Edirne’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilen Büyük Sinagog, düzenlenen törenle hizmete açıldı. 2010 yılında başlanan restorasyon çalışmasıyla Büyük Sinagog aslına uygun olarak yeniden ihya edildi. Yaklaşık 5,7 milyon TL paranın harcandığı restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte Avrupa’nın ikinci büyük Sinagogu hizmete açıldı.

Bir dönem yaklaşık 20 bin civarında Yahudi vatandaşın yaşadığı şehirde, 13 civarında farklı büyüklükte Sinagog inşa edildi. 1903 yılında meydana gelen büyük yangında birçok yapıyla birlikte Kaleiçi bölgesinde bulunan sinagoglar da yok oldu. Bu nedenle II. Abdülhamid’in çıkardığı fermanla Yahudi toplumu için Avrupa’nın ikinci büyük Sinagogu inşa edildi. Ancak sonraki yıllarda yaşanan savaşlar sonrasında Edirne’de yaşayan Yahudi toplumu yavaş yavaş göç etmeye başladı. Yahudilerin şehirden ayrılmasından sonra cemaatsiz kalan Büyük Sinagog kaderine terk edildi. Zaman içerisinde bakımsızlıktan harabeye dönen Sinagog sonraki yıllarda yıkıldı.

Açılış törenine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Edirne Belediye Başkanı CHP'li Recep Gürkan, Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, Türkiye Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh, Fener Rum Patriği Bartholomeos çok sayıda davetli katıldı. Dua ve ilahilerle başlayan görkemli törende özel olarak getirilen Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat, davetliler arasından geçildi. Tevrat’ın özel bölmeye konulmasından sonra Musevi okulu öğrencilerinden oluşan koru mini bir konser verdi.

Açılış töreninde konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 1930 yılında o dönem Avrupa’nın en büyük ikinci sinagogu olarak ibadete açılan ancak ileri yıllarda bakımsızlık sebebiyle maalesef harap hale gelen Edirne Büyük Sinagogu'nun, 2010 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bütçesinden takriben 4 milyon lira ayırarak başlatılan restorasyon ve yenileme çalışmaları sonucu, eski azametine tekrar kavuştuğunu görmekten büyük memnuniyet duyduğunu söyledi.

Sultan II. Abdülhamit’in talimatıyla inşa edilen Edirne Büyük Sinagogu'nun, söz konusu geleneğin günümüze kalan en son örneklerinden olduğunu ifade eden Arınç, “Bu sebeple ecdadımızdan kalan bu eseri tekrar ayağa kaldırmak bizim için bir görev olmuştur. Ülkemizde son yıllarda hız verilen demokratikleşme çalışmaları çerçevesinde farklı inanç ve kültürlere ait grupların özgürce yaşaması için çalışmalar sürdürülmektedir. İbadet yerlerinin ihyasına hızla devam etmekte vakıf malların iadesi de sürdürülmektedir.” diye konuştu.

Bu kapsamda, vakıflar mevzuatında yapılan düzenlemelerle 2003-2014 yılları arasında toplam bin 29 taşınmaz malın cemaat vakıflarına tesciline, 21 taşınmaz malın da bedelinin de cemaat vakıflarına ödenmesine karar verildiğini dile getiren Arınç, şunları söyledi: “Devletler arasındaki ilişkilerle toplumlar arasındaki ilişkiler birbirinden ayrı olarak değerlendirilmelidir. Yahudilerle aramızdaki bağ, İsrail’in varlığı ile başlamış bir ilişki değildir. Ülkemiz, dünyanın farklı bölgelerinde zulüm görmüş Yahudilerin ihtiyaç duyduklarında sığınacaklar bir huzur limanı olmuştur. Gerek 500 yıl önce İspanya’da gerekse 1930 yılı Nazi Almanyasından kaçarak gelen Yahudiler, bu toprakları vatanları olarak kabul etmiş, tarih ve kültürümüzün ayrılmaz parçası olmuş ve ülkemize her alanda çok değerli katkılarda bulunmuştur.”

Bu vatanda bir Müslümanın ne kadar hakkı varsa, bir Yahudi, Hristiyan veya bir başka inanç grubuna dahil olan herkesin o kadar hakkı olduğunu vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle tamamladı: “Günümüzde dünya genelinde antisemitizmin, islamofobinin, yabancı düşmanlığının ve ırkçılığın artmakta olduğunu üzüntü ile müşahade ediyoruz. Toplumların gelişmesiyle tarihin karanlığına gömüldüğünü düşündüğümüz o eski hastalıklarla mücadelede, gerek devletlere gerek sivil topluma önemli pay düşmektedir.”