Türkiye’nin yabancı savaşçıların sınırdan Suriye'ye geçişini engellemek için çaba sarf ettiği ancak Türkiye’nin kendi vatandaşlarının cihatçılara katılması konusunda yeteri kadar çaba sarf etmediği iddia ediliyor.

Al-Monitor'de yer alan 'İslam Devleti’nin yeni Türk Birliği Kürtlerin aklını nasıl çeliyor?' başlıklı araştırma haberde, cihata eleman kazandıran kişilerin ve sempatizanlarının İstanbul, Ankara ve Konya gibi şehirlerde rahatça dolaşabildikleri ifade ediliyor.

Haberde, Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) bağlı Suriyeli Kürt savaşçıların, cihatçıların stratejik kalelerinden biri olan Tel Abyad’daki İslam Devleti’ni (İD) kuşatmasıyla birlikte binlerce sivil Türkiye sınırına akın ettiği belirtiliyor. Halihazırda yaklaşık iki milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'nin ilk etapta sınırı açmamakta direttiği ve mültecileri tazyikli suyla dağıtmaya çalıştığı hatırlatılarak, uluslararası kamuoyundan eleştiri yağması üzerine Türkiye'nin tutumunu değiştirdiği belirtiliyor. YPG’nin 15 Haziran’da Tel Abyad zaferini ilan ettiği gün Türkiye’ye kimi yasa dışı yollardan en az 23.000 Suriyelinin geçtiği tahminine yer veriliyor. Suriyeli mültecilerden ziyade asıl sorunun İD militanının mültecilerin arasına karışarak ülkeye giriş yaptığına dikkat çekiliyor.

Güvenlik güçlerinin Tel Abyad’dan Türkiye’ye geçmeye çalışan birkaç İD savaşçısını yakaladığı hatırlatılarak, İD’in Türkiye’deki varlığının sadece bir 'gölge'den ibaret olmadığı, cihata eleman kazandıran kişilerin ve sempatizanlarının İstanbul, Ankara ve Konya gibi şehirlerde rahatça dolaşabildikleri kaydediliyor. Al-Monitor’a konuşan gazeteci-yazar Levent Gültekin, "Türkiye, İD ve diğer köktenci örgütler için verimli bir ortam sunuyor." ifadesini kullanıyor.

İD'E KATILAN BİR TÜRK

Haberde, Hüseyin Mustafa Peri'nin, geçen yıl Eylül’de İD’e katılan bir Türk vatandaşı olduğu hatırlatılarak, haziran başında Suriyeli Kürtler tarafından kurşunla yaralanması sonucu Tel Abyad’ın doğusundaki sınır kasabası Tel Hamis’te yakalandığı ve bir videoda örgüte katılma sürecini çarpıcı bir açıklıkla anlattığı ifade ediliyor.

Haberde, Peri hakkında şu bilgi veriliyor: "Üniversite eğitimini yarıda bırakan Peri, 25 yaşında ve Adıyamanlı. Adıyaman’da İD’e yakınlık ve sempati duyan İslami cemaat ve tarikatların sayısının artışta olduğu söyleniyor. Cihatçılarla ilk temasının İstanbul’un dar gelirli semtlerinden Güngören’deki bir fırında gerçekleştiğini söyleyen Peri, fırına ve üst katında bulunan mescide pek çok cihatçının gelip gittiğini anlatıyor: 'İstanbul’da bir şahısla tanıştım, İbrahim Usame isimli. O biraz anlattı ve dinledim. Biraz değişik bir şahıs, marjinal bir duruşu vardı, marjinal bir giyimi vardı. İşte sakal bırakması, cepli pantolon giymesi, saçlarını uzatması… Şekil olarak tam bir İD şekli diyebiliriz.'
İdeolojik eğitim Usame’nin Peri’ye okumasını telkin ettiği bir dizi dini metinle başlamış. Bunlar arasında Müslüman Kardeşler’in ideologları tarafından yazılan kitaplar da var.
Usame’nin İslam Devleti’ne mensup olduğunu duyunca şaşırdığını söyleyen Peri şöyle ekliyor: 'Çünkü bayağı bir ihtilaf vardı İhvan-ı Müslüm’le. İD, Müslüman Kardeşler üyelerini tekfirci ve mürtet olarak görüyor.' Peri, Usame’nin İslam Devleti’ne katılma çağrısını geçen yıl Eylül’de kabul etmiş."

