İzmir'de 19 Ağustos 2014 tarihinde emniyet mensuplarına düzenlenen operasyonuyla ilgili davaya devam edildi. Tutuksuz sanıkların ve avukatların katıldığı duruşmada İzmir eski İstihbarat Şube Müdürü Taner Aydın, savunma yapmayı sürdürdü. Yapılan dinlemelerin tamamının hakim kararlarıyla yapıldığının altını çizen Aydın, yaptıkları işlemlerin değil, hakim kararlarının incelendiğini söyledi. Aydın, "Bu durum Türk hukuk tarihine utanç olarak geçecektir. Polis başmüfettişi, hukuk eğitimi almamasına rağmen hakimlerin kararını teftiş etti. Bunu dile getirince ikinci operasyonda HSYK müfettişleri görev aldı. İlk operasyonda yaptıkları yanlışı kendileri de kabul etmiş oldular." diye konuştu.

Savcı Okan Bato'nun kendilerine yönelttiği örgüt iddiasına cevap veren Aydın, "Örgüt olduğumuz yazılmış ama bizim hangi fiilleri işlediğimiz yazılmamış. Savcı, aramızda devletin hiyerarşisi dışında nasıl bir hiyerarşi var, bunu yazmamış. Öyle bir örgüt düşünün ki biri Diyarbakır'a, diğeri Konya'ya, Malatya'ya, Van'a, Hakkari'ye tayin olup gitmiş. Mantıken bir örgüt varsa elemanlarını yerinde tutması lazım. Ortada bir örgüt yok. Ortada baskı, cebir de yok. Örgüt olması için çıkar amacı olması lazım. Müşteki ifadelerinde, kendilerinden bir şey talep edilmediğini söylüyor. Kişisel verilerin ele geçirilmesi iddiası var ancak savcı bu iddiasını kendi çürütüyor. İstihbarat şubenin arşivinde hiçbir veri olmadığını kendisi yazmış. Biz veri ele geçirildiysek bunların ne olduğunun ortaya koyulmasını beklerdik. Evlerde, arşivlerde arama yapıyorsun, bir şey bulamıyorsun, bu da aleyhimize delil olarak kullanılıyor. Özel hayatlarıyla ilgili veri, tape, fotoğraf yok. Örgüt adına arşiv yaptıysak nerede, kim yapmış?" diye sordu. Savcının ilk altı rütbeliyi örgüt yöneticisi, diğerlerini üye yaptığına dikkat çeken Aydın, bunun devletin hiyerarşi sistemi olduğunu, basmakalp bir dosya hazırlandığını belirtti. Şubede yazıcılık dışında hiçbir görev yapmayan ve yetkisi de olmayan dört polisin, dosyayı kabarık göstermek için mağdur edildiğini vurgulayan Aydın, bunlardan birinin de 38 gün cezaevinde yattığını anlattı.

'BİZİ GEÇMİŞ OLSUN DİYE ARAYAN ŞUBEDEN ÇIKARILIYOR'

Yaşanan sürecin ardından emniyet teşkilatında ilginç şeyler yaşandığını da ifade eden Aydın, "Adam beni arayıp geçmiş olsun dediği için, selam verdiği için şubeden çıkarılıyor. Bizim şubeye aldığımız personele baskı yapılıyor." dedi. İlk operasyonda hiçbir belgede imzası olmamasına rağmen gözaltına alınıp bırakılan Ramazan Mert'in, ikinci operasyonda da ifadeleri sebebiyle tekrar gözaltına alındığını ve tekrar serbest bırakıldığını hatırlatan Aydın, bu kişiyi İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne, halen İzmir Emniyeti'nin en gözde isimlerinden olan Emniyet Müdür Yardımcısı Doğu Ateş'in tavsiyesi doğrultusunda aldıklarını da söyledi.

'EMNİYETTE ADAMINA GÖRE MUAMELE YAPILIYOR'

Emniyet teşkilatında son dönemde adamına göre muamele yapıldığı günlerin yaşandığını da dile getiren Aydın, "Kordon'da saç çeken polis cezalandırılıyor. İzmir İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Oğuz Çatalkaya'nın, Gezi olayları sırasında yerde yatan adamı tekmelerken görüntüleri internette yayımlanıyor, onunla ilgili hiçbir işlem yapılmıyor." dedi. Ortada bir kumpas olduğunu, bunu İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde çalışan amir ve memurların yaptığını iddia eden Aydın, bu kişilerin dosyada ismi geçen adamlarının ismini çıkardığını, bu kişilerin söylediklerini yapmayanların ise isimlerinin dosyaya eklendiği belirtti. 30 sayfalık iddianamenin hepsinin kanun maddelerinden oluştuğunu kaydeden Aydın, "Savcı, biz örgütsek hakkımızda dinleme kararı verseydi. Adamların bizimle ilgili delil toplama ihtiyacı yok. Tutuklamak istediklerini tutukluyor, istemediklerini bırakıyorlar. Siyasi iradeye dayandıkları için rahat hareket ettiklerini düşünüyorum." dedi.

