Diyarbakır ve ilçelerinde 10 bin 362 kişi ile yüz yüze yapılan 'Diyarbakır İli Madde Kullanımı Riski Alan Araştırması’na katılan ve madde aldıklarını açıklayanların yüzde 97,5’i esrar kullandıklarını ifade etti. Madde bağımlılığının ilk basamaklarını ise çevresel etkinin tetiklediği sigara ve alkol kullanımı oluşturdu.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’nın hazırladığı, Karacadağ Kalkınma Ajansı’nın finansal destek sunduğu 'Diyarbakır İli Madde Kullanımı Riski Alan Araştırması'nda ortaya oldukça çarpıcı sonuçlar çıktı. Buna göre esrar tüm dünyada olduğu gibi kentte de en yaygın kullanılan maddelerin başında yer alıyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde gerileyen sigara kullanımının ise doğal bir davranış biçimi olarak devam ettiği görüldü. Araştırmada ortaya çıkan sonuçlar sigara kullanım oranının hayli yüksek olduğunu gösteriyor.

Sosyal ve Siyasal Araştırma Merkezi’ne (SAMER) yaptırılan araştırma, 'Diyarbakır İli Madde Kullanımı Riski Alan Araştırması' geçtiğimiz günlerde kentin bütün kurumlarının geniş katılımı ile düzenlenen bir konferansta, Prof. Dr. Remzi Oto ve Yrd. Doç Yılmaz Palancı tarafından yapılan sunumlar ile açıklandı. Diyarbakır kent merkezi ve 17 ilçede 10 bin 362 kişi ile yüz yüze görüşmeler yapılarak tamamlanan çalışma, kurumların madde bağımlılığı karşısında izleyeceği stratejik eylem planına kılavuzluk edecek bir nitelik taşıyor.

Araştırma, 15-65 yaş grubunda yapılmış en büyük örnekleme sahip. Sosyal risklerin başında gelen madde bağımlılığının nedenleri, kullanım biçimleri, kullanım sıklığı, yaygınlığı, riskli yaş ve kullanım alanları gibi temel konularda somut verilerin toplandığı araştırmayla kentin sosyal, psikolojik ve tıbbi rehabilitasyon için ölçülebilir veriler sunmayı ve madde bağımlılığıyla mücadele yöntemlerinin optimal düzeyde hazırlanması için gerekli verilerin oluşturulmasına katkı sağlanması hedefleniyor. Sahada genç, orta yaşlı, kadın ve erkek toplam10 bin 362 kişi ile yüz yüze görüşüldü. En büyük örneklem grubunu bin 349 kişi ile Bağlar ilçesi oluştururken en küçük örneklem grubunu 447 kişi ile Çüngüş oluşturdu.
Örneklem grubunun yüzde 64’ü evlilerden, yüzde 34’ü bekarlardan meydana geldi. Araştırmada, göç oranı yüzde 8.1 olarak bulundu. Göç etme nedenleri yüzde 31,6 ile zorunlu göç, yüzde 28,5 ile evlilik ve yüzde 26,5 ile ekonomik nedenler şeklinde sıralandı. Görüşülen 10 bin 362 kişinin yüzde 11'i kendisini işsiz, yüzde 9.8'i işçi, yüzde 13'ü de öğrenci olarak tanımladı.

Araştırmada eğitim durumuna göre sigara kullanımı genel olarak bir farklılık yaratmazken, bağımlılık yapan madde kullanımı ortaokul ve lise düzeyinde eğitimi olanlarda yaşam boyu yaygınlık diğerlerine göre yüksek bulundu. Alkol kullanımının eğitim düzeyi yükseldikçe üst seviyelere çıktığı belirlendi. Sigara diğer maddelere geçişte belirleyici özelliğini korudu. Erkeklerin ilk sigarayı arkadaşlarla ve açık alanda içtikleri, buna karşılık kadınların ilk sigarayı evde ve yalnız içtiği saptandı. İlk alkol alımı da sigaraya benzer bir özellik gösterdi ve alkol deneyimi olanların yüzde 79,9 'u ilk alkolü arkadaş ortamında denediğini ifade etti.

