Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, devletin ve siyasetin bütün dinlere karşı eşit mesafede olması gerektiğini söyledi. İslam dünyasında şekli ve görsel bir dindarlığın ortaya çıktığını dile getiren Bardakoğlu, “Dinde ahlakiliği ve muhtevayı iyice yitirdik. Birbirimizin dindarlığını ölçmek hiçbirimizin haddi değil. Dindeki en önemli sorunlardan biri de din eğitimidir. Bugün oldukça yoğun din eğitimi verilen ülkeler var. Önemli olan bilginin niteliği ve metodudur. Sağlıklı dini bilgi ile sorunların bir kısmı aşılabilir.”

BUSİAD Haziran Ayı Çekirge Toplantısı’na katılan Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, ‘İslam kültüründe inanç özgürlüğü ve bir arada yaşama tecrübesi: İdealler ve sorunlar’ başlıklı bir konuşma yaptı. Kapalı toplumlarda özgürlüklerin ve ötekilerin fazla önem taşımadığını dile getiren Prof. Dr. Bardakoğlu, insanın dış dünyaya gönül kapıları kapalı olduğu zaman kendisini en mutlu, en doğru ve en yüce olarak gördüğünü ve herkesin kendisi gibi olduğunu düşündüğünü kaydetti. Kapılar açılıp iletişim artmaya başlayınca ve öteki görülmeye başlandığında dünyanın rengarenk bir çeşitliliğe sahip olduğunun da görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Bardakoğlu, nasıl ki boylarımız, estetiklerimiz, her şeyimiz çeşitliyse düşüncelerimiz, duygularımız, inançlarımız, din ve tanrı anlayışlarımız arasında da belli farklılıklar olduğunun altını çizdi.

Prof. Dr. Bardakoğlu, İslam’ı ve Müslümanlığın tarihini bilenler için bu durumun garip olmadığına işaret ederek, şöyle konuştu: “Biz öteden bu yana tarihi okuduğumuzda ve kaynaklara indiğimizde Hz. Adem’den bu tarafa insanlığın bu çeşitliliği yaşadığını görüyoruz. Ama sınırlar kalkınca insanımız bu çeşitlilikle yeni karşılaştı. Allah İnsanoğlunu dünyaya özgür iradeyle gönderdi. Bir de kötü duygular, hevesler, arzular ve emeller verdi içimize. Bu program Allah’a ait bir programdır. Allah arzu etti ki insanoğlu aklı ve vicdanı ile kötülükleri yensin ve melekleri mahcup etsin. Allah aklımızı ve vicdanımızı yalnız bırakmamak için de peygamberler gönderdi. Kur'an-ı Kerim ve diğer ilahi dinler aklımızı ve vicdanımızı desteklemek için geldi. İnsanoğlunun sadece aklı ve özgür iradesi ile yol alması risklidir. İnsanoğlu vicdanını dinlerse doğru yola, heveslerine kapılırsa da yanlış yola yönelir. Din, ilahi inayettir, kurtuluş halkasıdır. İnsanoğlu mevcut çeşitliliğe kapılıp kaybolmamak için ilahi bir halka olan dine sarılmaktadır. Allah isteseydi insanları tek bir din inancında yaratırdı. Hz. Adem’den bu yana tüm dinlerin akideleri Allah'a inanç noktasında tekdir. Ancak davranış kuralları ve hayat tarzları farklılık gösteregelmiştir. Yol, yöntem farklılıkları ilahi planlamanın dahilinde gerçekleşiyor. Aynı din içinde dahi değişiklik ve farklı görüşlerin olması kaçınılmazdır. Kur'an ayetleri sınırlı olaylar hakkında sınırlı kural ve hükümler koyar. Sınırlı hükümlerin sınırsız hayatta yorumu sırasında da çok seslilik kaçınılmaz hale gelir ve bu gayet tabidir. İşte tam da bu noktada farklılıklara tahammül edemediğimizde sorunlar başlamıştır.”

