Kahramanmaraş'ta 36 saat içinde en az 111 insan öldürüldü, gidenler için dua, yapanlar için ah ediyorum! diyen Sırrı Sürreyya Önder'e bir Maraşlı olarak diyorum ki: Geçenlerde bir arkadaşım dedi ki; “Sen Kahramanmaraşlısın, nedir bu olaylar, yazsan da öğrensek işin aslını” Dedim ki “Yahu bilmeyen kaldı mı ki?” Meğer gerçekten gerçekleri bilmeyen çok varmış. Tıpkı Dersim gibi, Sivas gibi, Çorum gibi, Başbağlar gibi... İlgisi ya da bağlantısı olanlar dikkat kesiliyor. Ama ilgisizler ve bağlantısızlar ise zeytinyağı gibi suyun üstünde kalan keskin ve ötekileştirici dataları alıyor belleklerine. Her şeyden önce yanlış bilinen bir bilginin tashihi lazım. Maraş olaylarında iki taraf vardır. Bu iki zıt taraf Aleviler ve Sünniler değildir. Zalimler ve mazlumlardır. Sünniler de Aleviler kadar mazlum tarafındadırlar. Ülkemin insanına o zamanlarda sağ ve sol patentli deli gömlekleri giydirilmiştir. Aleviler kadar sünniler de katledilerek mazlum olmuşlardır. Asıl failler ve suçlular ise bu güne kadar bulunamamıştır. Maraşlı'nın sormaya hakkı olduğu ve yıllardır sorduğu soruyu soruyorum: En az 111 Alevi-Sünni Maraşlının ölümünde İhmali olan en tepedekinden en sıradan memuruna kadar bir tek devlet görevlisi yargılandı ve “görevi ihmal”den dahi olsa ceza aldı mı? Hey Allahım! Bu sorunun peşinde olması gereken dönemin sıkıyönetim komutanı o zamanlar, babamın okulda kıravat takıp takmadığının peşine düşüyordu. ... Türkoğlu ilçesi tarafından av tüfeklerini kaparak “Maraş elden gidiyor!” gazına binip, kendisine danışmaya gelen köylülerine rahmetli babam: “madem öyle, köyünüzü kim koruyacak, koşun gidin köyünüze” diyerek gerisin geri gönderiyordu onları. ... İmam-Hatip'teki öğrencilerine “Siz talebesiniz, sağla, solla uğraşmayın! İşinize, derslerinize bakın!” diyen merhum babamın peşine önce ülkücüler sonra solcular düşüyordu. ... Evleri, dedemin evi çevresinde kümelenmiş üç dayım da mahalleliyle birlik olup yağmaya çıkmış çapulculara karşı, elde tüfek alevi komşularını koruyordu. ... Olaylardan önce, birilerinin elinde maşa olarak kullanılmasını önlemek için rahmetli Necmettin Erbakan, arada bir gittiğimiz badem bıyıklı abilerin olduğu Akıncılar Derneği'ni bir daha açılmamak üzere kapatma basiretini gösteriyordu. ... Ve Öğretmen Evleri'ndeki evimizin balkonundan Maraşımın üzerine çöken kara bulutları görüyor, silah seslerini duyuyordum... ... Maraş'ta “Tavşana kaç, tazıya tut” dramı oynatıldı. Filler tepinirken olan her zamanki gibi çimenlere oldu. Maraşlılar bu dramın baş aktörü değil mazlum figüranlarıydı. 12 Eylül ihtilaline giden yol onların canları üzerinden geçirildi. Aynı elden çıkan kurşunlarla hem sağdan hem soldan insanlar öldürüldü. (Tıpkı Kenan Evren'in 12 Eylül Darbesi'nden hemen sonra bir sağdan bir soldan iki insanı astırdığı gibi.) Dedim ya; ülkemin insanına o zamanlarda sağ ve sol patentli deli gömlekleri giydirilmişti. Sonra üzerinden yeterli sonuç alınamayacağı anlaşılınca sağ-sol gerginliği, mahir(!) eller tarafından alevi-sünni meselesine dönüştürüldü. Bu yönüyle Maraş diğer olaylara örneklik teşkil edecek laboratuvar gibi kullanıldı. Dönemin Başbakanı merhum Ecevit bir röportajında “asker olaylara bilerek müdahale etmemiştir” diyerek dönemin Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren'i