Avukat İrfan Sönmez Çağlayan Adliyesinde savcı Mehmet Selim Kiraz’ın DHKP-C terör örgütü üyeleri tarafından şehit edildiği eylem ile ilgili açıklamalarda bulundu. Konu ile ilgili Cihan Haber Ajansına () konuşan Av. Sönmez, olayda ciddi bir istihbarat zafiyetinin yaşandığını ve böyle bir eylemin olacağına dair daha önceden bilgi ve tedbir alınmamasının düşündürücü olduğunu söyledi. Sönmez, ”İktidarında bu eylem üzerinden İç Güvenlik Yasası ile meydana gelen tepkileri, rahatsızlıkları önlemek için bu eylemi gerekçe olarak kullanacağı kanaatindeyim. Nitekim daha şimdiden bazı hükümet yetkilileri ve başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iç güvenlik paketinin ne kadar gerekli olduğu ile alakalı bir takım açıklamalar yaptıklarını görüyoruz.” şeklinde konuştu.

Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edildiği olayın düşündürücü ve soru işaretleri ile dolu olduğunu belirten Sönmez, ”Çağlayan adliyesinde meydana gelen olay elbette vahim, ciddi ve üzerinde dikkatle durulması gereken bir olaydır. Hadisenin birkaç açıdan değerlendirilmesinde fayda var. Bir terör örgütünün Türkiye’nin en iyi korunması gereken bir kurumuna bu kadar rahat nüfus edebilmesi, içeri silah ve bomba sokabilmesinin üzerinde durmak gerekiyor. Bu adliyelerimizde yeterli güvenliğin sağlanmadığını, terör örgütleri ile ilgili gerekli istihbarat çalışmalarının yetersiz olduğunu, önleyici istihbarat diye ifade ettiğimiz terör olayları olmadan onları önlemek maksadına matuf olan istihbarat faaliyetlerinin yetersiz olduğunu göstermektedir. Hiçbir terör örgütü bir günlük ve birkaç günlük çalışma ile böyle bir eylemi gerçekleştiremez. Önce adliyeye nasıl girileceği hususunda bir araştırmanın yapılması gerekir, arkasından hedef olan kişinin yerinin nasıl tespit edileceği konusunda bir istihbarat faaliyetinin yürütülmesi gerekir. Böyle bir eylemin hangi saatte başarılı bir şekilde yapılacağı istikametinde bir istihbarat faaliyetinin yapılması gerekir. Belli ki terör örgütü uzun süreden beri bu olayı gerçekleştirmek maksadıyla bir istihbarat faaliyeti yapmış. En az bir aylık bir çalışma yapmış. Adliye içerisinde, adliye dışında istihbarat faaliyeti yapmasına rağmen Türkiye’nin güvenliğinden sorumlu olan makamların bunun farkına varmadığı ortaya çıkıyor. Halbuki özellikle DHKP-C ve KCK gibi örgütler içerisine devletin istihbaratının en fazla nüfus ettiği, kılcal damarlarına kadar girdiği ve neredeyse her hareketini kontrol edebilecek bir istihbarat seviyesine sahip olduğu örgütlerdir. Dolayısıyla DHKP-C’nin çok uzun bir altyapısı geçmişi olan böyle bir eylemi ile ilgili istihbaratın önceden bilgi ve tedbir almaması son derece düşündürücüdür. Soru işaretleri ile dolu bir husus olarak aklımıza gelmektedir.” dedi.

Terör konusunda uzmanlaşmış kadroların haksız gerekçelerle emniyet teşkilatında uzaklaştırılarak kurumun hafızasının sıfırlandığını belirten Av. Sönmez ”Paralel safsataları adı altında emniyet teşkilatında büyük bir kampanya başlatılmıştır. Bir çok insan tasfiye edilmiştir. Emniyetin beyni, hafızası konumunda olan ve terör örgütü ile ilgili geniş bir bilgi ağına sahip olan insanlar teker teker emniyetin dışına atılmışlardır. Netice itibariyle emniyet hafızasını kaybetmiştir. Güvenlik güçleri hafızasını kaybetmiştir. Terör örgütlerinin eylemlerini takip edebilecek onların ne yapabileceğini önceden kestirebilecek birikimden mahrum kalmışlardır. Bu eylemin bu kadar rahatlıkla ve istihbarata takılmadan gerçekleştirilebilmesinin temel sebeplerinden bir tanesi de budur.” şeklinde konuştu.

