayı kapatmaya baskının, tehdidin gücü yetmez. Biz buradayız. Kim sorumluysa bunun hesabını verene kadar da burada olacağız. Onlar olmasa biz olmazdık. Hepimiz onlara minnettarız. Çocuklarına, eşlerine, sevgililerine, kardeşlerine, annelerine, babalarına, sahip çıktıkları için teşekkür ederiz.” şeklinde konuştu.

'DAVAMIZIN TAKİPÇİSİYİZ'

Maden faciasında, iki çocuk babası 26 yaşındaki oğlu Uğur Çolak’ı kaybeden İsmail Çolak ise şunları söyledi: "26 yaşındaki bir evladını kaybetmiş baba olarak bunların düpedüz yalanlarını 9 gündür dinliyoruz. Sıra bize geldi. Biz şu anda taleplerimizi avukatlarımız aracılığıyla dile getiriyoruz. Biz ilk yola çıktığımızda bir örgütlenme içerisindeydik. Örgütlendiğimize de inanıyorum. Müthiş bir güce ulaştık. Bu gücümüzün farkına varmaları lazım. Farkına varmışlardır. Biz bu yola çıktığımızda suçun tamamının 8’i tutuklu 45 sanığın olmadığını, gerçek suçlunun şu anki siyasi iktidar olduğunu söyledik. Bunu iddia ediyoruz. Biz bunların korumuş olduğu bürokratların burada gelip hesap vermelerini, adil bir şekilde yargılanmalarını istiyoruz. Biz bu davamızın sonuna kadar, buradan Fizan’a da götürseler de biz Fizan’a kadar gideceğiz. Davamızın takipçisiyiz.”

'DAVAMIZIN SONUNA KADAR PEŞİNDEYİZ'

Madende eşi Mustafa Kocabaş’ı şehit veren Nursel Kocabaş da, “Biz buraya adalet aramaya geldik. Adaletin yerini bulmasını istiyoruz. 9 gündür yalanlarla dolanlarla dolu bir mahkeme geçirdik. Hiç kimse buna inanmıyor. Toplu olmak istiyoruz, kalabalık olmak istiyoruz. Ne kadar çok toplu olursak, o kadar güçlü oluruz. Bu davanın sonuna kadar peşindeyiz, çünkü bu dava bizim davamız. Biz burada olursak herkes bizimle olur. Sonuna kadar da göreceksiniz. Dünyanın öbür ucuna gitse de nereye giderse gitsin biz hep buradayız. Bu davanın peşindeyiz. Eşlerimizin, evlatlarımızın, kayıplarımızın peşindeyiz. Bir daha 301’leri kaybetmemek için, bu acıları yaşamamak için, hiçbir şekilde anneler babalar ağlamasın, eşler geride kalmasın, 432 tane çocuk daha yetim kalmasın diye bu davanın sonuna kadar peşindeyiz. Ben şunu söylüyorum, bütün herkesi bu dava için dayanışmaya bekliyorum. Bizim için çok önemli. Eğer biz çok kalabalık olursak, güçlü olursak ayakta durabiliriz, yoksa başka türlü ayakta duramayız. Davamızın sonuna kadar peşindeyiz.” dedi.

'BEN SİYASETÇİ DEĞİLİM, SADECE İÇİ YANAN BİR ANNEYİM'

Maden faciasında oğlu Kader Yıldırım’ı kaybeden Elmas Kaya da, “Burada önce bize destek olan avukatlarımıza Allah razı olsun diyorum. Ben bir siyasetçi, bilgili herhangi bir insan değilim. Ben sadece içi yanan bir anneyim ve içerideki durumlara karşı tepkilerimiz biraz tehditlerle karşılanıyor, ‘Mahkeme başka yere gider, sus.’ diyorlar. Ben sussam, kalbim susmuyor işte. Bir sigara içinden dumanı çıkıyor ama benim kalbimin dumanı çıkmıyor ama yanıyor. Ben bu içerideki tüm suçluların annelerine de sesleniyorum. Onlar ana değiller mi? Gurur duyuyorlar mı evlatlarıyla? Bizim evlatlarımızı toprağa koydular, kendilerininki burada. Gurur duyuyorlar mı acaba, seviniyorlar mı? Ben dua ettim oğluma, dün bütün millet benim oğlumun, şehitlerin başındaydı. Dün gece Cenab–ı Hakk'ın hesap gecesiydi. Biz de bunlar bugün burada hesap versinler diye peşindeyiz. Bizi durmadan tehdit ediyorlar. Ana yüreğinin daha ilerisi, daha cevabı olur mu? Ölüm, ölüm deniyor geçiliyor. İzlenen bir filmde bile insan duygulanıyor ama içeridekiler ve dışarıdakiler duygulanmadılar. Merdivenin birinci basamağı biz olduk. Bizim çocuklarımız oldu, bastılar geçtiler. Esas yukarıdakilerde hala bir şey yok. Hepimiz insanız ve bizi bir tek Allah yarattı.” dedi.

'O LEKE SİLİNMEYECEK'

Maden şehidi Ergün Sidal’ın babası Durmuş Sidal ise, “29 yaşında oğlumu kaybettim. Şimdi burada sabırla bekliyoruz. Tahrik etmeye çalışıyorlar bizi ama tahrik olmayacağız. Zalimin zulmüne boyun eğmeyeceğiz. Orada cübbe giyen o sanık avukatları, bizim çocuklarımıza 'basiretsiz' demiş. Onun cübbesine bir leke sürüldü, o leke silinmeyecektir. Onu kınıyorum. Onları da lanetliyorum.” diyerek tepkisini dile getirdi.