Basın Konseyi, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın Çağlayan Adliyesi’nde şehit edilmesiyle ilgili fotoğrafı yayınlayan gazetecilerin 'terör örgütü propagandası yapma' suçuyla yargılanmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı. Yapılan açıklamada, "Terörün kabul edilemez olduğu hepimiz için bir gerçektir. Kaldı ki; toplam 135 yıl hapisle suçlanan gazetecilerin büyük bir kısmının, illegal örgütlerin saldırısına uğradığı da unutulmamalıdır." denildi.

Çağlayan Adliyesi'nde şehit edilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın odasındaki fotoğrafların yayınlanmasıyla ilgili soruşturmada, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 9 gazeteden, aralarında Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın da bulunduğu 18 gazeteci hakkında 'Terör örgütü propagandası yapma' suçlamasıyla iddianame düzenledi. Şüphelilerin 7,5 yıla kadar hapsi istendi.

Basın Konseyi konuyla ilgili açıklama yaparak, gazetecilerin terör propagandası yapmakla suçlanmasını kınadı. Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın Çağlayan Adliyesi’nde şehit edilmesiyle ilgili fotoğrafı yayınlayan gazetecilerin, gazetecilik faaliyetinden dolayı “terörist” ilan edilmesini kabul edemeyiz. Aralarında 9 gazeteden sorumlu müdürler ile yönetici olan 18 gazeteci hakkında, “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla iddianamenin hazırlanması, zorlamadır. Olayla ilgili yayınlanan fotoğrafa 7.5 yıla kadar hapis istemek, 5 ay sonra gelinen bu noktada, söz konusu terör şiddetini yeniden hatırlatmakta ve gündemde sıcak tutmaktadır.

Gazeteciler, terörist değillerdir. Bu olayda da açıkça görülüyor ki; Bu, gazetecilik refleksi ile yapılmış bir yayıncılıktır. “Terör örgütü propagandası” yapma suçlaması söz konusu gazeteciler için ancak yakıştırma olabilir. Elbette bu fotoğraf, terörün çirkin, acımasız, insanlık dışı olduğunun da kanıtıdır. Terörün kabul edilemez olduğu hepimiz için bir gerçektir. Kaldı ki; toplam 135 yıl hapisle suçlanan gazetecilerin büyük bir kısmının, illegal örgütlerin saldırısına uğradığı da unutulmamalıdır. Herhalde bu iddianame, dünya basın tarihi sayfalarında da yerini alacaktır.