Yücel yaptığı yazılı basın açıklamasında "Bu darbe Muhammed Mursi'nin şahsına karşı değil Mısır halkının iradesine karşı işletilen bir süreçtir." dedi.

Anadolu Gençlik Derneği Kahramanmaraş Şube Başkanı Osman Yücel Basın Açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Mısır'da geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde  %51.73 oranında oy olarak Cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi bir darbe ile görevinden uzaklaştırılmıştır.

Bu darbe Muhammed Mursi'nin şahsına karşı değil Mısır halkının iradesine karşı işletilen bir süreçtir.

Varlık sebebi ülke güvenliği olan silahlı kuvvetler İslam coğrafyasında alışılageldik bir oyunun bir kez daha enstrümanı olmaktan kaçınmamışlardır.

Mısır Ordusu halkın seçimlerde gösterdiği irade beyanına rağmen kendi halkına karşı bir tavır ortaya koyarak yönetime el koymuştur.

Bu hukuksal hiçbir dayanağı olmayan ve ordunun elindeki silahların potansiyel imha gücünü bizzat halkın iradesine karşı kullanmasıyla ortaya çıkan kabul edilemez bir durumdur.

Halkın iradesine rağmen ordunun cumhurbaşkanı atama yetkisi yoktur.  Halkın iradesine rağmen ordunun hükümet oluşturma yetkisi yoktur. 

Bir kısık muhalefetin seçimlerle iş başına gelmiş yönetimin bir darbe ile görevden uzaklaştırılmasını desteklemesi ise bir acizliktir.

Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'nin muhalefete bir mutabakat hükümeti kurma çağrısında da bulunmuş olmasına karşın sürecin bu şekilde işletilmesi ırkçı emperyalizmin beklentilerine cevap verebilmek içindir.

Genelde İslam coğrafyasının birçok yerinde özelde Mısır'da yaşanan kaos ortamı Büyük Ortadoğu Projesinin işletilmesidir. Irak'ta, Suriye'de ya da İslam coğrafyasının bir başka ülkesinde yaşanılan kaos ortamı, gerilimler ve çatışmalar münferit birer olay olarak değerlendirilemez.

Mısır maalesef Batı Kulübünde yer alma sevdası içresinde olan bizim ülkemizin yöneticilerinin izlediği yanlış politikalar ve yönlendirmelerin etkisinde kalarak yalnızlığa itilmiştir. ABD'nin kuyruğunda dolaşan bir takım körfez ülkelerinin ya da petrol krallıklarının Mısır halkının iradesine sahip çıkılmasını sağlayacak yaptırımları mümkün değildir.

ABD, AB ve ırkçı emperyalizmin distribütörü olan diğer ülkeler Arap Baharı denilen süreçte Mısır'a dost görürken Mısır'ı hem ekonomik açıdan faizci küresel sisteme entegre etmeye çalışmışlar, hem de dış politikada da farklı Müslüman ülkelerle cepheleşmeye itmek için uğraşmışlardır. Aynı ülkeler şimdi olup bitenler karşısında sessiz kalmayı tercih etmişlerdir.

Bölgede yaşanılan gelişmelere baktığımızda ırkçı emperyalizm Müslümanların yaşadığı ülkeleri hem birbirlerine karşıt cepheler haline getirirken hem de o ülkelerin her birinde mezhepsel ve etnik farklılıkları kullanarak iç savaşa uygun bir ortam oluşturulmuştur.

Bu çatışma ve gerilim ortamının etnik kökeni ve mezhebi ne olursa olsun İslam coğrafyasında yaşayan hiçbir insana fayda getirmeyeceği açıktır.

İslam Ülkelerinde yaşayan halkın ırkçı emperyalizmin demokrasi, özgürlük, insan hakları kavramlarının ardına gizlenerek yaptığı bir takım ayartmaları algılayamamaları sonucu şiddet içeren olaylara yönelmelerinin kendilerine bir fayda getirmeyeceği de açıktır.

Hangi renkten, ırktan ya da dil grubundan olursa olsun Müslümanların ve İslam Ülkelerinin ırkçı emperyalizmin tasallutundan kurtulmaları için kendi başlarına hareket etmek yerine birlik içerisinde olmaları gerekmektedir.

ABD, AB ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda her türlü işbirliğine açık sivil ya da askeri yönetimlerin bu coğrafyaya huzur getirmesi mümkün değildir.

İslam coğrafyasında yaşayan etnik ya da mezhepsel topluluklar karşıtlık ve çatışmaya değil, etkileşim ve onarıma dayalı bir yöntem geliştirmelidirler.  Aksi halde akan kan ve dökülen gözyaşı Siyonizmin Büyük İsrail Projesini besler. 

Irkçı emperyalizmin sapkın değerlerinin taşeronluğunu yapan liberallerin ve ılımlı İslam savunucularının kanatları altında bölgenin huzura kavuşamayacağı ortadadır.

Türkiye bölge ülkelerine laiklik çağrısı yerine kardeşlik çağrısı yapsaydı ve D-8'i daha etkin bir konuma getirmenin gayreti içerisinde olsaydı ABD, AB ve İsrail bölgeye bu kadar rahat müdahil olamazdı ve Mısır'da böyle bir süreç yaşanmazdı. 

Özelde Mısır halkı, genelde İslam coğrafyasındaki tüm halklar, siyasi oluşumlar, sivil toplum kuruluşları ve ülke halklarının birer parçası olan silahlı kuvvetler mensupları sağduyu ile hareket etmeliler. Bir insanın haksız yere ölümüne sebep olmanın hesabını kimse veremez.

Özelde Mısır'da genelde İslam coğrafyasındaki tüm Müslüman toplulukları ümmet olmanın şuuru ile hareket etmeye davet ediyoruz. Etnik ve mezhepsel çatışmalardan, gücü ve kuvveti hakkın üstünlüğünün önünde gören davranışlardan uzak durmaya çağırıyoruz.  Mısır'da seçim sürecini işletebilmek ve normalleşmeyi sağlayabilmek için Mursi'nin teklifi olan Milli Mutabakat Hükümeti'nin kurulması acil çıkış yoludur.

Yeryüzünde tüm insanların yaşama hakkını, inanç ve düşünce özgürlüğünü, mülkiyet edinme hakkını, aile değerlerini teminat altına alan; işkence ve baskının her türlüsüne karşı çıkan ve hakkı üstün tutan bir anlayışa ihtiyaç vardır. Bu anlayışla hem İslam coğrafyasında hem de dünyada yeniden tesis edilebilecek bir barış ortamı hem Müslümanların hem de farklı dinlere mensup insanların birlikte yaşayabilmesinin yegâne yoludur.