Antalya Barosu, iç güvenlik paketi, Kişisel Verilerin Korunması Yasa Tasarısı, makul şüphe ve adil yargılanma hakkına dair düzenlemelere dair endişelerini açıkladı. Baro, kolluğun hükümete bağlanarak en küçük muhalefetin bile bastırılmaya çalışılacağına dikkat çekti.

Antalya Baro Başkanlığı, dün Meclis'te görüşülmesi planlanılan toplumsal olaylarda polisin yetkilerini artıran, iç güvenlik paketi ile MİT TIR’larıyla ilgili savcıların açığa alınması, Kişisel Verilerin Korunması Yasa Tasarısı, makul şüphe ve adil yargılanma hakkına dair düzenlemelerle ilgili açıklama yaptı. Açıklamada, El Kaide’ye silah ve mühimmat taşıdığı iddia edilen MİT TIR’larının aranmasıyla ilgili olarak dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, özel yetkili Başsavcı vekili Ahmet Karaca, özel yetkili Savcılar Aziz Takçı ve Özcan Şişman ile Kırıkhan Cumhuriyet Başsavcısı Yaşar Kavalcıoğlu’nun HSYK 2. Dairesi tarafından görevlerinden uzaklaştırıldığının hatırlatıldı.

İç güvenlik paketine atıfta bulunulan açıklamada tasarının komisyondan geçtiği şekilde kabul edilmesi durumda şu durumların ortaya çıkacağına dikkat çekildi: "Polis, yargıç ve savcı kararı olmadan kişinin üstünü, eşyasını ve aracını arayabilecek. Polisin silah kullanma yetkisi artacak. Polis, savcı kararı olmadan kişiyi gözaltına alabilecek ve 48 saat gözaltında tutabilecek. Valiler, toplumsal olaylarda, belediye ve diğer kuruluşların araç ve gereçlerine el koyabilecek, kurum personeline polis zoruyla görev verebilecek ve savcı yetkilerini kullanabilecek. Telefon dinleme yetkisi, yargı denetimi olmadan genişleyecek. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine ilişkin suç kapsamı genişleyecek ve cezalar artacak. Herkes, parmak izi, damar izi ve el ayası vermek zorunda kalacaktır."

Açıklamada, iç güvenlik paketinin yanı sıra Kişisel Verilerin Korunması Yasa Tasarısı, makul şüphe ve adil yargılanma hakkına dair düzenlemelerin hepsinin bir arada ele alındığında ortaya kaygı verici bir durumun çıktığını belirtildi. Açıklamada Baro Başkanlığı’nın şu kaygılarının altı çizildi: "Kolluğu kendine bağlayıp en küçük muhalefeti bile bastırmaya çalışacaktır. Temel hak ve özgürlükler kullanılamaz hale gelecektir. Güçler ayrılığı ilkesinin kırıntısı bile kalmayacaktır. Bu düzenlemeler, hukuk devleti bir yana kanun devletinde bile tartışılabilecek düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerden ‘ileri demokrasi’ değil olsa olsa özgürlüklerin boğulduğu ‘eski bir rejim’ çıkar. Çıkmaz bir yola sürüklenmekteyiz."