Yaptıkları dinlemelerden de örnekler veren Taner Aydın, "Davut Yıldız isimli kişiyi dinlemişiz ve bu kişi Necati Gültekin adına kayıtlı telefonu kullanmış. Savcılık TİB'e sormuş, 'Bunu Necati Gültekin kullanıyor.' demiş, emniyet de 'Necati Gültekin kullanıyor.' demiş. Davut Yıldız ifadesinde, 'Hat Necati Gültekin adına kayıtlıdır, ancak dokuz yıldır ben kullanıyorum.' diyor. İfadeler bizi doğruluyor. Osman Kutaniş'e ait telefonu Ahmet Yaramış kullanıyor demişiz. TİB ve İstihbarat Daire Başkanlığı, telefonu Osman Kutaniş kullanıyor diyor. Osman Kutaniş, ifadesinde kendisinin kullanmadığını söylüyor. AK Parti'lilerin korunması için yapılan bir dinlemede polisin mesleğinin 'işçi' olarak yazılması önce suç sayılıp sonra suç olmaktan çıkarılırken başka bir polis memuru dinlenirken mesleğine 'polis memuru' yerine 'memur' yazıldığı için suçlu bulunmuşuz. AK Parti'ye karşı yapılan her şeyi araştırmak serbest de diğerleri yasak mı?" diye sordu. Aydın, dinleme evraklarında hiçbir şeyi yanlış yazmadıklarını da söyledi.

'BİZ EMNİYET TEŞKİLATI ÖRGÜTÜYÜZ'

Türkiye'de insanların şiir okuması sebebiyle cezaevine girmesini kınadıklarını, bugün de insanların haksız yere cezaevine gönderilmesinin kınanması gerektiğine dile getiren Aydın, "Ortada örgüt yoktur, bir örgütten bahsedecekseniz emniyet teşkilatı örgütüyüz. Biz devlet görevlisi olarak işlem yaptık. Usulsüz yaptığımız hiçbir işlem yoktur. Usulsüz kimseye talimat vermedim. Kimsenin özel hayatına müdahale etmedik. Star gazetesine belgeler verilene kadar kimsenin şikayeti yoktu, demek ki mağduriyeti de yoktu. Depolama yok, zaten bu iddiayı savcı kendi kendine çürütmüş. Kimse hakkında suç uydurulmamış, iftira atılmamıştır. Resmi belgede sahtecilik yapılmamıştır. İstihbarat evraklarının hiçbiri adli evrak değildir, mahkemede kullanılamaz. Yargıtay da bunların resmi evrak olmadığını onaylanmıştır. Ağır ceza mahkemesi, bizi tahliye ederken savcının hiçbir delil ortaya koymadığını belirterek hukuki garabet demiştir." diye konuştu.

'PKK İLE MÜCADELE ETMİŞ DÖRT VATAN HAİNİNİ TUTUKLATTIK DİYE SEVİNİRLER'

Dosyanın tamamen taraflı hazırlandığını, isimlerin önceden belirlendiğini de kaydeden Aydın, Oslo görüşmelerinde verilen sözlerin ardından terörle mücadele eden polislerin listesinin yapıldığını da iddia etti. Yapılanın suç araştırması olmadığını, suç isnat etmek üzere yapılan evrakları koyarak derme çatma, maksatlı, siyasi bir dosyanın oluşturulduğunu ifade eden Aydın, kendisiyle birlikte yargılanan arkadaşlarının beraatini talep ederek " Siyasi baskılar var, biliyoruz. İlla ki birileri tutuklanacaksa biz bu insanların müdürüyüz. Benim de aralarında bulunduğum dört kişi cezaevine koyulursa Ankara'dakiler biraz serinler. PKK ile mücadele etmiş dört vatan hainini tutuklattık diye sevinir." diyerek savunmasını tamamladı.

'HAKİM KARARLARI YARGILANIYOR'

Taner Aydın'ın avukatı Levent Kaya da örgüt iddiasının, ilk duruşmada buna dayanak gösterilen üç şüpheli polisin ifadeleriyle çöktüğünü hatırlattı. Davada polislerin değil, hakim kararlarının yargılandığını söyleyen Av. Kaya, "Mahkemenin buna izin vermemesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca fotokopi üzerinden yargılama yapılıyor. Evrak asıllarının dosyaya girmesi gerekiyor." dedi.

Daha sonra duruşmaya ara verildi.