'FARKLILIKLARA TAHAMMÜL GÖSTERİLMELİ'

Prof. Dr. Bardakoğlu, İslam dünyasının geçmişte hoşgörünün hüküm sürdürdüğü aydınlık günler yaşadığını ancak farklılıklara tahammül edilemeyen karanlık günlerin de söz konusu olduğunu ifade etti. Bardakoğlu, şöyle devam etti: “Yanı başımızdakini hoş görmek ve bizim gibi düşünmeyenlere saygı duymak için oldukça fazla dini telkin var. Ancak içimiz o kadar karardı ki, tek hakikatçı tavırla herkesin bizim gibi düşünmesini istiyoruz. Bu çeşitlilik ilahi hikmetin bir parçası. Bize düşen ötekini yargılamak değil, kendimizi tartmaktır. Maalesef insanlık aleminde Müslüman profili olarak iyi bir resim veremiyoruz. Bundan hepimiz eşit şekilde sorumluyuz. Sorun dinde değil, sorun bizde. Sadece bizde de değil, batının İslamiyet’e yaklaşımının ve sahip olduğu kalkınmışlık kibrinin de bunda payı var. Pozitivizmin yıkıcı etkileri de yaşandı batıda. Küreselleşme olgusu üst kimlikleri yıkarak alt kimlikleri öne çıkardı. Toplumda taşlar yerinden oynar denge bozulursa dini değerler de sorun oluşturmaya ve yıpratıcı olmaya başlar. Toplumda taşlar yerindeyse din artı değerdir. ‘Geri kalmışlığın nedeni dindir’ demek ve bütün olumsuz gidişattan dini sorumlu tutmak yanlıştır. Din, dünyada insanca yaşamak, var olma sebebini sorgulamak için vardır.”

'DİN İLE DEVLET İŞLERİ AHENK İÇİNDE YÜRÜMELİ'

İslam aleminin din adına son dönemde dünyaya çok iyi bir görüntü vermemesinden yakınan Prof. Dr. Bardakoğlu, şunları kaydetti: “Din çok sesliliğe tahammül eder ancak son sözü söylerken kendisinin en doğru din olduğunu söyler. Devlet ve siyaset tüm dinlere eşit mesafeli olmalıdır. Dinin, başka inançlara eşit mesafeli olmasını bekleyemezsiniz. Din ile devlet işleri ile siyasetin belli bir ahenk ile farklı alanlarda yürümesi beklenir. Dinden hareketle özgürlükler ortamını tarif etmek doğru değil. Din ve inanç özgürlüğünü devlet, siyaset ve hukuk zemininde ele almak zorundayız. Emeviler ve Abbasiler’den devraldığımız dini bilgiyi dokunulmaz sayarak 21. yüzyılda bu inanç ile yola çıktığımız için İslam dünyasında sorunlar yaşanıyor. İslam dünyası bugün bu sorunlarla karşı karşıya ama farkında değil. İslam dünyasında temel hak ve özgürlükler hep ciddi bir sorun olagelmiştir. Yeni bakış açısı getirilmediği sürece geleneksel dini bilgi, demokratik yaşama uygun değil. Dini olduğu şekli ile günümüze taşırsak demokrasi ve özgürlüklere yer bulmak zor. İslam dünyasında şekli ve görsel bir dindarlık ortaya çıktı. Dinde ahlakiliği ve muhtevayı iyice yitirdik. Maalesef mezhepler bugün kimlik kavgasına dönüştü. Oysa birbirimizin dindarlığını ölçmek hiçbirimizin haddi değil. Biz kendi dinimizi iyileştirmeliyiz. Dindeki en önemli sorunlardan biri de din eğitimidir. Bugün oldukça yoğun din eğitimi verilen ülkeler var. Önemli olan bilginin niteliği ve metodudur. Sağlıklı dini bilgi ile sorunların bir kısmı aşılabilir.”