'GÜNGÖREN'DE BİR FIRIN'

Al-Monitor, Peri’nin iddialarını araştırmak için Güngören’de emlakçılık yapan Kürt kökenli Hüseyin Demir'le yapılan röportaja yer veriyor. Demir, Al-Monitor’a Güngören’in 'Suriyelilerle dolu' olduğunu "Çoğu bodrum ya da zemin katlarda yaşıyor. Ben onlarla iş yapmayı bıraktım çünkü kimdir necidir bilemiyorum. Geçen gün 'cihatçıya benzeyen' yaklaşık 30 kişilik bir grup emlakçının önünden aceleyle geçti. Niye koştuklarını, kim olduklarını bilemiyorum. YGP’nin Tel Abyad’ı almasıyla yeni bir Suriyeli akını oldu." sözleriyle anlatıyor.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi Yılmaz Yücel ile birlikte Peri’nin anlattığı Güngören’in Haznedar Mahallesindeki fırın ve mescidin peşine düşen Al Monitor, bahsi geçen mescidin İslamcı bir dernek olan Hisader’in merkeziyle aynı binada bulunduğunu aktarıyor. Semt sakinlerinin çocuklarını kandırarak Suriye’deki savaşa katılmaya ikna etmekle suçladığı Hisader’e ilişkin iddialar geçen haziranda basına yansıdığı hatırlatılan haberde, şöyle deniliyor: "Hisader’in savunmasız gençleri önce kendi adamları vasıtasıyla uyuşturucuya alıştırdığı sonra da bağımlılıktan kurtulmalarına yardım ederek ağına düşürdüğü iddia edilmiş, haberlerde geçimini sütçülükten kazandığı söylenen İbrahim Usame’nin de adı geçmişti. Güngören’in mimli mahallelerinden Tozkoparan’da uyuşturucuya kolayca ulaşılabiliyor. Nitekim, polisin Güngören’de yüksek miktarda uyuşturucu ele geçirdiğine ilişkin haberler sık sık basına da yansıyor. Güngören’in sokaklarında gezen Porsche, BMW ve Mercedes gibi çok sayıda lüks araç ise gelir düzeyine ilişkin ipuçları veriyor. Tabii, semt nüfusunun büyük bölümünü oluşturan tekstil işçileri dışındakilerin... Temmuz’da kapatılmasına karar verilen Hisader’in Haznedar’daki sıradan bir binanın birinci katında bulunan dairesi şu an boş. Camları eski gazetelerle kaplı. Ancak alt katındaki 'Beslioğlu Unlu Mamulleri' yoğun çalışıyor. Sahipleri de Peri gibi Adıyamanlı. Fotoğrafını gösterince Peri’yi daha önce hiç görmediklerini söylediler. Yetkili olduğu anlaşılan kır saçlı tek gözü kör bir adam 'Biz burayı sadece dört ay önce devraldık' dedi. Fırının Trabzonlu olan eski sahiplerinin irtibat bilgilerini almak için ısrar edince önce kaçamak yanıtlar verdi sonra da sinirlenerek eliyle dükkandan çıkmamı işaret etti. Fırının yanındaki kırtasiyeci de misafirperver değildi, 'hiçbir şey bilmiyorum' dedi."

Peri’nin Kasım’da Suriye’ye giderek İslam Devleti’ne katıldığı aktarılan haberde, Peri'nin şu ifadelerine yer veriliyor: "İbrahim Usame bir numara verdi. Daha sonra ben numarayı aradım. Gaziantep’e geçmemi istediler. Gaziantep’te gittiğim noktadan önce taksi sonra da minibüsle Suriye sınırına kadar götürüldüm. Yanımda üç dört tane Endonezyalı vardı, üç tane de Türkistanlı vardı. Zaten geçerken kaçakçı hızlı bir şekilde koşmamızı istedi. Sırt çantalarımızla koştuk o şekilde. Ben görmedim asker. Tahminen geçiş kolay. Çünkü 50 metre koştum ve herhangi bir sorun görmedim yani."

'OBAMA'NIN G-7 ZİRVESİ'NDEKİ HAYAL KIRIKLIĞI'

Türkiye Suriyeli savaşçıların topraklarını kullanarak Suriye’ye geçmesine kayıtsız kaldığı için uluslararası toplum tarafından defalarca eleştirildiği kaydedilen haberde, ABD Başkanı Barack Obama'nın haziran başında Almanya’da yapılan G-7 zirvesi sırasında bu durumdan duyduğu hayal kırıklığı şöyle aktarılıyor: "Bunların tümü engellemez ama daha iyi bir iş birliği, daha iyi bilgi paylaşımı ve Türkiye Suriye sınırının daha etkin bir şekilde denetlenmesiyle büyük bölümü engellenebilir. Bu, Türk makamlarıyla daha sıkı iş birliği yapmak istediğimiz bir alan, ki onlar da bunun bir sorun olduğunu kabul ediyorlar ama kapasitelerini tam olarak ihtiyaç duyulan seviyeye çıkarmış değiller."

