Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ‘Büyük Roman’ ödülü verildi. Romanlar Konfederasyonu tarafından düzenlenen törende konuşan Erdoğan, insanları derisinin rengine, inancına, yaşam şartına göre değerlendirmediklerini söyledi. İlk ırkçının şeytan olduğunu söyleyen Erdoğan, “İlk ve en büyük ırkçı kimdir biliyor musunuz? Şeytandır. O kendisinin ateşten insanınsa topraktan yaratıldığını söyleyerek secde etmemiş ve kibir göstermiştir. Bu yüzden de lanetlenmiştir.” dedi.

Bursa Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen ödül töreni öncesi geniş güvenlik önlemi alındı. Programa çağrılan Roman vatandaşlar tek tek kimlik kontrolü yapılarak salona alındı. Merinos AKM alanına ilk yardım çadırı kurulurken 10 civarında ambülans da herhangi bir ihtimale karşı alanda bekletildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan AKM’nin alt kapısından içeri girdi. Konuşmasında ayrımcılığa dikkat çeken Erdoğan’ın ‘Büyük Roman’ ödül töreninde yaptığı açıklamalar şöyle:

'CUMHURBAŞKANLIĞININ ALTINCI AYINDA ROMANLARLA HASRET GİDERİYORUZ'

“14 Mart 2010 tarihinde İstanbul’da çevre illerde gelen binlerce Roman vatandaşımızla buluştuk. Büyük bir neşe içinde Roman kardeşlerimizle muhabbet ettik. Sonrasında Roman kardeşlerimizin temsilcileri ile zaman zaman buluşmalarımız oldu. Bugün de Cumhurbaşkanlığı vazifemin 6 ayında bir kez daha Bursa’da Romanlarla buluşuyor, bir kez daha hasret gideriyoruz. Öncelikle Ahmet Çokyaşar kardeşime konuşmalarındaki vurguları sebebiyle teşekkür ediyorum. Bunun yanında yine, gerçekten buradaki sanata yönelik yanlarını bilirim, ama burada oluşturdukları okullarıyla, geleceğin müzisyenlerini yetiştirme noktasındaki gayretleri ile ve buradaki şuanda sanatını icra eden Aysun Taşçeşme Hanımefendiye ve saz ekibine teşekkür ediyorum.”

'ROMANLARA YABANCI DEĞİLİM'

“Ben aslında Romanlara yabancı değilim. Yani biraz Roman kültürünü bilen birisiyim. Çünkü Kasımpaşa, Kaptanpaşa'da doğdum büyüdüm. Roman kardeşlerimle iç içe doğdum büyüdüm. Aynı mahalleyi, okulu paylaştım. Aynı mahallenin top sahasında top koşturdum. Dolapdere’de, Hacıhüsrevde birlikte büyüdüm. Birlikte o futbol oynadığım günleri hatırladım. Onlarla acıyı, hüznü beraber yaşadım. Kederi sevinci hep birlikte paylaştım. Sizin meselenizi elbette benim de meselemdir. 2010 yılındaki buluşmada söylediğimi bugün bir kez daha söylüyorum, ille de Roman olsun, ister taştan çamurdan olsun, o da Allah kuludur, her ne olursa olsun. Bizim hayata bakışımız budur. Farklı bakamayız. Çünkü yaratılanı yaratandan ötürü seven bir anlayışın mensupları olarak kimseye farklı bakamayız. Biz batıcı bir anlayışın uyduları değiliz, onlar bizim gibi bakamaz. ”

'ROMANLARIN KİNLERİ MENDİL KURUYANA KADAR'

