Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşmesini ardından basın açıklaması yaptı. Davutoğlu, "Suriye’de sorun olmamış olsaydı bugün Türkiye ve Almanya ve Avrupa, bir bütün olarak da mülteci akınına maruz kalmayacaktı. Bu çerçevede Suriye’deki son gelişmelere kapsamlı bir şekilde ele aldık." dedi.

Başbakanlık ofisinde Merkel ile görüşen Davutoğlu yatığı açıklamalarda şu ifadelere yer verdi:

"ALMANYA TÜRKİYE ARASINDAKİ İKİLİ İLİŞKİLER

Merkel’i ağırlamaktan, bölgesel ve küresel konuları görüşmekten büyük bir memnuniyet duydum. Gerek ikili görüşmede gerekse heyetler arası görüşmede birçok konuda ortak bir perspektifi paylaşmaktan, Türk-Alman ilişkilerinin taşıdığı önemi konusunda aynı yaklaşımı görmekten büyük bir memnuniyet duydum. Türkiye ve Almanya tarihi dostluğa sahip iki ülkedir. Geçmişte olduğu gibi bugün de sorunlara bu tarihi dostluk perspektifinden bakmaktadır. Hem siyasi hem ekonomik olarak yakın ilişkilerimiz var. NATO’da ortak savunma sisteminin parçasıyız.

Bu sene içinde Berlin’e yaptığım ziyarette iki ülke arasında ilişkilerin daha da sistematik boyut kazanması için birlikte stratejik işbirliği şeklinde çalışabilecek mekanizme üzerinde mutabık kalmıştık. Bugün ilişkilerimizde yeni boyut kazandıracak önemli bir adım olarak bu toplantının gelecek Ocak ayında Berlin’de yapılması konusundaki mutabakatımızı bildirmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Böylece Merkel’in İstanbul ziyaretine de güzel bir karşılık verme imkanı da bulmuş olacağız.

MÜLTECİLER

Suriye’de son 5 yıl içinde insani bir trajediye dönüşen soruna cevap bulunmaması hususunda her iki ülke de duyduğumuz rahatsızlığı ifade ettik. Suriye sorunu çözülmeden mülteciler sorunun çözülmesi çok zor. Suriye’de sorun olmamış olsaydı bugün Türkiye ve Almanya ve Avrupa, bir bütün olarak da mülteci akınına maruz kalmayacaktı. Bu çerçevede Suriye’deki son gelişmelerİ kapsamlı bir şekilde ele aldık. Bütün ilgili ülkeleri Suriye’deki gelişmelerin daha da olumsuz yönde seyretmemesi için duyarlı davranma hususunda da ortak bir perspektifi dile getirdik.

Mülteciler konusu görüşmelerimizin ana unsurunu oluşturdu. Yasa dışı göç hiçbir ülkenin tek başına başa çıkabileceği bir husus değildir. Suriye ve mülteciler konusu ne Türkiye meselesidir ne bir Almanya ne de bir Avrupa, Ortadoğu meselesidir. Artık karşıya kaldığımız sorun küresel bir sorundur ve bütün ülkelerin bu soruna çözüm bulaması konusunda işbirliği yapması şarttır. Bugün Türkiye 2 milyon 200 bini aşkın mülteciye ev sahipliği yapmakta ve 7 bucuk milyar doları aşkın bir mali külfet üslendi. Şunu görmekten memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum son aylarda Avrupa da dünyada bu konuda çok duyarlılık oluştu. Bu duyarlılık konusunda Merkel takdir ediyoruz. Mültecilerin sorunlarına kayıtsız kalmadı. Ankara'daki terör saldırılarına karşı taziyelerini bildirdiler. Bende Köln Belediye başkanına yapılan saldırıdan dolayı acil şifalar diliyorum.

Biz Türkiye olarak yasa dışı göçle mücadele insan kaçakcılığına karşı mücadele etmekte kararlıyız. Türkiye olarak 4 konu ele aldık. Birincisi bu göçün ve mületecileri külfet paylaşımı çerçevesinde adil bir külfet paylaşımı olmasıdır. Son 4 yıl içerisinde Türkiye bu konuda yalnız bırakılmıştır. İnsani trajedide kendisini hiç bir payı olmadığı sorunun maliyetlerini öder konumda kalmıştır. Bu konuda oluşan yeni tutumdan memnuniyet ifade ediyoruz. Külfet paylaşımı sadece 3 milyar Euro değil önemi olan bundan sonraki süreci beraber yürütmemizdir.

SCHENGEN VİZESİ

Ancak Geri Kabul Anlaşması olabilmesi için aynı zamanda da Türk vatandaşlarına Schengen uygulamasının başlaması lazım. Bu, bizim Suriye krizi ortada yokken mutabık kaldığımız bir husustu. 2017 için planladığımız bu konuyu, 2016 içinde gerçekleştirebilmek için AB süreci içinde tabii, Almanya burada tek başına değil, ciddi bir çalışma yürütüyoruz. Ümit ederiz ki 2016 Temmuz itibariyle hem Geri Kabul Anlaşması hem de Schengen vize uygulaması aynı anda devreye girer.

AB FASILLARI

Beklentimiz, ahde vefa ilkesi doğrultusunda Türkiye-AB ilişkilerini donmuş olduğu konumdan çıkartarak, yeni bir hayatiyet getirecek şekilde, katılım müzakereleri sürecinin hızlanmasıdır. 17, 23, 24, 26 ve 31. fasılların açılabilmesini biz mümkün görüyoruz. Önümüzdeki günlerde 17, 23 ve 24 öncelikli olmak üzere bu konulardaki çalışmalarımızı hızlandırmak konusunda da mutabık kaldık."