Esasında Devlet daire binalarının Eskişehir Yolu boyunca sıralanmasına bir itirazımız da yok. İtirazımız, Eskişehir Yolu boyunca yeni yapılan Devlet dairelerine ait binaların lüks, ihtişam ve çok abartılı bir şekilde dizayn edilmesi ve çok masraf yapılmasıdır. Birkaç gün önce iki Devlet dairesine işim düştü. İkisi de Eskişehir Yolu üzerinde ve ikisi de yan yana. İkisi de yeni yapılmışlar. Yeni binaların girişlerini öyle ihtişamlı yapmışlar ki, Devlet dairesine girmiyorsunuz da, sanki Mısır'daki Piramitlerin içine giriyorsunuz. Girişlerdeki bu ihtişamdan sonra, oraya girip de çalışan yöneticiler ”“maazallah- ekabirliğe düşebilir. Ben o yeni binalarda sinsi bir ekabirlik koktuğunu hissettim. Yeni binaların girişindeki bu ihtişam ve şahşaha, zaten beş-on yıldır artan bir şekilde devam eden sıkı güvenlik kontrolleriyle birleşince, normal bir vatandaş bir Devlet dairesine girdiği anda, cüceleşmeye başlıyor. Her yerde bir eziklik hissediyor. Binalar dev gibi ve kapıda sizi bir güvenlikçi karşılıyor. Kime geldiniz, niye geldiniz diye hesap sorarken, etraftaki ihtişam ve şahşahayla birlikte ezim ezim ezliyorsunuz. Evet, bu yazının yazılmasına sebep Ankara'da yeni yapılan iki Devlet dairesi binasındaki gözlemlerimdir. Eskişehir Yolu üzerinde sırf yeni Devlet binaları inşaatı yok. Bir de o yol üzerinde bina kiralama furyası var. Yeni Bakanlıklar kuruldu ya! Yeni binalara ihtiyaç doğdu ya! Yeni Devlet dairesi binasına ihtiyaç olunca, ilk akla gelen isim Eskişehir Yolu. Hepsi de sıra sıra dizildiler oraya. Bu dizilişten kimi personel memnun değil. Kızılay'ın tam merkezinden Eskişehir Yolunun arka taraflarına düşen personel hallerinden memnun değilmiş. Kulağımıza öyle duyumlar geliyor. Neyse, personel memnun olsa da, olmasa da, mecburen görevinin başına gidecek ve çalışacaktır. Meselemiz personel değil, meselemiz dev gibi binalardaki rahata alışmış bürokratlardır. Evet, gerçekten de, bu büyük dev gibi binalar inşa etmenin, bir maliyet ve israf tarafı olduğu gibi, bir de bürokratlara krallık yaşatma ve ardından o krallıktan alamama gibi bir büyük sorun daha var. Adamlara, öyle ihtişamlı makam odaları ve kral daireleri gibi yerler yapmışlar ve dayayıp döşemişler ki, bu saltanatı, “babası oğluna vermez.” Sekreter odası dayalı döşeli, yere bal dök yala cinsinden tertemiz ve bakımlı. Koltuk, masa, mobilya, çift bilgisayar perde ve her türlü mefruşat o biçim. Fors binbeşyüz. Sekreter odası böyle olursa, artık makam odasının durumunu anlamışsınızdır. Makam odalarının durumu da “yeme de yanında yat” cinsindendir. Evet, lüks ve şatafat içindeki yeni Devlet dairelerindeki bu görüntüler, hoş değil ve rahatsızlık vericidir. Başka Ülkelerde, bürokratlara tanınmış böyle bir saltanat var mı bilmiyorum. Fazla Ülke gezmedim. Hayatımda iki yabancı Ülke gördüm. İkisindeki Devlet daireleri binaları oldukça sade, gösterişsiz ve basit idi. Mesela, Polonya'da Maliye Bakanlığı binası sanki bir kaymakamlık binası gibi gösterişsiz ve küçüktü. Binaların girişinde de öyle abartılı ihtişam ve güvenlik kontrolleri de yoktu. Bizim Ülkemizde ise yeni bazı Devlet binalarına girince lüks, ihtişam ve şahşahadan başınız dönüyor. Buna rağmen basit, gösterişsiz ve sade nitelikli Devlet daire binalarımız da var. Özellikle belirtiyoru, bu yazıdan şu sonuç çıkmasın, “Ülkemizdeki tüm Devlet daire binaları lüks ve ihtişam içinde.” Yok öyle bir şey. Ancak, Ankara'da yeni yapılan Devlet daire binalarının birçoğu lüks ve ihtişam içinde yapılmış. Son söz olarak şunu söylemem boynumun borcudur: “Yeni yapılan Devlet binalarındaki bu ihtişam ve gösteriş yanlıştır ve israftır. Bu kadar lükse ve şatafata alıştırılan bürokratı koltuğundan almak da kolay değildir.” Hepsi bu kadar. Bu yazı boyunca söyleyeceklerim de bundan ibarettir. (Söyleyeceklerim elbette yalnızca bundan ibaret değildir. Makam arabası saltanatını da bir başka yazıda yazmak gerektir)