Aziz Üstel'in Star Gazetesinde yayınlanan yazısı:

Çok uzun sürdü Rus-Kafkas savaşı. Çarın orduları amansızca saldırdı durdu ve her seferinde yenilginin acısı ağızlarında, kuyrukları bacaklarının arasında, süklüm püklüm döndü geri.  Ama sayıca da paraca da çok üstündü Rus. Sonunda Kafkasyalılar yenik düştü. Karadeniz sahilleri çok önemliydi Ruslar için. Çar, Karadeniz sahilleri yerli halktan  arındırılmalıdır, buyurmuştu ya..Günümüzün Çeçenya, İnguşelya, Dağıstan  ve Oselya bölgelerinde temizlik başladı. Adigeler, Abhazlar, Ubihlar, yani Çerkes halkları topraklarından söküldü, Osmanlı topraklarına sürgün başlamıştı...Osmanlı kapılarını açmıştı Çerkesler, uzuzn görüşmeler sonucunda.

Çarın Kafkasya Naibi Granddük Michael, Ağustos 1864’de buyurur:

“Önümüzdeki bir ay içinde Kafkasya boşaltılmazsa bütün nüfus savaş esiridir, Rusya’nın çeşitli bölgelerine sürülecektir...”

Ve esareti, boyun kırıp diz çökmeyi en büyük ayıp sayan Çerkesler sırtlarında süngünün ucu, vatanlarını terk ettiler...

Karadeniz sahilerine yürüdüler çoluk çocuk, genç ihtiyar...aç bilaç...bire kırıldılar yolarda...evlerini, tarlalarını, camilerini, köylerini ateşe verdi Rus askeri.

Niye terk ediyordu yurtlarını, babalarının mezarını bunca insan? Düşman kuvvetlerini zoruyla mı? Hayır ! Düşman kuvvetlerinin  yanısıra getirdiği esaret zinciri korkusuyla!

Tarih kitapları sayılar verir, 600 binden 2 milyona kadar.  Büyük yazar Lev Tolstoy “Bu gerçek ve acımasız bir savaştı. Sayısız Çerkes köyü ateşe verildi, Ekinler ve bahçeler atlara çiğnetildi. Bu bir topyekun imha savaşıydı..” diyecektir sonraları.

“ İspanyolların Amerikla topraklarında yürüttükleri soykırımdan farklı değildi bizim Kafkasya’da, Çerkeslere yaptıklarımız...” Abramov (Kafkas Dağlıları adlı kitabı)

“Çerkeslerin başına gelenleri anlatmak mümkün değildir. On binlercesi yollarda, on binlercesi açlık ve sefaletten öldü. Kıyılar ölü ya da con nefesini vermek üzere olanlarla dolmuştu. Anasının soğumujş cesetinde süt arayan bebeler, donarak ölen ama yavrusunu memesinen ayırmayan analar, salt ısınmak için birbirine sokularak, yattıkları yerde buz kesmiş cesetler, cestler, cesetler...Karadeniz bile isyan etmiş, dalgalarıyla dövüyordu sahilleri bu acımasızlığın karşısında...” Dekabrist Lorer.

Fransız gazeteci Fonville, şöyle yazmıştı gazetesinde : “ Rus Kazak kadınlar  kıyılarda dolanarak Alman asıllı Rus ordusu generali Zass’ın iyi para ödediği Çerkes kafalarını kesip torbalar dolduruyordu. Zass bir çok kafayı kaynatıp temizledi ve Berlin’e yolladı.”

Gemicilerin de gözü doymuyordu. En çok 50 kişi alacak gemilere 200-300 kişi alıyorlardı. Biraz su ve kuru ekmekle yola çıkmışlardı. Yolculuk beş altı günü aşınca açlık başlıyor, zaten gücü tükenmişler, birer birer, onar onar, yüzer yüzer ölüyordu. Cesetler hemen denize atılıyordu. “Yola 670 kişiyle çıkan bir gemiden ancak 17 kişi ayak bastı Osmanlı toprağına,” diye günlüğüne not düşmüştü Polonyalı Albay Lapinski.

Sadece Trabzon’da 53 bin kişi ölür. Kemal Karpat’a göre ölenlerin  toplam sayısı 500 bindir. Yani Kafkasya nüfusunun üçte biri. Başka kaynaklar sayının bir milyonu aşkın olduğunu belirtir.

Bu bilgiler resmi Rus tarihinde yoktur. Ama insanlığın...insan olanların beynine çakılmıştır.  Tarih 21 Mayıs 1864. İnsanlığın utanç günü. Rus rezilliğinin , acımasızlığının hortladığı gündür bu gün. Rusun yöneticisi bu gün bile kabul etmez  soykırımı. Ama Erivan’a gider ne olup bittiği hala saptanmamış, kimin kimi kırdığı açığa kavuşmamış 1915 olayları için boyun kırıp dua eder...Acaba rahmet diler mi  atalarının kıydığı bir milyon insana* Bilemem. Ama bendeniz rahmet diliyorum, Nur için de yatsınlar...