Adana depreminin üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen, şehirde bölgesine göre yüzde 60-80 oranında kaçak yapılaşma olduğu belirtildi.

Adana ve çevresinde 27 Haziran 1998 günü büyüklüğü 6.3 olan depremde, 59’u şehir merkezinde kent merkezinde, 86’sı Ceyhan’da olmak üzere 145 kişi yaşamını yitirmiş; 802 konut ile 18 işyeri tamamen yıkılmıştı. Ayrıca 10 bin 232 adedi yıkık veya ağır derecede olmak üzere toplam 82 bin 552 bina hasar görmüştü.

Depremin yıl dönünü nedeniyle Şehir Plancıları Odası Adana Şubesi’nden yapılan açıklamada, Adana-Ceyhan depreminin üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen hala yüzde 60 - 80 aralığında kaçak yapılaşmanın olduğu, ruhsatlı ve mühendislik hizmeti görmüş yapıların da teknik ve bilimsel esaslara uyulmadan, zayıf zemin koşulları dikkate alınmadan, denetimsiz ve kalitesiz biçimde üretildiği vurgulandı.

Olası yeni bir depremde aynı kayıpların yaşanmaması için hem vatandaşlara hem de yerel yönetimlere farklı sorumluluklar düştüğü belirtilen Şehir Plancıları Odası’nın açıklamasında, “Buna göre, vatandaşlar imar kanunu ve yönetmeliklerine uygun, ruhsatlı yapı üretilmesi konusunda duyarlı ve bilinçli olmalı. Yerel yönetimler ise afet risk yönetimi çalışmalarına bir an önce başlamalı, denetimli ve kaliteli konutların üretimi ile kontrolünü sağlamalıdır.” denildi.

Açıklamada, planlama prensiplerine göre kent bütününde atılması gerekli öncelikli adımlar şöyle sıralandı; ”Planlara esas mikro bölgeleme etütlerinin yapılması. Risk azaltma giderlerinin ‘maliyet’ değil, ‘yatırım’ olarak tanımlanması. Risk azaltacak yöntemlerin, hem yönetimler hem de vatandaşlar tarafından benimsenmesini sağlayacak etkinliklerin düzenlenmesi. Paydaş kurum kuruluşlar arası işbirliklerin geliştirilmesi. Afet bilgi altyapısının oluşturulması. Kentsel risk analizlerinin yapılması. Sakınım planının hazırlanması ile planın yeniden değerlendirilme sürecinin izlenmesi olarak tanımlanabilir. Zarar azaltma ve risk yönetimi çalışmaları yürütülürken, risk yönetimi kültürünün toplumun her kesiminde yaygınlaştırılması gerekmekte; kaderci toplum olmaktan çıkıp, dirençli toplum olmaya doğru adım atılmalıdır. Bunun için hem sivil toplum kuruluşları hem de yerel yönetimlerin etkin katılımları için sürekli olarak çeşitli etkinler yapılmalıdır.”