5 ay önce otoban girişinde öldürülen Şanlıurfa Suruç eski Belediye Başkanı Salih Tekinalp ve oğlu Sinan Tekinalp'e profesyonel bir ekip tarafından suikast düzenlendiği iddia edildi. Salih Tekinalp'in oğlu Cihan Tekinalp, suikastın mobeseler tarafından kayıt altına alındığını ve devletin bunu gizlediğini ileri sürerek, “Babam uğradığı ilk saldırının failini kimliğine kadar tespit ettirmişti. İkinci saldırı da son derede profesyonel işlenmiştir. Ancak gerekli önlemler alınmadığı için babam ve kardeşimi kaybettik.” dedi.

1994 yılında CHP'den Suruç Belediye Başkanı seçilen, Dınna Aşireti’nin ileri gelenlerinden ve bölgenin sevilen kanat önderlerinden biri olan Salih Tekinalp, 19 Ekim 2014 tarihinde veteriner oğlu Sinan Tekinalp'in kullandığı 33 B 3254 plakalı otomobil ile Şanlıurfa’dan Suruç'a dönerken Suruç-Aligör Otobanı girişinde silahlı saldırıya uğradı. 9 mm’lik silahlarla açılan ateş sonucu Salih Tekinalp ve oğlu Sinan Tekinalp olay yerinde yaşamını yitirdi. Salih Tekinalp, bu saldırıdan 4 ay önce Suruç’taki çiftliğinde silahlı saldırıya uğramıştı. Saldırganın silahının tutukluluk yapması sonucu Tekinalp, saldırıdan yaralı olarak kurtulmuştu. Olay sonrası zanlı, ilk saldırıdan sonra kimliği tespit edildiği ve Salih Tekinalp’in mahkemeye dilekçeyle başvurup “Tutuklansın” demesine rağmen, ifadesi savcılıkça alındıktan sonra serbest bırakıldı. Birinci saldırıdan 4 ay sonra da ikinci saldırı da Salih Tekinalp ve oğlu Sinan hayatlarını kaybetti.

"BABAM VE ABİMİ ÖRGÜTÜN ÖLDÜRDÜĞÜNE İHTİMAL VERMİYORUM"

Öldürülen Salih Tekinalp’ın oğlu Cihan Tekinalp, “Babamın ve ağabeyimin örgüt tarafından öldürüldüğüne pek ihtimal vermiyorum. Zaten BDP dört dönemdir Suruç’ta kazanıyor. Babam öldürüldüğü tarihte AKP ve BDP’nin daha siyasi aday adayları dahi belli değildi. Ayrıca babam bölgede sevilen sayılan kan davalık olan kanlı aileleri barıştıran, değerli bir kanaat önderiydi.’’ dedi. Tekinalp, “Birinci saldırıda babam susturucu takılan bir silahla arkadan ensesine ateş ediliyor. Fakat susturucu takılı silahın tutukluluk yapması sonucu silahtaki mermi çok yavaş namludan çıkıyor olacak ki mermi babamın ensesine öldürücü düzeyde ateşlenmiyor ve babam ensesinden yaralanıyor. Daha sonra babam arkasına dönerken ikinci kez tetiğe basan şahıs telaşla babamı silahla burnundan yaralıyor. Olay anında bölgeden kaçan şahısları babam Aligör civarına kadar takip ediyor ve kendisini darp ve ateş eden şahısların eşgali ve kaçtıkları otomobilin plakasına varıncaya kadar her şeyi emniyete bildiriyor.’’ ifadelerini kullandı.

Babasının yaralı kurtulduğu birinci saldırıda tüm delillerin kuvvetli olmasına rağmen zanlının mahkeme tarafından ifadesinin alındıktan sonra serbest bırakıldığını belirten Cihan Tekinalp, yaşananları şu şekilde anlattı; “İkinci saldırıda babamın katil zanlısı olarak yakalanan şahıs gerçekten babamı öldüren şahıs mı? Onu da bilmiyoruz. 4 ay boyunca soruşturmayla ilgili hiçbir adım atmadılar. Babam ve ağabeyim ölünce aynı şüpheliyi tutukladılar. O zaman şu soruyu sormak lazım, madem bu şahıs baba mı öldüren şahıs ise bu şahıs niçin birinci saldırıda tüm kuvvetli delillere rağmen ve babamın ifadelerine rağmen tutuklanmadı. Burada cevaplanması gereken ve akıllarda bir sürü soru işareti var.”

