Fen bilimcisi için laboratuvar ne kadar önemliyse tarihçi için de arşiv aynı şeyi ifade ediyor. Doktora çalışması için girdiği İngiliz Ulusal Arşivi'nde yıllardır araştırma yapan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, yakın dönem Türk tarihini ilgilendiren konularda pek çok yeni bilgiye ulaştı. İşte Bilgin'in arşivden çıkardığı tarihle ilgili belgeli gerçekler... [B]ATATÜRK'Ü İHMAL Mİ ÖLDÜRDÜ?[/B] Atatürk'ün hastalığıyla ilgili raporlar 1938 yılının başlarından itibaren arşivlerde yerini almaya başlamış. Bu raporlarda, Atatürk'ün hastalığının devlet işlerini aksatacak derecede kendisini rahatsız ettiği belirtiliyor. Ayrıca, Fransız doktorların Türkiye'ye geldiğinden ve Türk doktorlarının yaptığı teşhiste onların da hemfikir olduklarından bahsediliyor. Yine, Ankara'daki İngiliz elçisi Sir Percy Loraine'den Londra'ya giden ve bazısı gizli ve şahsa özel olan raporlarda, Fransız doktorların ”˜Atatürk'ün 4-5 hafta uygun bir şekilde istirahatı ve bakımının yapılması neticesinde iyileşeceği ve 25 yıl kadar daha yaşayabileceğini' ifade ettikleri belirtiliyor. Ancak, bu raporların Türk ve Fransız kaynaklarının da incelenerek bir kritiğinin yapılması gerekir. Eğer sonuçta İngiliz raporlarındaki bilgiler doğrulanırsa o zaman Atatürk'ün bakım ve tedavisinde bir ihmalin olup olmadığı ve varsa bunda kimlerin rolü olduğu araştırılmalıdır [B]1. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDE OSMANLI'YA VERİLEN SÖZ[/B] Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesi meselesi de çok tartışılan konulardan biri olmaya devam ediyor. Genelde, Osmanlı Devleti'nin savaşa girmekten başka çaresi olmadığı ve İngiltere ve müttefiklerinin Osmanlı Devleti'nin ittifak tekliflerini reddetmeleri sebebiyle de Bab-ı Ali'nin Almanya tarafında savaşa girmek zorunda kaldığı görüşleri dile getiriliyor. Ancak, İngiliz arşiv belgelerinde, İngiltere ve müttefiklerinin, 1914 yılında, Osmanlı Devleti'nin tarafsız kalması durumunda toprak bütünlüğünü sağlayacaklarına dair garanti vermeyi teklif ettikleri belirtiliyor. Dolayısıyla bu durum bize Osmanlı Devleti'nin tarafsız kalabilme pozisyonu da olduğunu düşündürüyor. [B]ENVER PAŞA'DAN MUSTAFA KEMAL'E 164 KİLO ALTIN[/B] Son haftalarda bazı gazeteciler televizyon programlarında İttihatçıların Berlin'de nasıl geçindiğini ve Milli Mücadele'nin hangi parayla yürütüldüğü konusunu tartışıyor. İngiliz arşivlerindeki belgelere baktığımızda İttihat ve Terakki Partisi'nin en etkili lideri ve Harbiye Nazırı olan Enver Paşa ile Mustafa Kemal Paşa birbirlerine rakip olsa da Milli Mücadele'de birbirlerine destek olduklarını görüyoruz. Belgelerde bir konu daha var ki, ilk kez açıklıyorum. Enver Paşa'nın, amcası Halil Paşa vasıtasıyla Moskova'dan Bakü'ye getirilen 164 kilo altını, 19 Eylül 1920 tarihi civarında Mustafa Kemal Paşa'ya verilmek üzere Anadolu'ya gönderdiğini belirtiyor. [B]ARAPLAR TÜRKİYE'NİN LİDER OLMASINI İSTİYORDU[/B] Türkiye'nin 1945-50 yılları arasında, genelde Ortadoğu ve özelde Filistin'de takip ettiği politikalarıyla ilgili literatürde genel açıklamaların dışında hiçbir detay bilgi yoktur. arşivlerdeki belgelere göre Türkiye, Filistin meselesinin uluslararası bir soruna dönüştüğü 1945'ten 1948'e kadar Arapların tezlerini destekleyen bir çözüm yolunu savunmuştu. Türkiye, Filistin konusunda verdiği destek nedeniyle tüm Arap dünyası tarafından ”˜Filistin'in müdafii' olarak ilan edilmişti. Arap-İsrail savaşında Mısır, Ürdün ve Irak ordularının yenilmesi üzerine Suriye ve Lübnan Devlet Başkanları Türk Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak'a başvurarak Türkiye'nin tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi Arapların liderliğini ele almasını istemişlerdi. O dönemde Ortadoğu'nun patronluğu rolünü sürdüren İngiltere, Mısır'ın liderliğinin devamının İngiliz çıkarlarına uygun olacağını düşündüğünden Suriye ve Lübnan'dan yükselen seslere kulağını tıkamıştı. [B]TÜRKİYE 2. DÜNYA SAVAŞINA KATILMAK İSTEMİŞ[/B] Literatürde geçen ”˜Türkiye İkinci Dünya Savaşı'na fiilen katılmamak için ona göre bir siyaset takip etmiştir' bilgisi doğru değil. Aslında Türkiye İkinci Dünya Savaşı'na fiilen katılmak istemiş ancak geç müracaat ettiği için olmamış. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay, 1945 yılının sonunda İngiliz Genelkurmayı'na Türkiye'nin savaşa katılma isteğini ifade etmiş ancak İngiliz Genelkurmayı; İtalya'daki Alman kuvvetlerinin temizlenmesi için önceden planlanmış olan harekata Türkiye'nin son anda dahil edilmesinin mevcut planlamayı değiştireceğinden ve ABD'nin de onayını gerektirip bunun da epey zaman alacağından Türkiye'nin müracaatının reddedilmesini istemiş. İngiliz Genelkurmayı ayrıca, Türk askerinin modern bir savaş için harp tecrübesi bulunmadığından müttefik güçlere fazla faydasının olmayacağını rapor etmişti. Ancak, İngiliz Başbakanı Winston Churchill buna itiraz ederek Türk askerinin, ABD'nin seçme birçok askeri birliğinden bile daha iyi savaşçı olduğunu rapor edip Türkiye'nin savaşa girmesinde ısrar ettiyse de İngiliz Genelkurmayı'nın dediği oldu.