Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Görevlisi Berna Asfuroğlu, çocukların yaş gruplarına göre ölüm kavramı üzerine yaşadığı evreleri anlattı.
Asfuroğlu çocukların zihinsel gelişimi henüz tamamlanmadığı için, çocuğun ölüm kavramı anlayışının yetişkinlerden farklı olduğunu kaydetti . Samandağ Belediyesi tarafından yürütülen Bilinçli Ebeveyn Projesi kapsamında, "Çocuklarda Ölüm Kavramı" konulu seminer düzenlendi.
Seminere konuşması olarak katılan Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Görevlisi Berna Asfuroğlu, annelere çocuklarına ölümü sevimli ve aranacak bir şey gibi göstermeye çabalamamaları uyarısında bulundu.

İlk çocukluk yıllarında ölüm korkutucu olmadığını çünkü belirsiz ve bulanık bir kavram olarak algıladıklarını aktaran Asfuroğlu çocukların büyüklerin konuşmalarını dinleyerek ölüm haberlerini duyarak, ölü hayvanları görerek anlam çıkarmaya çalıştıklarını söyledi. O yaşlarda gördüklerinden pek etkinlenmezmiş gibi görünen çocukların beş yaşına kadar “ölüm, ölmek, ölmüş" sözlerini duygulanım olmadan söylediklerini aktaran Asfuroğlu "Ölürsün inşallah diyen dört yaş çocuğu kızgın görünse de ne dediğinin bilincinde değildir. Bu yaşa kadar ölüm dönüşü olan ya da uzun bir yolculuktur. Bu yaşta çocuk bir adam ölmüş evi de kıyafetleri de ölmüş diyebilir. Ölerek kımıldamadan yatma düşüncesi gelişir. Dört yaşında bir çocuk ölen kuşu için “anne bak kuşumuz ölmüş diyebilir. Ama ardından ilçe verelim iyileşsin, su içirelim dirilsin” der" dedi.

"ÖLÜM 5 YAŞINDA KORKUTUCU OLMAYA BAŞLAR"

Ölümün beş yaşında yavaş yavaş korkutucu olmaya başladığını kaydeden Asfuroğlu çocukların bu yaşta anne ve babasının ölüp ölmeyeceğini sık sık sormaya başladığını söyledi. Bir annenin ölümü uykuya benzediğini söylemişse de bazı çocuklar yatmaktan, uykuya dalmaktan korkmaya başladıklarını anlatan Asfuroğlu şöyle konuştu "Ölülerin toprak altında nasıl da kımıldamadan yattıklarını ne yiyip içtiklerini sormaya başlar altı yaşına doğru yaşlılık ve hastalıkla ilişkilendirilebilir. Çoklar bu yaşlar da olayları somutlaştırarak kendileri için daha kolay anlaşılır hale getirirler. Ölümün Azrail ya da şeytan gibi can alıcı bir varlığın işi olduğu düşüncesi yer eder. Çocuklara depremde, trafik kazalarında ölen insanların ve hayvanların tanrının isteği ile öldüklerini anlatmak çok güçtür. İyi insanların cennete gideceğini öğrenmek onları bir az yatıştırır. Bu düşünce çocukları mezara girmek kadar korkutucu gelmez. Çocukların ölüm korkusunun temelinde ‘yalnız kalma’ korkusu yatar. “beni üzersen ölürüm, annesiz kalırsın” diye açıklama yapan anneler çocuklardaki bu korkuyu iyice pekiştirirler öylece çocuk sevdiklerinin ölümünü kendine yönelmiş bir ceza olarak algılar. Sekiz – on yaşında artık ölümün geri dönülmeyecek bir son olduğunu kavramaya başlar."

"ÇOCUKLAR YETİŞKİNLER GİBİ YAS TEPKİSİ GÖSTERMEZ"

Ölümle ilgili çocuklarda kaçınılması gerekenleri de sıralayan Asfuroğlu "Çocuk acı haberi sığınacağı ve dayanacağı kimseden duymalıdır. Ancak beklenmedik ölümler de, çocuğun alıştırılması uygun olur. Çocuk, ölüm sonrası dönemde başka bir dönemde başka bir kente gönderilmemeli yaşayan ana babaya yakın ve çocuğun çok iyi tanıdığı bir akraba yanında kısa bir süre tutulmalıdır. Gerçek açıklandıktan sonra yas tutanların yaslarını çocuktan gizlemek için aşırı bir çaba göstermediği unutulmamalı, üzgün görünmediği için ağıtları, dövünmeleri ve haykırışları görmemesi uygun olur Çocuğun yetişkinler gibi bir yas tepkisi göstermediği unutulmamalı üzgün görünmediği için suçlamaktan kesin olarak kaçınılmalıdır. Çocuk, ölümü yadsıma davranışın içine girmişse bekleyin ve anlayışla davranın. Çocuğun soru sormasına destekleyin ve hep yanında olacağınızı yaşamınızı birlikte yürüteceğinizi anlatın. Özellikle, okul çağına gelmemiş çocukların gömme törenlerinden uzak tutun. Çocuğa ölümü sevimli ve aranacak bir şey gibi göstermeye çabalamayın."