Bu eylemle toplumdaki bir takım ayrışmalar derinleştirilmeye çalışılacaktır diyen ve uyarılarda bulunan avukat İrfan Sönmez, ”Bu örgütler bu tip eylemelerle ne kadar güçlü olduklarını, devletin en korunaklı yerlerinde bile terör eylemleri yapmaya muktedir olduklarını göstererek bir caydırıcılık sergilemek isterler. DHKP-C marksist ideolojiye dayanarak mücadele eden, mesajlarını marksizim üzerinden veren ve mezhep tahrikçiliği yaparak arkasına bir toplumsal destek almaya çalışan bir örgüt. Daha önce Berkin Elvan olayında toplumun nasıl tahrik edildiğini, nasıl kışkırtıldığını, bir eylemin nasıl bağlamından çıkarılarak farklı boyutlara taşındığını hep beraber gördük. Bu eylemden sonrada örgütün medyadaki uzantılarının çeşitli yönlendirme merkezlerindeki uzantılarının harekete geçeceğini, yapılan operasyonun yanlış olduğunu söyleyeceklerini, bunun belli bir topluluğu hedef alan bir eylem olduğunu, devletin belli bir topluluğu hedef aldığını söyleyerek o topluluğu politize etmeye çalışacaklarını düşünüyorum. Bu eylemle belli bir toplumsal kesimin devletin karşısına alınması başarılabilirse o toplumsal kesimin oylarının tepkisel olarak bir takım adreslere akacağını düşünüyorum. Bu eylemi organize edenlerin de özellikle eylemden mutlaka kan beklediklerini, mutlaka ölüm beklediklerini, hedeflerine ancak eylemde ölüm çıkarsa ulaşacaklarını ve bu eylemin kansız bitmesini istemediklerini düşünüyorum. Çünkü bu kanı istismar edeceklerdir. Tıpkı Berkin Elvan olayında, Gezi eylemlerinde olduğu gibi ölen bazı vatandaşlarımızın cenazeleri üzerinde yürütüldüğü gibi bir kampanya yürütülecektir. Toplumdaki bir takım ayrışmalar derinleştirilmeye çalışılacaktır. Toplumda bir tepki, bir reaksiyon üretilmeye çalışılacaktır. Buna dikkat etmek lazım.” ifadelerini kullandı.

İktidarın kendi geleceği için insanları kutuplaştırdığını ve ülkenin artık bu kavga ikliminden çıkması gerektiğini ifade eden Av. Sönmez, ”Türkiye adeta orman kanunları ile yönetilen başta bulunanların gücüne ve isteklerine göre hareket eden bir Ortadoğu devleti haline getirilmiştir. Siyasi bir partinin alternatifi siyasettir. Siyasi mücadelelerde silaha başvurmak, sokağa başvurmak, kavga çıkarmak bir alternatif değildir. Türkiye son otuz yılında büyük tecrübeler yaşadı. 12 Eylül ve 28 Şubat tecrübelerini yaşadı. Bunların hepsi bize çok acılar yaşatmasına rağmen çok değerli tecrübeler oldu. Türkiye artık bu kavga ikliminden uzaklaşmalıdır. Siyaset kurumu kendi ikbali için Türkiye’yi paralel ve paralel olmayanlar, bizden olanlar bizden olmayanlar, yüzde elli bu taraf yüzde elli karşı taraf şeklinde bölmekten vazgeçmelidir. Türkiye Cumhuriyetinin hükümeti herkesin hükümeti olmalıdır. Cumhurbaşkanı herkesin Cumhurbaşkanı olmalıdır. Türkiye’de hukuk herkesin üzerinde olmalıdır.” dedi.