Türk yetkililerin aynı fikirde olmadığı belirtilen haberde, "Onlara göre sorun aslen yabancı savaşçıların geldikleri ülkelerden kaynaklanıyor. İsminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a konuşan diplomatik bir kaynak şu bilgileri verdi: 'Yabancı bir terörist savaşçı için Türkiye aslında hiç başlamaması gereken bir yolcululuğun varış noktasından önceki son durak. Sorumluluk paylaşımı açısından, kaynak sağlayan ülkenin birkaç yüz yabancı savaşçıyı durdurma sorumluluğu varken Türkiye’den binlerce savaşçıyı durdurması bekleniyor, bunu görmek lazım." deniliyor.

Türkiye'nin Haziran başından itibaren 2011’de oluşturulmaya başlanan 'giriş izni yok' listesine binaen 1400’ü aşkın kişiyi yabancı savaşçı şüphesiyle sınır dışı ettiği kaydedilen haberde, "Türk kaynak da şu noktaya dikkat çekti: 'O listedeki isimlerin beş binden fazlası sadece 2014’te eklenenlerdi. Bu da bilgi paylaşımı açısından artan uluslararası iş birliğine işaret ediyor, önceki yıllarda böyle bir şey yoktu. Suriye sınırındaki gelişmiş yolcu tarama ve güvenlik kontrolleri sayesinde de geçen yıl 650 şüphelinin Türkiye’ye geçişine izin verilmedi."

Batılı diplomatların, Türkiye’nin yabancı savaşçıların sınırdan geçişini engellemek için daha fazla çaba sarf ettiğini düşündüğü belirtilen haberde, şöyle deniliyor: "Ancak Peri’nin anlattıkları Türkiye’nin kendi vatandaşlarının cihatçılara katılması konusunda yeteri kadar çaba sarf etmiyor olabileceğine işaret ediyor. Peri’nin gönderildiği Türk birliği 'Ebu Usame Kürdi' mahlasını kullanan bir 'emir' tarafından yönetiliyormuş. Peri Afganistan’da da savaşmış, Konyalı bir Kürt olan Ebu Usame için 'genel emirdi' diyor. Birliğin nasıl dağıtılacağına da emir karar veriyormuş: '10 kişi bu şekilde 10 kişi bu şekilde…' Kürdi’nin kardeşi Abdüsselam da aynı birlikteymiş: 'O askeri emirdi, başımızda duran yani askeri olarak duran kişiydi.'

Türk birliğinde yaşı ortalama 20-22 olan savaşçılar çok az askeri tecrübeleri olmasına rağmen sadece iki haftalık bir eğitimden sonra savaşa gönderilmiş: 'Yani hiçbiri savaşmanın ne olduğunu bilmiyor. Fakat hepsi bir arada, hepsi bir anda şehit oldu.'

'Benim gibi araştırarak gelenler vardı' diyen Peri bazılarının da Konya’daki medreselerden geldiğini anlatıyor. Bu medreselerde birçok cihatçı imam olduğu söyleniyor. Peri’nin ismini verdiği 'hocalar'ın arasında İslam inancının yayılması için cihatın yılmaz savunucularından olan Kürt vaiz Aladdin Palevi de var. Palevi 'Cihat Kavramı' başlıklı bir makalesinde şu ifadeleri kullanıyor: 'Cihat İslam kalesini koruyan, Müslümanların mallarını, ırzlarını, kanlarını muhafaza altında tutan bir surdur. Allah’ın kanunlarında uzlaşmanın yeri yoktur.'

Türkiye’nin Suriye’deki radikal gruplara destek verdiği iddialarını belgeleyen eski Cumhuriyet Halk Partisi Konya milletvekili Atilla Kart da oğullarının cihata katılmaya Suriye’ye gitmesinden yakınan pek çok seçmeni olduğunu söylüyor. Onların da Peri gibi sınırı Gaziantep’ten geçtikleri düşünülüyor. Kart şöyle diyor: 'Tüm bu bilgileri yerel güvenlik yetkilileriyle paylaştım. Kıllarını kıpırdatmadılar."