"AB müktesebatının içine Romanlarla ilgili başlığı koyarlar ama ardından ülkesinden Romanları atarlar. AB içindeki bu ülkeleri gördük. Niye Romanları ülkenizden kovuyorsunuz. Sizin insana bakışınız bu mu. Evet batının insana bakışı bu. Biz bir milyon 700 bin Suriyeliyi şuanda misafir ediyoruz. Koskoca Avrupa’nın tamamında 130 bin kişi. Kardeşlerim bizim için önce can gelir. Canın içine girdiği şu beden kafesine değil, biz öze bakarız, cana bakarız. Hani diyor ya Yunus, ‘İş bu söze hak tanıktır, bu can gövdeye konuktur, bir gün ola çıka gide, kafesten kuş uçmuş gibi.’ Evet mühim olan şu beden kafesi değil, mühim olan candır can. İşte onun için derisinin rengine bakmayız, cana bakarız. Diline bakmayız, öze bakarız inancına, mezhebine, yaşam tarzına bakmayız, ruhtaki o güzelliğe bakarız. Canlar arasında, yaratılmışlar arasında ayrım yapmadık, yapmayız, yapılmasına da izin vermeyiz. Roman kardeşlerimize geçmişte yapılan ayrımcılığın tamamını biz elimizin tersi ile ittik: mevzuatı ayrımcılıklardan biz temizledik. Ne vardı biliyor musun o mevzuatın içinde, belki bir çoğunuz bunu bilmiyorsunuzdur. İş kanununda anarşistler, casuslarla ile Çingeneler birlikte anılıyordu. Bunları biz temizledik. Niye bu bizim değerlerimize terstir de onun için. Bizim inancımıza terstir. Nüfus cüzdanlarını bedel vardı, onu da kaldırdık. Adnan Menderes Üniversitesi’ne Roman Merkezi'ni kurduk. Kalkıp Kürdoloji enstitüsü koruyorsun da Roman Merkezi kurmaktan niye çekiniyorsun, bunu da yaptık. Toplu konut idaresi, kentsel dönüşümde onların kültürüne uygun konutlar yapacak dedik yaptık. Mesleki eğitim noktasında, çünkü kalkıp onlar için bu konutları yapıyorsan oraya müzisyen okulunu da koyacaksın. Çünkü o onlar için ayrı bir özellik. Roman kardeşlerimin çok enteresan özellikleri var, Romanların kinleri mendil kuruyana kadar, ama dostlukları okyanuslar kuruyana kadardır. Kardeşlerim, biz bu konuda Türkiye ili sınırlı değiliz. Dünyanın neresinde olursa olsun, Romanlara ya da bir başkasına yapılan ayırımcılığı, öfke ve nefreti asla kabul etmeyiz. Biz Roman kardeşlerimizin bütün haklarının ve sorunlarının takipçisiyiz, takipçisi olmaya devam edeceğiz.”

'İLK VE EN BÜYÜK IRKÇI ŞEYTANDIR'

“Irkçılık ve ayrımcılık dünyanın neresinde olursa olsun, hangi bahanenin arkasına saklanırsa saklansın, tartışmasız kötüdür. Irkçılık dünyada en fazla can alan, zulüm üreten kavramdır. Kendisi dışındakini deri renginden, dilinden dolayı dışlamak insana yakışmaz. Alemlere rahmet olarak gönderilen Rahmet Peygamberi'nin veda hutbesinde söylediği nettir. İnsanlar Rabbiniz birdir, babanızda birdir, hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur. İlk ve en büyük ırkçı şeytandır. Şeytan bir melek için kendisine, inansa secde etmesi emredilmiş ama o insanın topraktan kendisinin ateşten yaratıldığını söyleyerek kibir göstermişti. Bu kibirde ve ırkçılığından dolayı lanetlenmiştir. Kim ki kendi ırkını üstün görüyorsa o şeytanın tuzağını düşmüştür, hatta şeytanlaşmıştır. Türk, Kürt diyerek, Arap, Gürcü, Ermeni, Roman diyerek hiç kimse kimseyi aşağılayamaz, tahkir edemez, hele hele onun haklarını elinden alamaz. Irkçılık ve ayrımcılığın şeytani bir yol olduğunu bugün her zamankinden daha fazla hatırlamak zorundayız. Zira İslam coğrafyasının bir kısmında farklı olana karşı insanlık dışı şiddetin uygulandığını görüyoruz. Aynı zamanda batıda İslam’a karşı bir ırkçılığın, hoşgörüsüzlüğün tırmandığını görüyoruz. Bizim inancımızda, kadim kültürümüzde farklı olana zulüm yoktur. Kendisi gibi düşünmeyeni yok etme, terör yoktur. Kameraların önünden insanlarını boğazını kesmek, hürriyetlerini kısıtlamak, hele hele insanları ateşte yakmak gibi insanlık dışı vahşice, canice davranışın içine girmek bu topraklara ait bir yaklaşım değildir. Kendi hırsları ve ideolojileri gereğince insanları sokak ortasında vurmak, bu toprakların yaklaşımı değildir. Bu canileri İslam dini ile özdeşleştirenler, bu cinayetlerin ve terörün en büyük destekçi ve teşvik edenidir. Vahşi, cani ve teröristin bu sıfatlardan başka bir sıfata ihtiyacı yoktur: Masum bir cana kast eden, bütün insanlara kast etmiştir. Ortadoğu’da cinayetler işleyip bunu İslam içine alanlar apaçık cinayet işlemektedirler.”

