Kayseri Barosu Başkanı Avukat Fevzi Konaç, AK Parti’den milletvekili adayı olan Mavi Marmara Gemisi’ne İsrail askerleri tarafından yapılan saldırıda şehit olan Furkan Doğan’ın babasına sitem etti. Sosyal paylaşım sitesindeki adresinden sitemini uzun bir yazıyla duyuran Baro Başkanı Konaç, “Ümmetin Şehidi Furkan'ın, bir partinin siyasetinin malzemesi olmasın korkusunun, bugün bir anlamının kalmadığını görmenin üzüntüsü içinde olduğumu belirtmez isem, kendi içimdeki depremi durduramayacağım için dertleşmek adına yazıyorum” dedi.

'Şehit Furkan Doğan ve siyaset' konulu bir yazı kaleme alan Avukat Fevzi Konaç, sosyal paylaşım sitesi olan facebook’taki adresinden paylaştı. Furkan isminin bir siyasi parti malzemesi olmaması gerektiği yönünde paylaşım yapan Konaç, yazısında şu ifadelere yer verdi; “Mavi Marmara saldırısı olduğunda sabah Kayseri Barosu'nda televizyonu izlerken ölenler olduğunu söylüyordu spiker. Böyle hayırlı bir niyetin sonu bu olmamalıydı. Kayseri'den katılanlar vardı ve herkes telaş içindeydi. Kayseri'de yapılan açıklamalarda şehitler olduğunu ama Kayseri'den aralarında kimsenin bulunmadığı söyleniyordu. Ama haberler netleştiğinde Furkan'ımızın şehitler kervanına katılarak çoktan cennet yolculuğuna çıktığını öğrendik. Günlerce olayın acısı yüreklerimizi yaktı. Bir yandan şehadet onuru yaşattığı düşüncesi ile Kayserimiz adına gururlanıyorduk. Diğer yandan İsrail terörüne lanet ediyorduk. Gençliğin olabildiğince dejenere olduğu bir zaman diliminde, Furkan adeta bu toprağın gençleri için rol model olmuştu, olabilirdi.”

“Şehadet kavramını; unutulan, gömüldüğü topraktan yeniden çıkarmıştı” diyen Konaç, Furkan ismini siyasete bulaştırmadıklarını ise şu ifadeleriyle anlattı; “Allah'a binlerce kez hamt ettik. O günlerde Anadolu Gençlik Derneğimiz adına bir gençlik merkezi açmaya çalışıyorduk. Hedefimiz bu toprağın gençlerine milli ve manevi değerleri anlatmaktı. Nesiller elimizin altından kayıp gidiyor ve kimi kurtarabiliriz endişesi ile koşturuyorduk. Yine aynı günlerde sevgili kardeşim Avukat Mustafa Akkaş göz yaşları içinde dedi ki; 'Fevzi bu gençlik merkezinin adını Şehid Furkan Doğan Gençlik Merkezi koyalım. Ve gençlere bu dönemde Allah için canını feda eden örnek bir genci tanıtalım. Yüreklerde onun örnek alınmasını sağlayalım.' Ne kadar güzel olurdu. Ama bunun için ailesinden ve beraberce yolculuğa çıktığı İHH yetkilisi abilerimizden izin alınması gerekirdi. Bu fikrimizi açtığımızda, gün gibi hatırlıyorum bir kısım tereddütler yaşanmıştı. Milli Görüş hareketinin veya bir siyasi partinin gençlik teşkilatı gibi bir algısı olan AGD ile Şehit Furkan Doğan isminin yan yana gelmesi doğru olur mu? sorgulaması yapıldı. Ümmetin şehidi, bir parti veya derneğin kalıbı içine sokulmamalıydı!! endişelere hak vermekle beraber, asıl amacı anlatarak değerli ailesinin ve babası Ahmet Doğan Hocamızın muvaffakatıyla nihayetinde ismi merkeze verdik. Biraz üzülmüş, biraz da işin doğrusu bu düşünceyi garipsemiştim. Şehidimizin üzerinden siyaset yapmak veya bir paye elde etmek şüphesi ne kadar onur kırıcı bir durumdu. Hala üzülür ve böyle bir duruma düşmekten Allah'a sığınırım. Açılış günü Mustafa Beyin nasıl gözyaşları ile duygusal anlar yaşadığına şahidim. Allah için o gün hepimiz gözyaşlarımızı ılık ılık içimize akıtmıştık.”

'İÇİMİZE SİNDİREMİYORUZ'

“Çok sevdiğim biri olan Furkan'ımızın babası Ahmet Hocam bugün AK Parti'den aday gösterildi” diyerek Ahmet Doğan’a yönelik sitemlerini sıralayan Avukat Fevzi Konaç, “Şehit babası olmanın onuru inşallah kıyamete kadar ona eşlik edecek. Diğer dünyalık paye ve makamlar bu şerefin yanında zerre kadar anlam ifade etmiyor benim için. Keşke hiç bir partiden aday olmasaydı desem haddim değil. Mavi Marmara davasının içinden geçtiği safhaları ve siyasetin bu davaya temel bakışını bilen biri olarak, Furkan ve diğer tüm şehitlerin hukukunun korunamamasının sebeplerini ilk elden bilen biri olarak, Ahmet Hocamın da bunlara şahitlik ettiğini düşünerek, bu durumu içime sindiremediğimi de söylemem lazım. Ümmetin Şehidi Furkan'ın, bir partinin siyasetinin malzemesi olmasın korkusunun, bugün bir anlamının kalmadığını görmenin üzüntüsü içinde olduğumu belirtmez isem, kendi içimdeki depremi durduramayacağım için, dertleşmek adına yazıyorum.

Şehadet makamını her türlü suistimal ve siyasetin müdahalesinden korumak kaygısı, bu ismi tamda siyasetin kollarına terk etme noktasına gelmişse, ne diyeyim, ne söyleyeyim. Ama bize reva görülen muamelenin vicdanlardaki yerini merak etmiyor da değilim. Bizim cenahta değişen hiç bir şey yok... Biz ellerimizi o gün neye açmışsak, bu günde ona açıyoruz” açıklamalarına yer verdi.