HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin İzmir’de düzenlediği dayanışma toplantısına katıldı. Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, “Demirtaş'a bir daha ‘Selahaddin’ demeyeceğiz” sözlerine “Doğrusu ben böyle zekice bir hamle beklemiyordum seçim kampanyası döneminde. İki üç gündür uyumuyoruz ne yapacağız diye. Ben ismimi nereden geldiğini, ismimin kıymetini de biliyorum. Sen kendine bak. Sen Ahmet isminin ağırlığını taşıyabiliyor musun?” diye cevap verdi.

Partisinin düzenlediği toplantıya katılan Demirtaş daha sonra gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yüklendi. Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Demirtaş'a bir daha ‘Selahaddin’ demeyeceğiz. Bizim için Selahaddin, Kudüs fatihi Selahaddin Eyyübi'dir" sözlerine karşılık, “Doğrusu ben böyle zekice bir hamle beklemiyordum seçim kampanyası döneminde. İki üç gündür uyumuyoruz ne yapacağız diye. Çünkü biz bütün kampanyamızı Başbakan bize Selahattin diyecek diye hazırlamıştık. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Düşüneceğiz daha. Allah yardımcısı olsun. Bu kadar zeki Başbakanımız olduğu için çok gururluyuz. Böylesine muhteşem bir seçim kampanyası hamlesi beklemiyorduk. Ne yapacağımızı şaşırdık" dedi.

Demirtaş, PKK’nın silahsızlanma kongresinden vazgeçmesine yönelik soruya şöyle cevap verdi: “Cumhurbaşkanı'na sormak lazım. Engelleyen kendisi. Sayın Cumhurbaşkanı'nın tavrı, süreci kesintiye uğratan hamleleri, barışa doğru giderken müzakerenin başlamasını önleyen hamleleri, bütün bunlar Sayın Cumhurbaşkanı'nın kendi arzu ettiği ve bilerek müdahale ettiği gelişmelerdir. Fakat biz her halükarda barış arayışından vazgeçmemeliyiz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu ülkede barışa ihtiyacı olmayabilir. Görünen o ki zaten ülkeyi karış karış dolaşıp gerilim yaratıyor. Sayın Cumhurbaşkanı birleştirici, bütünleştirici bir misyon üstlenmekten çok, tansiyonu yükseltmek, kutuplaştırmak, ayrıştırmak için bayağı çaba sarf ediyor ama biz toplum olarak vazgeçmemeliyiz. Barış hepimizin hakkıdır, isteğidir, beklentisidir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Batman’da, “Dağlarda Zerdüştlük eğitimi veriyorlar” sözlerini de değerlendiren Demirtaş, "Bence orada şunu önemsemek lazım. Batman'da taşeron işçilere 'nankör' demiş olması bence oradaki en vahim şeydir. Düşünü ki bir cumhurbaşkanı yüzlerce milyar harcayarak bir saray yaptırıyor kendine. Sarayın lüks harcamalarından artık gına geldiği bir ortamda işten çıkarılmak üzere olan taşeron işçiler ki asgari ücret alıyorlar. Cumhurbaşkanı'nın miktarını bilmediği o asgari ücret var ya ondan alıyorlar. Cumhurbaşkanı'ndan yardım istemek için mitinge gidiyorlar. Nankör olmakla suçlanıyorlar. Asıl bence sorgulanması gereken zihniyet budur. Ne inanca sığar, ne hukuka, ne kanuna, ne insani tutuma sığar Cumhurbaşkanı'nın bu özelliği. Onu örtmek, kapatmak için sürekli bize hakaret, yalan, iftira, din tacirliği üzerinden saldırma çabası içinde. Bence bütün bunlar paniklediklerinin göstergesi. Gidiş başlamıştır. AKP’nin artık Türkiye’nin başına bela olan bu siyasetinden kurtulma zamanı yaklaştıkça korku ve panik siyaseti artıyor. Ne söylediğini şaşırıyor. Söylediklerine kendileri de inanmıyorlar. Bu kadar seviyesi düşük bir kampanyayı AKP sözcülerinin yürütüyor olması bu seçim ortamına layık bir tutum değil” diye konuştu.

HDP’nin baraj sorunu olan parti olduğunu ama buna rağmen insanların inançlarını sömürmediklerini ifade eden Demirtaş, "Din, kimlik ticaret yapmıyoruz. Kimsenin seçim bürosuna saldırmıyoruz. Türkiye toplumu farkı görmeye başladı. Düne kadar ‘ülkenin her yerine niye gitmiyorsunuz?’ diyenler bugün her yere gidiyoruz diye orada bize saldırıyorlar. Ülkenin Cumhurbaşkanı başta olmak üzere. Başbakan, Hükumet sözcüleri hedef gösteriyorlar. Açıkça saldırın kavramını kullanmadan bütün kirli güçlerine ‘HDP’yi oralara sokmayın’ mesajı veriyorlar. Oralardan milletvekili kazanmanın zor olduğunu bilmiyor muyuz? Biliyoruz. Hatta bazı şehirlerde milletvekili kazanmamızın imkansız olduğunu bilmiyor muyuz? Niye gidiyoruz oralara? Çünkü ülkeyi kutuplaştıran AKP’nin açtığı yaraları sarmak istiyoruz. Önceden ayarladıkları tahrik gruplarıyla partimizin bürolarına saldırılar gerçekleştiriyorlar. Partimizin bayrakları polislerin kortejinde yakılıyor. Polisler izliyorlar. O yaktırdığınız bayrakların tamamın halkın helal parasıyla alınmıştır. Bazılarınızın partilerinin bayrağı gibi hırsız parasıyla alınmış bayraklar değil. Yakmakla da bitmez" şeklinde konuştu.

7 Haziran’dan sonra işler değişirse Cumhurbaşkanı'nın yaptığı harcamaları kuruş kuruş denetleyeceklerinin sözünü veren Demirtaş şu ifadeleri kullandı: “Neymiş, terleyen Cumhurbaşkanı olacakmış. Halkın parasıyla niye terliyorsun? Sen otur yerine sana söz öylesine terleteceğiz ki seni, hiç merak etme. Halkın parasını koymuş cebine, şehir şehir harcıyor, dağıtıyor mitinglerde, yollarda. Bütçeyi hoyratça kullanıyor, AKP için seçim kampanyası yürüttüğünü bütün toplum biliyor. Buna rağmen ‘ben tarafsız bir Cumhurbaşkanıyım’ diyor. Her mitinginde HDP’yi yuhalatmıyor musun? Bir kere AKP’yi yuhalat da tarafsız olduğuna inanalım. Mesela de ki; ‘bu AKPliler var ya Soma’da 301 kişiyi katlettiler’ de, senin tarafsız bir Cumhurbaşkanı olduğuna inanalım.”