Balıkesir Hukukçular Derneği Başkanı Av. Cengiz Çağlar Ayyıldız, 2014 yılında kurulan sulh ceza hakimliklerinin, olağan hakim ilkesine aykırı bir durum oluşturduğu söyledi. Verilen kararların iktidar kaynaklı olduğunu ve kendi içerisinde kapalı devre sistem olarak görev yaptığı iddia ederek, "Yani itiraz merciinin yine kendisi olduğu aşikârdır." dedi.

Geçen yıl haziran ayında değişen kanunla sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak yerine sulh ceza hakimliklerinin kurulduğunu hatırlatan Ayyıldız, bu konudaki tartışmaların devam ettiğini belirtti. CHP İzmir Milletvekili Barış Yarkadaş'ın, geçen hafta konu hakkında kanun teklifi sunduğunu ifade eden Ayyıldız, "Sunduğu kanun teklifinde can alıcı nokta şudur: 'Kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere, yürütülen soruşturmalarda hakim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek ile ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılır.' Sayın Yarkadaş, gerekçesinde ise kanuni hakim veya olağan hakim ilkesine değinmiştir. Ayrıca sulh ceza hakimliklerinin bu ilkelere uygun olmadığını, olaydan sonra ve sırf belli bir olayı veya belli kişileri yargılamak üzere kurulmuş mahkeme (olağanüstü mahkeme) olarak gördüğünü belirtmiştir." şeklinde konuştu.

Eskişehir eski Sulh Ceza Hakimi Kemal Karanfil'in de sulh ceza hakimliklerinin hukuksuz olduğu ve insanları mağdur ettiği iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğuna dikkat çeken Ayyıldız, "Anayasa Mahkemesi, sulh ceza hakimliklerinin kaldırılmasını reddetmiş olsa bile o zamanın Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın da içlerinde olmak üzere beş tane karşı oy kullanılmıştır. Bu da sulh ceza hakimliklerinin yasal zemine uygunluğunu tartışılır haline getirmiştir. Sulh ceza hakimliklerinin kararlarına yapılan itirazın, farklı ve bağımsız üst dereceli bir mahkeme yerine, birbiriyle iç içe geçmiş aynı derecede sulh ceza hakimliklerince incelendiği belirtilen karşı oy gerekçesinde, 'Kendi içinde işleyen kapalı devre bir denetim usulü benimsenmiştir. Kapalı devre işleyen bir sistemin, bu yolu kullanan bireylere makul bir başarı şansı, dolayısıyla da güven verebileceğini söylemek mümkün görünmemektedir.' denildi. Tutuklama gibi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkında en ağır müdahaleyi içeren koruma tedbirinin, farklı mahkemelerce farklı bakış açılarıyla denetimden geçirilmesi olanağının kaldırıldığı vurgulanarak, 'Kapalı devre olarak işleyen sistem, iç körlük riskini arttırmaktadır, çünkü getirilen sistemde tutuklama kararını veren ile bu kararı denetleyen hakimler, adeta iç içe geçmiş durumdadır.' ifadelerine yer verildi." dedi.

Cengiz Çağlar Ayyıldız, İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi'nin kurucularından Av. Ömer Kavili'nin de söz konusu hakimliklerin siyasi ihtiyaç için kurulduğunu ve kaldırılması gerektiğini söylediğini hatırlattı. Özgürlüğü kısıtlayıcı en ağır tedbir olan tutuklamanın, sulh ceza hakimliği tarafından verilip kontrol mekanizması olarak da aynı şekilde sulh ceza hakimliğine itiraz etmenin hukuka aykırı bir durum oluşturduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: "Yine yukarıda bahsettiğimiz, CHP Milletvekili Sayın Yarkadaş'ın kanun teklifi sunması ve Sayın Eskişehir eski Sulh Ceza Hakimi Karanfil'in Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunması gayet yerinde kararlardır. Anayasa Mahkemesi sulh ceza hakimliklerinin kaldırılmasını reddetmiş olsa da beş karşı oy çıkması, yine de hukuk adına sevindiricidir. Umarım bu hukuk ilkelerini yok sayarak kurulan sulh ceza hakimlikleri kaldırılıp yerine, hukuk ve yasalara bağlı kalınarak daha demokratik ve adil yargılayabilecek mahkemeler kurulur."