Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebiyle Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimi Yunus Süer tarafından Bugün gazetesi, Bugün TV, Kanaltürk TV ve Millet gazetesinin de içinde olduğu Koza İpek Holding ve bünyesindeki şirketlere kayyum atanmasına CHP'li milletvekilleri tepki gösterdi. CHP'li Enis Berberoğlu, "Hiçbir medya grubunun böyle, şu ya da bu gerekçeyle veya açık bir işlenmiş suç değilse, bir terör bağlantısı yok ise kayyuma TMSF'ye devrini benimsemem mümkün değil. Ama'sız konuşuyorum, bu Akın İpek grubuna, Koza'ya yapılan hukuk dışı bir uygulamadır. Tabir yerindeyse eşkıyalıktır." derken, Akif Hamzaçebi ise "Ben yürütülen bu işlemlerin medyayı ve muhalif sesleri susturma işi olarak görüyorum. Bu konunun hukuki olduğunu hiç kimse söyleyemez." ifadesini kullandı.

CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, yapılan bu uygulamanın bir çökme operasyonu olduğunu belirterek, "Koza İpek Grubu'na yapılan baskın ve el koyma hukuksuzdur. Gayri meşrudur, yapılan Anayasal bir suçtur. Bir kere hiçbir gruba mahkeme kararı olmaksızın el koyamazsınız. Bugün yapılan el koyma kararı savcılık aracılığı ile yapılıyor. İktidarın acelesi nedir? Yangından mal mı kaçırıyorlar? Bu grup zaten bir kaç ay önce denetlendi. Çok değil, eylül ayında denetlendi. Raporlarda da temiz çıktığı zaten maliye müfettişlerinin raporlarında görüldü. Ancak belli ki bu emri veren kaçak saraydaki zat aslında 1 Kasım sonrasına hazırlık yapıyor. Çünkü 1 Kasım'da daha doğrusu seçimden sonra Türkiye'de yeni bir iktidar arayışının olacağı muhalefet partilerinin sesinin daha çok duyulacağı bir alan gerekiyordu. Özellikle hükümet kurma aşamasında. Şimdi hükümet kurma çalışmaları henüz başlamadan, kaçak saraydaki zat bu kanallara el koydurarak muhalefet partilerinin topluma kendilerini ifade etmesini ve projelerini anlatmasını, nasıl bir hükümet kuracaklarını anlatmasının önüne geçmek istiyor." şeklinde konuştu.

İktidarın, Cumhurbaşkanı Danışmanı Mustafa Varank'ın medyaya yansıyan konuşmalarından sonra kanallara dokunamayacaklarını ve çökme operasyonu yaptıklarını ifade eden Yarkadaş, "Bir de tabi en önemli nokta şu: Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mustafa Varank'ın ortaya çıkan kasetinin ardından adı geçen kanalların kapatılması artık mümkün değildir. Çünkü bugün Türkiye, bu kanalların aslında bir soruşturma, bir mahkeme kararı sonucu değil; tamamen keyfi ve hukuksuz bir şekilde kapatılmaya çalışıldığını gördü. Kumpas, Cumhuriyet gazetesinin yayınladığı belgeyle ortaya çıktı. Bu sefer ne yaptılar kanalları kökten kapatamayacaklarını görünce; el koyma, daha doğrusu çökme yöntemini seçtiler. Bunun adı el koymadır ve çökmedir. Bu çökmenin amaçlarından biri de Tayyip Erdoğan'ın 1 Kasım sonrasına kendi cephesine tahkim etmesidir. Tayyip Erdoğan, iktidarı muhalefet partileri ile paylaşmak istemiyor. Toplumu da kendi denetiminde tutabilmesi için güçlü medya araçlarına ihtiyacı var. Özellikle muhafazakar kesime seslenen bu yayın organları iktidarın havuzu haline getirilirse, önemli bir kitleyi de ikna edebileceğini ve onları da kendi partisinin yanına, otoriter düşüncesinin yanına çekebileceğini düşünüyor. O yüzden her iki televizyon kanalına ve üç gazeteye haksız hukuksuz ve gayrı meşru bir şekilde el koydu. Bu yapılan açıkça suçtur, gayri meşrudur, keyfidir, hukuksuzdur ve tamamen anayasal suç işlenmektedir. Bunun biz takipçisi olacağız. Kanaltürk ve Bugün TV'nin ve gruba bağlı gazetelerin havuz medyası haline getirilmesine karşı çıkacağız. Zaten 1 Kasım'dan sonra Türkiye'de iktidar değişeceği için herkes kendi malının yöneticisi haline gelecek." ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Akif Hamzaçebi de yapılan uygulamanın anayasal bir suç olduğunu dile getirdi. Hamzaçebi, "Türkiye'de medya ve basın özgür değildir. Medya üzerinde büyük bir hükümet baskısı vardır. Başından itibaren medya kontrol altına alınmak istenmektedir. Muhalif hiç bir sese tahammül yoktur. Gerçekten baştan beri medyaya karşı tutum budur. Koza İpek Grubu operasyonu çerçevesinde bu grubun bünyesinde yer alan televizyon ve gazetelerle ve diğer yayın organları ile olarak da yine bir baskı söz konusudur. Bu işlemlerin hukuki olduğunu hiç kimse iddia edemez. Çünkü Ceza Muhakemesi Kanunu 133. maddesi bir terör örgütünün varlığından bahseder. Böyle bir örgütün varlığı halinde bir takım güvenlik önlemlerinin alınabileceğini söyler. Ortada bir terör ya da suç örgütünün varlığı kanıtlanmış değildir. Bir dönem nasıl uydurma suçlar ve isnatlarla bir takım davalar açılmış ise şimdi de benzer bir süreç yürümektedir. Ben yürütülen bu işlemlerin medyayı ve muhalif sesleri susturma işi olarak görüyorum. Bu konunun hukuki olduğunu hiç kimse söyleyemez." diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu ise Koza İpek Grubu'na karşı yapılan bir hukuksuzluk olduğunu belirterek şunları söyledi: "Hiçbir medya grubunun böyle, şu ya da bu gerekçeyle veya açık bir işlenmiş suç değilse, bir terör bağlantısı yok ise kayyuma TMSF'ye devini benimsemem mümkün değil. Ama'sız konuşuyorum, bu Akın İpek grubuna, Koza'ya yapılan hukuk dışı bir uygulamadır. Tabir yerindeyse eşkıyalıktır. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Zaten amacın ne olduğu kayyum atanması kararından sonra yapılan atamalarla kimin nereye geldiğiyle gayet bellidir. Tabi ki havuz medyasının bir devamı olarak Koza İpek Grubu'nun kullanılması amaçlı başından beri ilk andan itibaren bu amaçla kurgulanmış bir oyunun neticesidir. Sabah gazetesi reklam müdürünün buraya atanması, hangi gerekçeyle atandığının bize açıklanması lazım. Kamuoyu adına bunu merak ediyoruz. Okur olarak, bir televizyon izleyicisi olarak kabul ediyoruz. Geriye doğru giderek bu televizyonların ve benzerlerinin Digitürk'ten ve Türksat'tan neden çıkarıldığını ve insanların haber alma haklarının niye ve nasıl engellendiğini açık açık anlatılması lazım. Bu iş sadece kağıt üstünde bir savcının kararıyla takdiriyle yapılacak bir iş değildir. Bunun 2 Kasım'dan sonra fevkalade açık bir şekilde dile getireceğiz. Bu kararı geri çevirmek için elimden geleni bir milletvekili olarak eğer yeniden seçilirsem bu kararı geri çevirmek için elimden geleceğimi söylüyorum."