CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, geçtiğimiz hafta makul şüphe kapsamında önce gözaltına alınıp serbest bırakılan, ardından tutuklanan Memduh Oğuz ve asistanı Nehir P.’yi Konya E Tipi Kapalı Cezaevi’nde ziyaret etti. Atilla Kart, cezaevi çıkışında yaptığı açıklamada, avukat Oğuz ve asistanı Nehir P.’nin tutuklanma sürecinin bir hukuk garabeti olduğunu dile getirerek “Neresinden bakarsanız bakın hukuk adına, vicdan adına bir dram teşkil eden süreci görüyoruz.” dedi.

'OĞUZ’A YÖNELTİLEN SUÇLAMALARIN HEPSİ AVUKATLIK MESLEĞİ FAALİYETİ'

Cezaevinde, avukat Memduh Oğuz ve yönetici asistanı olan Nehir P. ile görüştüğünü aktaran CHP’li Kart, şunları söyledi: “Memduh Bey’e yöneltilen suçlamaların hepsi de avukatlık mesleği faaliyetinin icrasıyla bağlantılı. Yani avukatlık mesleği dışında gerçekleştirmiş olduğu bir eylem söz konusu değil.

'AVUKATIN SORGUSUNU DOĞRUDAN CUMHURİYET SAVCISI YAPMASI GEREKİYORDU'

Avukatların sorgusunun doğrudan cumhuriyet savcısı tarafından yapılmasının yasal bir zorunluluk olduğunu vurgu yapan Atilla Kart, avukat Memduh Oğuz hakkındaki soruşturmanın emniyet tarafından yapıldığına dikkat çekti.

'2012’DE İŞE BAŞLAYAN ASİSTANA 2011’DEKİ SUÇ İSNAT EDİLİYOR'

Memduh Oğuz ile birlikte tutuklanan asistan Nehir P.’nin 2012’de işe başlamış olmasına rağmen iddia edilen suçun 2011’de bittiğine dikkat çeken Atilla Kart “Bakıyorsunuz suç tarihi 2011’de bitiyor, ancak yönetici asistanı Nehir Hanım 2012 yılında çalışmaya başlamış. Bu kayıtlarla sabit. Yani o çalışana yönelik olarak o eylemlerin, isnatların gerçekleşmesi maddi olarak mümkün değil. Şunu görüyoruz, bu ve benzeri davalar operasyonlar çok açık olarak söylüyorum ki hukuki nitelikli operasyonlar değildir, yasal nitelikli operasyonlar değildir.” dedi.

'17-25 ARALIK YOLSUZLUK ALGISINI YOK ETMEK İÇİN YAPILAN BİR OPERASYON'

CHP Konya Milletvekili Kart, yapılan operasyonların, Türkiye Cumhuriyeti’nin en tepesindekilerin siyasi çıkarlarını korumak için yapıldığını ifade ederek şöyle devam etti: “Bunlar tamamen, yukarıda birilerinin, en yukarıda birilerinin Türkiye Cumhuriyeti yönetiminden en yukarıda olan birilerinin kendi şahsını, aile bireylerini ve yönetim kadrosunun kişisel ve siyasi çıkarlarını korumak amacıyla 17-25 Aralık sürecinde ortaya çıkan o yolsuzluk algısının, vakasının yaratmış olduğu kamu vicdanında yarattığı o derin yarayı kendilerince yok etmek amacıyla, husumet ve intikam amacıyla gerçekleştirilen bir operasyon olarak görüyorum ve değerlendiriyorum.”

'YOLSUZLUKLARDAN BESLENMEK İSTEYENLERİN İNSAFSIZCA REKABETİNİ GÖRÜYORUZ'

Konya’da avukatlara yönelik yapılan operasyonun, bir avukatın savcılığa verdiği ifade üzerine soruşturmanın başlatıldığını hatırlatan Atilla Kart, yolsuzluklardan beslenenlerin nasıl insafsızca bir rekabet içerisine girdiğinin ortaya çıktığını anlattı. Kart, konuşmasında şunları söyledi: “Dramatik olan diğer bir husus, bu genel tablonun içine mahalli ve mesleki bir takım rekabet kavgalarının da bulaşmış olduğunu görüyorsunuz. Bu da diğer bir ibret verici tablodur. Orada şunu görüyorsunuz, özelleştirmeler üzerinden yapılan yolsuzlukları, isim vererek söylüyorum, MEDAŞ’lar üzerinden, bağlı olarak Seydişehir Eti Aluminyumlar üzerinden yapılan özelleştirmelerin yol açtığı yolsuzluklar, ama daha da ibret verici dramatik olanı o yolsuzluklardan beslenen meslek gruplarını görüyorsunuz. O meslek grupları bünyesinden birilerinin, o yolsuzluklardan beslenmek üzere nasıl insafsızca bir rekabet içine girdiğini, haksız bir şekilde, acımasızca bir rekabet içine girdiğini görüyorsunuz. Yani Türkiye’deki o sömürü çarkının devlet eliyle, hükümet eliyle gerçekleştirilen o sömürü çarkının ağlarını görüyorsunuz.

'3 TANE SULH CEZA HAKİMİ VARKEN ASLİYE CEZA HAKİMİ TUTUKLAMA KARARI VERİYOR'

Yaşanan hukuksuzluklar bugün HSYK’ya başvurduğunu aktaran Atilla Kart, avukatlara yönelik yapılan operasyondaki hukuksuzlukları ise şöyle sıraladı: “Burada tutuklanma aşamasından itibaren, gözaltı aşamasından itibaren hukuksuzlukların olduğu, adli kontrol şartıyla serbest bırakmaya rağmen nöbetçi hakim listesine müdahale edildiği 3 tane Sulh Ceza Hakimliği mevcut olmasına rağmen, onların görevlendirilmesi yerine 9. Asliye Ceza Hakimi’nin Sulh Ceza Hakimi sıfatı ile görev yaptığı yoklukta verilen tutuklanma kararının tefhimi aşamasında bu kez yeni hukuki garabetlerin yaşandığı, neresinden bakarsanız bakın hukuk adına, vicdan adına bir dram teşkil eden bir süreci görüyoruz. Olayı milletvekili olarak, hukukçu olarak bu boyutuyla görüyorum. Temel hak ve özgürlükler kapsamında savunma hakkının kısıtlanması boyutuyla hak arama özgürlüğünün engellenmesi boyutuyla takip edeceğimizi bu konuda Türkiye’nin, yurttaşlarımızın hangi görüşe mensup olurlarsa olsun sahipsiz olmadığını, hukukun himayesinde olduklarını, esas olan ve belirleyici olan hukuk olması gerektiğini ifade anlamında bu olayı takip etmeye devam edeceğim."