"BABAM İKİ JANDARMA KONTROL NOKTASININ ARASINDA ÖLDÜRÜLDÜ "

Birbirine yakın iki jandarma kontrol noktası arasında işlek bir yolda işlenen cinayetin öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinin işlenişine benzediğini ifade eden Cihan Tekinalp, “Olay yerinin karakola yakın olması bizce şahısların yakalanmayacaklarına olan inançlarını göstermektedir. Şahıslar olay yerinde otomobil içinde 9 mm’lik tabancadan açtıkları ateş sonucu babama 6 mermi isabet etmiştir. Bu altı mermiden beşi, babamın direk kafasına gelmiş. Demek ki bu olayı yapanlar profesyonel suikastçı. Ayrıca ilk saldırı üzerinde kuvvetli deliller olmasına rağmen hiçbir araştırma yapılmadı. Birinci saldırıda kaçan 34 FNC 04 plakalı araç daha sonra yaptığımız HGS otoban sorgulama araştırmalarında Şubat 2014’den itibaren bu aracın her ay Adana’dan Suruç’a düzenli olarak geldiğini kayıtlarda tespit ettik. Ve aracın Mehmet Dal tarafından kullanıldığını tespit ettikten sonra Mehmet Dal’ın tutuklanması için savcılığa dilekçe veren biziz. Fakat burada garip olan olay şu; her ay Adana’dan babamı takip ve izleme amaçlı otobandan Suruç’a gelen bu araç nedense her ay Adana’ya gidişlerde otobanı hiç mi hiç kullanmıyor ve otobanda kaydı yok. Aracın Adana’dan geliş kaydı olup fakat gidiş kaydı olmadığı için biz bu aracın Suruç’ta kaç gün ve nerelerde kaldığı hangi karanlık kişilerle görüştükleri, babamı nasıl takip ettiği, ne tür planlar yaptıklarını ve hangi yolları kullanarak Adana’ya tekrardan geri gittiğini bilmiyoruz." dedi.

"BABAM VE AĞABEYİMİN SUİKASTINI HRANT DİNK CİNAYETİNE BENZETİYORUM"

Zanlıların mobese kayıtlarına girdiğine dikkat çeken Tekinalp, olaylar ilgili şunları anlattı; "Zira olayı soruşturan güvenlik güçlerinden birinci olayda babamı yaralayan şahısların Aligör’de 50 metre mesafede mobese kayıt kameralarına girdiğini ve kaçan zanlıların mobese görüntülerinin net olduğunu belirterek, "Mobese görüntülerini devlet yetkililerinden istedik. Devlet yetkilileri ise bize, ‘mobese kayıtlarını her sekiz günde bir siliyoruz. O yüzden geçmiş görüntüler bizde mevcut değil’ gibi garip ve komik bir gerekçe söyleyerek talebimizi reddettiler. Allah aşkına böyle bir şey olabilir mi? Dünyanın gözü bugün yaşanan savaş dolayısıyla Kobani ve Suruç sınırında yani burada. Devlet yetkilileri 8 günde bir mobese görüntülerini sildiğini söylüyor. Bugün bir alışveriş merkezinin kamera kayıtları bile en az bir ay bekletilirken bize verilen mobese kayıtlarını siliyoruz cevabı hiç gerçekçi değil. Ayrıca mobese görüntü kayıtları bulunmadığı gibi baz istasyonlarından istenen telefon görüşmesi dökümlerinin de özel hayatın gizliliği gerekçesiyle bize verilmedi. Ve ben Hrant Dink cinayeti gibi giderek çetrefile dönüşen bu cinayette de derin devletin ve derin güçlerin parmağı olduğuna inanıyorum.’’