işaret ediyordu. Sonrasında 18 ilde sıkı yönetim ilan edilmişti. Maraş 1978 olayları/katliamı çok bariz biçimde 12 Eylül'ün yolunu açan planlı bir operasyondur. ... Milletvekilim Sırrı Süreyya Önder demiş ki; “Ah birisi, hem de Alevi olmayan bir kent sakini çıksa, bu kentte 36 saat içinde yüzlerce insan öldürüldü, gelin toplu olarak gidenlere dua, yapanlara ah edelim diye haykırsa...” Sayın Vekilim, fert fert bütün Maraşlılar yıllardır zaten bunu diyor. Ama kulaklar sağır olmuş ki duymuyor. Ya da Maraşlı haykırışını yeterince yüksek perdeden dillendiremiyor. Ben avazım çıkana kadar bağırsam da, etkinliği bu köşenin bir günlük okunma sayısı ile mahduttur. Ardından da iki gün sonra suya yazılmış gibi akıp gider. Biliyorum ki önümüzdeki yıllarda birileri çıkıp yine Sırrı Süreyya Bey'in dediğini tekrar edecek, Maraşlının daha önce söylediklerini dinlemeden ve duymadan. İşte ben buradan duymayanlar için de diyorum sayın vekilim, üstelik tırnak içinde de demiyorum, çift tırnağın dışına çıkararak yıllardan beri dillendirdiğim gibi söylüyorum: Ben daha 10 yaşında bir çocuktum ve bu kentte 36 saat içinde (alevi - sünni) en az 111 insan öldürüldü, gidenler için dua, yapanlar için ah ediyorum! Ah! Etmekle kalmayalım. Bir adım daha ileriye gidelim. Sayın Önder, CHP Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özpolat'ın önerisi olan, Meclis çatısı altında “Maraş Olaylarını Araştırma Komisyonu” kurulmasını desteklemek boynunuzun borcu. Tıpkı Maraşlı diğer milletvekillerinin olduğu gibi. Herhangi bir siyasi görüşe prim sağlamak değil, Türkiye'nin kangrenleşmiş meselelerinden birini tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarmak ve gelecekte bu tür kumpaslara düşmemek için. ... Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Zarifoğlu, Özdenören kardeşler, Mevlana İdris, Şevket Yücel, Abdürrahim Karakoç, Bahaeddin Karakoç, Akif İnan, Vehbi Vakkasoğlu, Tahsin Yücel, Şevket Bulut, Şevket Yücel, Nuri Pakdil, Erdem Beyazıt, Bünyamin K., Fatih Okumuş, Bejan Matur, Nedim Ali Zengin, Sema Maraşlı, Ahmet Taşgetiren, Kıraç,... Ve Maraşlı olmadığı halde kendini “şiirli şehir” diye tavsif ettiği Maraş'lı sayan Sezai Karakoç'dan Şeyhoğlu Satılmış'a kadar, üzüm salkımı gibi nice şair ruhlu insanın çıktığı Maraş'tan cani ruhlu insan çıkmaz mı? Çıkar elbette. Ama dünyanın herhangi bir yerinde ne kadar çıkarsa ancak o kadar. ... Maraş'ta yaşatılan katliamdan yola çıkarak tüm Maraşlıları, oradan yola çıkarak tüm sünnileri linç etme kolaycılığına kaçmadan ve hamaset yapmadan bu dramları, önündekileri ve arkasındakileri, dersler çıkararak hep hatırlayacağız. Unutmak mı? Asla! Tıpkı Dersim gibi, Sivas gibi, Çorum gibi, Başbağlar gibi Maraş 1978'i, bir daha aynı oyuna gelmemek ve mazlumların hakkını aramak için hiç unutmayacağız. Yanlış anlaşılmamak için not: Maraşlılar kendilerini tanıtırken genellikle sadece “Maraşlıyım” diye takdim ederler. Bu alışkanlık bende de yer etmiştir. Kahramanlık nitelemesini Maraşlılar talep etmediler. Şehri, dışarıdan hiç bir yardım almadan, alevisiyle ve sünnisiyle birlikte işgalcilerden kurtardığı için, Kahraman unvanı Maraş'a ve Maraşlılara İstiklal Madalyası ile birlikte TBMM tarafından verilmiş bir onurdur. Yazımın başlığı bu alışkanlıktan dolayı “Ben bir Maraşlıyım” şeklindedir.