'KADIN HAKLARINI SAVUNANLAR, BÜTÜN DUALARINDA ‘EY TANRIM BENİ İYİ Kİ KADIN YARATMADIN’ DİYEN MUSEVİLERE NİYE SESİNİZİ ÇIKARTMIYORSUNUZ'

“Müslümanları topyekun terör parantezine almaya çalışanlar artık aynada kendilerine bakmaları gerekiyor. Avrupa’da ibadethanelere, camilere saldırıları görmeyenler hakkın tarafında duramazlar. İsveç’te 3 cami yaktılar, Almanya’da kundakladılar. Kutsallara saldırıyı ifade özgürlüğü gibi lanse etmeye çalışanla, demokrasiden, insan haklarından yana olamazlar. İsrail’i, İsrail vahşetini eleştiren en hafif bir yazı, karikatür dahi antisemitizm yaftasına maruz kalıyor. Bu yafta yazarlar, çizerlere özür diletebiliyor, geri adım attırabiliyor. Kadın haklarını savunanlara sesleniyorum, bütün dualarında ‘ey tanrım beni iyi ki kadın yaratmadın’ diyen Musevilere niye sesinizi çıkartmıyorsunuz. Her gün. Bu nedir, kadını bu kadar aşağılayan olabilir mi. Bu tahrif edilmiş Tevrat’ın eseridir. Museviliği değil, İsrail vahşetini eleştirmek antisemitizm eleştirilerine maruz kalırken, İslam’ın değerlerine saldırıyı ifade özgürlüğü adı altında değerlendiriyorlar. Ben İslamafobia noktasında attığım adımdan sonra antisemitizmi İslam dünyasında kınayan ilk başbakanım. Çünkü ben İsrail vatandaşının da, Musevi’nin de beni yaradan Allah tarafından yaratıldığına inanan biriyim. Ama onlar bizim baktığımız gibi bakmıyorlar. Biz Türkiye olarak bunlara sessiz kalmayacağız.”

'BU ÜLKEDE HİÇ KİMSEYE HEM DE HİÇ KİMSEYE BUÇUK MUAMELESİ YAPILAMAZ'

“Romanlar, 78 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır. Romanlara ya da bir başkasına yapılan ırkçı yaklaşımların tamamı bizim ayaklarımızın altındadır. Bu meseleyi inşallah daha ideal anlamda çözüyoruz, çözmeye devam edeceğiz. Birbirimizi dinleyeceğiz, anlayacağız, dertlerine kulak vereceğiz ve inşallah tüm ayrımcılıkları bitireceğiz. Bu ülkede hiç kimseye hem de hiç kimseye buçuk muamelesi yapılamaz. Hele benim Roman kardeşlerime buçuk muamelesi yapılmasına bizim tahammülümüz olamaz. Biz bunu sadece sözde değil fiilide de göstermiş bir kadroyuz. Şimdi inşallah sizleri Cumhurbaşkanlığı külliyesine bekliyorum. 36 ilden 5 federasyon ve 80 dernek temsilcilerini tüm Romanlar adına bekliyorum. Roman vatandaşlarımız ilk kez bir hükümet tarafından başbakanlık dönemimde muhatap alındı. Eğitim önemli. Ben buradan Roman kardeşlerime sesleniyorum. Çocuklarınızı lütfen okullara gönderin. Özellikle kız çocuklarınızı okula göndermenizi, eğitimden onları mahrum bırakmamanızı sizlerden Cumhurbaşkanınız olarak rica ediyorum. Okuma yazma bilmeyen tüm Roman kardeşlerimin de bir an önce okuma yazma öğrenmesini istiyorum. Yaşı geçmiş olabilir, okuma yazmanın yaşı yoktur. Lütfen ön yargıların giderilmesi noktasında sizler de hassasiyetinizi ortaya koyun. Sizlere yönelik yanlış algılamaları hep birlikte yıkalım. Yoksulluğu, kötü barınma koşullarını hep birlikte aşacak güce sahibiz. Ben Roman kardeşlerimin kanalizasyonların açıkta aktığı yerlerde yaşamasını istemiyorum, berbat barınakta yaşamasını istemiyorum. Onların da insanca yaşamalarını istiyorum. TOKİ’de dar gelirlilere yönelik projelerimiz var. Meslek edindikten sonra ödeme kolaylıkları olan adımlarımız var. Roman vatandaşlarımızı onlara uygun yapılacak bu konutlarda görmek istiyoruz.”

Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ‘Büyük Roman’ ödülü verildi.