CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Koza İpek Grubu bünyesindeki şirketlere kayyum atanmasına tepki gösterdi. Tanal, “Bu operasyon bağımsız ve tarafsız yargının operasyonu değil. Bu operasyon siyasi amaçlarla yapılan, hukuki olmayan, siyasi emellere ulaşmak için yapılan bir operasyondur. Bu yargı siyasi bir sopa olarak kullanılıyor.” dedi.

Koza İpek Grubu bünyesindeki medya organlarına kayyum atanması muhalefeti de harekete geçirdi. Bugün ve Kanltürk’ün binasına gelen CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, kayyum kararına tepki gösterdi.

Türkiye’de siyasi iktidarın halkı da medyayı da ikiye böldüğünü anlatan Tanal, “Demokrasiden yana olanlarla, özgürlükten yana olanlarla, siyasi iktidarın sözcülüğünü yapan basın diye ikiye ayrılıyor. Siyasi iktidarların basın sözcülüğünü yapan ülkeler faşist ülkelerdir, sosyalist ülkelerdir. Otoriter yönetime dayalı tüm ülkelerde basının sadece ve sadece siyasi iktidarların verdiği bilgiler kadar vatandaşı bilgilendirirler. Yani basının bilgi formatını siyasi iktidar belirler.” ifadelerini kullandı.

“Bu şirketlerin vergi borcu var mı? Şahıslara ödenmemiş olan çekleri var mı? Protesto alan konuları var mı?” diye soran Tanal, şöyle devam etti: “Peki değerli kardeşlerim biz ceza hukukunda, icra infaz hukukunda bugüne kadar TMSF tarafından el konulan şirketlerin hangisi kurtarıldı? Hepsi batırıldı. Bilinçli ve amaçlı olarak. Bir başka sorun kayyum olarak atanan kişilerin içlerinde AKP Belediye meclis üyesi var mı? İçlerinde AKP milletvekillerinin akrabası var mı? Bu operasyon bağımsız ve tarafsız yargının operasyonu değil. Bu operasyon siyasi amaçlarla yapılan, hukuki olmayan siyasi emellere ulaşmak için yapılan bir operasyondur. Bunun adına da yargı diyorlar. Bu yargı siyasi bir sopa olarak kullanılıyor. Siyasi bir sopa olarak kullanılan bu yargının hukuk devleti nezdinde, mevcut olan anayasa çerçevesinde, uluslararası sözleşme çerçevesinde mutlak surette bu yargıç ve savcılarda hukuki sorumluluklarını düşünmelerini istirham ediyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir dönem valilere nasıl yazılı talimat gönderip terör örgütlerine operasyon yapmayın dedikleri zaman, şimdi tam 180 derece bir dönüş yaptı, bunlar sorumludur dedi. Aynı şekilde bu yargıçlarda sizin arkanızda ne bu iktidar durabilecek, ne bu cumhurbaşkanı durabilecek. Sığınacağınız liman hukuk devleti olmalıdır. Sığınacağınız liman hukukçuların siyasi iktidarları olmamalı. Hukukçuların. Rehberi anayasadır. Uluslararası sözleşmelerdir, insan haklarıdır, ahlaktır. Bu operasyon, ceza muhakeme kanunu bu güne kadar Rıza Sarraf olayında uygulanmadı. 17-25 Aralık'ta uygulanmadı. Deniz Feneri davasında uygulanmadı. Bu bir kayırmacılıktır. Eşitlik ilkeleri, adalet ilkeleri, ceza muhakeme hukukundaki ölçülülük ve orantılılık ilkesi, demokratik hukuk devletlerinin gereklerine tamamen aykırı, tamamen dikta rejimine doğru geçişin sert adımlarıdır. Bizler bu dikta rejimine geçit vermeyeceğiz. Bunun bedeli ne olursa olsun, yargıysa yargı, hukuksa hukuk, seçimse seçim.”

Ceza Muhakeme Kanunu 133. Maddesi uyarınca böyle bir kararın verilmesinin suç olduğunu belirten Tanal, “Anayasamızın 30. Maddesi uyarınca anayasal bir suçtur. Hukuk fakültelerinde okutulan Ceza Muhakeme Hukuku’nun ders kitabı ile huzurunuzdayım. O ders kitabında öğrencilere Ceza Muhakeme Kanunu’nun 133. Maddesi nasıl öğretiliyor, yargıçlar ve savcılar nasıl uyguluyor?” şeklinde konuştu.

Prof Dr. Bahri Öztürk’ün Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku’nun ders kitabını gösteren Tanal, şunları söyledi: “Şirket yönetimine kayyumun atanması, bilindiği üzere yönetimlere el koyma halinde şirketler önemli değer kayıplarına uğramaktadırlar. Maddenin konuluş amacı öncelikle bu değer kaybını önlemektir, diyor. Bakın bu işlemle şirketlere özellikle el konulmasının iki tane amacı vardır. Bir, milli ve yerli olan şirketlerin bu şekilde kapatılması haksız rekabetin diğer şirketler lehine yaratılması, halkın haber alma özgürlüğünün kısıtlanarak tekelleşmenin, kartelleşmenin önünün açılmasıdır bu.

Bu bir demokrasiye, özgürlüklere, insan haklarına vurulan darbedir. Bununla Türk demokrasisi yara almıştır. İnsan haklarından yana olan, demokrasiden yana olan, basın özgürlüğünden yana olan, mülkiyet hakkından yana olan, şucu bucu demeden, hiç kimseyi ayrıştırmadan ortak payda da bu hukuk dışı operasyona karşı dur demek için tüm güçlerin, tüm insan hakları savunucularının, demokrasiden yana olanların bir araya gelme günüdür. Allah’ın günleri torbaya mı girdi ki seçime 5 gün kala… Amaç nedir? Siyasi iktidar gittikçe kan kaybediyor. Gittikçe eriyen buzun durdurulması mümkün değil. Bu buz dağı eriyor, eriyen bu buz dağının görüntüsünü, çöküşünü kamuoyundan kaçırabilmek için güzide kurumlara el konuluyor.”