Cihan Sendikalar (Cihan-Sen) Konfedarasyonu Genel Başkanı Naci Haliloğlu, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) dershanelerin kapatılmaması yönündeki beklenen kararının bazılarını üzdüğü, bazılarını sevindirdiğini belirtti. Haliloğlu, Cihan Sendikalar Konfedarasyonu geniş kitleleri ilgilendiren eğitim-öğretim gibi önemli bir konuda kamu çalışanlarına zulme varan baskı, yıldırma ve hukuksuzlukları yakından takip ederek kamu çalışanlar ile öğrenci ve velilerin haklarının takipçisi olacaklarını vurguladı.

Naci Haliloğlu yazılı açıklamasında başta dersane sahipleri ve çalışanları ile MEB yöneticilerinden şube müdürleri, ilçe ve il eğitim müdürleri ile il müdür yardımcıları, bakanlık merkez bürokratlarının sevinenler arasında olduğunu, üzülenler arasında ise okul yöneticileri ile bakanlık maarif müfettişleri olduğunu savundu.

AYM kararlarının Türk hukuk sisteminde son basamak olsa da açıklanan gerekçeli kararlardaki bazı maddelerle okul yöneticileri ile bakanlık maarif müfettişleri adına yeni hukuki süreçler başlatılabileceğine işaret eden Haliloğlu, bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kapısının da hukuki olarak açık durumda olduğunu hatırlattı.

Haliloğlu devamında şunları kaydetti: “AYM nin kararına en fazla üzülenler ise Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile Müsteşarı Yusuf Tekin oldular. Çünkü karar açıklandığında ‘böyle bir karar beklemiyorduk, beklemiyorduk’ diye açıklama yaptılar. İlk şoktan sonra ise 'gerekçeli kararı bekliyoruz yol haritasını ona göre belirleyeceğiz' dediler. Maalesef gerekçeli karar da hukümet yetkilileri ile birlikte bu ikiliyi de memnun etmedi. Bakan ve Müsteşar 'üzüldüler' dedik. Üzülmekte çok haklılar. Çünkü kanunun çıktığı 14 Mart 2014 tarihinden AYM nin gerekçeli kararı açıkladığı 24 Temmuz 2015 tarihleri arasında o kadar çok hukuksuzluklara imza attılar ki bugün olmazsa bile ileri de yaptıkları hukuksuzlukaların hesabını bağımsız yargı önünde mutlaka vereceklerdir.
14 Mart 2014 tarihinde çıkarılan kanunla bakanlık merkez ve taşra teşkilatında yöneticilik yapan binlerce kişi görevlerinden alındılar, haklarında hukuksuz soruşturmalar açıldı, il dışına hukuksuz görevlendirilmeler yapıldı. Okul yöneticisi atamalarındaki puanlama sisteminde usulsüzlükler yapılarak binlerce okul yöneticisinin haklarına girildi. Liyakatsiz ve usulsüz atamaların bir kısmı ise yargıdan döndü."

Bununla birlikte dersane sahiplerine ve çalışanlarına yönelik de hukuksuzluklar yapıldığına dikkat çeken Hahioğlu, şöyle dedi: “Hatırlayalım; Bakan Avcı ve Müsteşar Tekin '14 Mart 2014 tarihinde çıkarılan kununla birlikte 5580 Sayılı MEB Özel Öğretim Kanunundan Dersane tanımı çıkarılmıştır' dediler. Evet Bakan ve Müşteşar doğru söylüyorlar kanundan dersane tanımı çıkarılmıştır. O zaman bu ikiliye şunları sormak gerekir. Peki 14 Mart 2014 tarihinden itibaren 24 Temmuz 2015 tarihine kadar dersaneleri hangi kanuna göre denetim ve teftişe tabii tuttunuz, kurumlara ve şahıslara neye göre cezalar verdiniz. Milli Eğitim Temel Kanunun 17. maddesi 'Resmi, özel ve gönüllü her kuruluşun eğitimle ilgili faaliyetleri, Milli Eğitim amaçlarına uygunluğu bakımından Milli Eğitim Bakanlığının denetimine tabidir' der. Bu maddeye göre sadece genel bir denetim yapabilirsiniz. Ama kurumlara ve şahıslara ceza veremezsiniz. Yani yaptığınız denetim ve teftişler ile verdiğiniz cezalar hukuksuz ve geçersizdir. Başta Bakan Nabi Avcı, Müsteşar Yusuf Tekin ile Rehberlik ve Denetim Başkanı Atıf Ala kanuna aykırı emir ve talimat vermekten, il milli eğitim müdürleri, il maarif müfettişleri başkanları ve il maarif müfettişleri de kanuni olmayan emir ve talimatları uygulamaktan dolayı sorumludurlar."

Haliloğlu açıklamasını, Cihan Sendikalar Konfedarasyonu geniş kitleleri ilgilendiren eğitim-öğretim gibi önemli bir konuda kamu çalışanlarına zulme varan baskı, yıldırma ve hukuksuzlukları yakından takip ederek kamu çalışanlar ile öğrenci ve velilerin haklarının takipçisi olacaklarını belirterek, tamamladı.