İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi’nin kurucularından Avukat Ömer Kavili, kapatılması için CHP’nin kanun teklifi verdiği sulh ceza hakimliklerinin siyasi ihtiyaç için kurulduğunu ve kaldırılması gerektiğini söyledi. Kavili, “Adalet Bakanlığı’nın önerisi olmadan bu hakimliklerle ilgili HSYK işlem yapamıyor. AB’ye karşı ‘özgürlükler yargıcı’ olarak kurulan bu hakimlikler, özgürlüklerin düşmanıdır, halkın düşmanıdır. Birey özgürlüklerini yok etmiş, çiğnemişlerdir. Hukukun bilinen temel kurallarını yok etmişlerdir.” dedi.

CHP, Sulh Ceza Hakimlikleri’nin kaldırılması için Meclis’e kanun teklifi verdi. Bu hakimliklerin kaldırılmasının doğru bir karar olacağını söyleyen Avukat Ömer Kavili, 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra gözaltına alınıp hapse atılan polis müdürlerinin davasını örnek gösterdi.

Terör ve yolsuzluğu soruşturan polislere yönelik operasyonlarda sorgulamalara katıldığını kaydeden Kavili, “ ‘Fethullahçılar’, ‘Haşhaşiler’, ‘casuslar’ falan diye kamuoyuna yansıtılan o zamanın Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı’nın başını çektiği, gizli soruşturmaya tabi olan ve bütün sırların döküldüğü bir olayda, bir önceki dönemin kudretli polis müdürlerinin, bu defa vatan haini gibi suçlamalarla 4 gün gözaltına alınıp, yasal süre bitmesine rağmen hala serbest bırakılmadıkları aşamada, sorguda avukatlara söz verilmemesi üzerine İstanbul Barosu yetkilisi olarak gittim. Orada yargıç olarak görev yapan İslam Çiçek, ‘Bu sorgu gizlidir, siz baro görevlisisiniz dışarı alalım’ deyince, avukat olarak davaya müdahil oldum. Sorgu başladığında yanlış yapmamak için yargıç beyin elindeki delil klasörünü incelemek istedim. Bana onu inceletmedi. Hatta elindeki evrakları Meclis’in çuval kanunları gibi torba, çuval klasör olduğunu itiraf etti. Hukuki güvenlik ilkelerini sağlamasını istediğimde kızdı, bağırdı, çağırdı. ‘Benim elemanım mı var?’ dedi. Asla inceletmedi. Klasör dolusu evrakı gizledi ve ondan sonra tutuklama kararı verdi. Savunma makamında görevli avukattan belge gizledi. Kim? Sulh ceza hakimliğinde görev yapan yargıç statüsündeki bir Adalet Bakanlığı görevlisi. Sulh ceza hakimliklerinin kurulması toplumsal değil siyasal ihtiyaçtan kaynaklanmıştı. O anki siyasilerin talebiyle yapıldı.” diye konuştu.

ADALET SARAYINA ‘ALIŞVERİŞ MERKEZİ’ BENZETMESİ

Ömer Kavili, ‘alışveriş merkezi’ne benzettiği İstanbul Adalet Sarayı’nda kanunların çiğnendiğini ifade etti. Sulh ceza hakimliklerine soruşturmalarla ilgili her türlü işi yapma görevinin verildiğini kaydeden Kavili, bunu bir örnekle şöyle anlattı: “Sizin için bir anda ‘uluslararası eroin satıcısısınız’ diye herhangi bir ankesörlü telefondan ihbar gittiğinde, artık hedef kişi oluyorsunuz. Hedef kişiyle ilgili bir iki telefon ihbarı daha geldiğinde, yoğunlaşan ihbar nedeniyle diyerek savcıdan talep edip, savcı da sulh ceza hekimliğinden bu kişiyle ilgili yasadaki tedbirlerin alınmasına karar verilsin dediğinde yapılacak olan şudur. Büronuza ortam dinleme cihazı konulabilir, görüntü aktarma ve kaydedici cihaz konulabilir. Aracın içine dinleme cihazı konulabilir. Görüştüğünüz bütün kişiler kayıt altına alınabilir, telefonları dinlenebilir. Buna teknik takip deniyor. Oysa bütün bu kurallar, usul kurallardır ve bu tedbir ağır cezalık hallerde ve çok özel koşullar altında, yasanın önceki deyimiyle, ‘başka türlü delil etme olanağı yok ise’ yani bir suç örgütünün elemanını düşünün ki profesyonelce suç faaliyetini gizleyen birisi. Dıştan bakışta göremiyorsunuz. Onların gerekçeleri yazılmak suretiyle yapılabilir.”

‘ADALET BAKANLIĞI ÖNERİ VERMEDEN HSYK İŞLEM YAPAMIYOR’

Adalet Bakanlığı’nın noterlik birimlerinde çalışan memurları örnek gösteren Kavili, “Evrakı uzatırsınız, sadece kimliğinize bakar ve ondan sonra alır mührü, kaşeyi basar. Size sadece bu hizmetin bedelini, fiyatını söyler. İşte Adalet Bakanlığı noterlik biriminin memuru hiçbir denetim yapmıyorken, önüne gelen evrakı sıradan onaylıyorken, yargıç statüsünde görev yapması gerekenlerin çok daha titiz ve dikkatli olması gerekir.” ifadelerini kullandı.

Sulh ceza hakimliklerinin neden kurulduğunu anlatan Kavili, şöyle devam etti: “Aslında bu yargıçlıklar Avrupa Birliği’ne (AB) karşı görüntüyle ‘özgürlükler yargıcı’ olarak, o statüde çağrışım yaptırılarak kuruldu. Fakat gördük ki sulh ceza hakimlikleri, özgürlüklerin düşmanıdır, halkın düşmanıdır. Birey özgürlüklerini yok etmiş, çiğnemişlerdir. Hukukun bilinen temel kurallarını yok etmişlerdir.”

Sulh ceza hakimlikleri yasasında bir detaya dikkat çeken Kavili, “Yasayı yaparken oraya bir şeyi gizlemişler. Bu tür sulh ceza hpakimliklerinin görev ve yetkilendirmesi bakımından Adalet Bakanlığı’nın önerisi üzerine Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nca (HSYK) karar verilir.” dedi.