Araştırmaya katılanların yüzde 54'ü şu an hiç alkol kullanmadığını ifade ederken yüzde 3,0’ı her gün, yüzde 9,1'i haftada bir-iki gün alkol aldığını ifade etti. Bu oran, alkol bağımlılığının başta gençler olmak üzere her yaş grubu için risk oluşturduğunu gösterdi.

Araştırmada öne çıkan bir diğer konuda madde kullanımında çevresel faktörlerin gücü oldu. Amca, dayı, hala, teyze gibi akrabalık ilişkileri sigara kullanımında yüzde 79,9, alkolde ise yüzde 3,7 oranında etkili olurken, yine yakın arkadaşlar sigarada yüzde 71,9, alkolde yüzde 6,8 oranında, kuzenlerin etkisi ise sigarada yüzde 45,8, alkolde yüzde 4,9 oranında etkili oldu. Sigara ve alkol kullanımındaki bu etkinin madde bağımlılığına giden yolu kısalttığı görüldü.

Örneklem grubunun yüzde 5,4’ü başta esrar olmak üzere bağımlılık yapan bir maddeyi hayatlarında bir kez dahi olsa denediğini belirtti. Maddeyi deneme nedeni olarak da arkadaş etkisi, özenti ve merak duygusunu gösterdi. Madde kullananların yüzde 88,4'ü maddeyi hala arkadaşları ile birlikte aldıklarını açıkladı. Madde kullananların belirli bir süre sonra madde kullananlarla bir alt grup oluşturdukları ve ilişkilerini sürekli kılmaya çalıştıkları ortaya çıktı.

Bütün dünyada ve Türkiye’de kullanım oranı ile listenin başında yer alan esrar Diyarbakır’da da ilk sıralarda yer aldı. Araştırmaya katılan ve madde kullandıklarını ifade edenlerin yüzde 97,5’i esrar kullandıklarını ifade etti. Hap kullanımı ise yüzde 21,6 ile esrardan sonra en fazla kullanılan madde oldu. Diyarbakır’da 2013 yılında 84 bin 740 kilogram ile en çok esrar yakalanan ilk on il listesinin başını çekti. Diğer 9 ilde yakalanan esrarın 7 bin 9 kilogram olması ve Diyarbakır’da yakalanan esrarın diğer on ilin toplamının 12 katı olması dikkat çekici bir ayrıntı olarak yer aldı.

Ortalama her dört kullanıcıdan biri maddeye para vermediğini ifade etti. Madde kullananların yarısı maddeyi arkadaşlarından temin ettiğini, diğer yarısı ise torbacı tabir edilen satıcılardan satın aldıklarını söyledi. Madde kullananların yüzde 32,8’ü maddeyi metruk evlerde, yüzde 20’si evinde, geri kalanlar ise açık alan ve parklarda kullandıklarını ifade etti. Sur dibi olarak ifade edilen alanlarda kullanım ise yüzde 15,6 olarak tespit edildi.

Madde kullananların yüzde 86’sı maddenin zararlı olduğunu ve bırakmak istediğini belirtti. Madde kullanıcılarının yarısı tedavi olmayı düşündüğünü söyledi. Örneklem grubunda sağlık problemi yaşayanların oranı yüzde 58, madde nedeniyle ailevi problem yaşayanların oranı ise yüzde 36 oldu. Diğer yandan madde kullananların yüzde 45’i madde kullandığını ailesinden gizlediğini belirtti.

Araştırmaya katılanların yüzde 35,9’u madde kullanmayı kişisel, yüzde 25,2’si ise iradi bir sorun olarak gördü. Araştırma grubunun yüzde 86,3’ü madde bağımlılığının Diyarbakır için bir sorun olduğunu düşündüğünü, grubu oluşturan 10 bin 300 kişinin 9 bin 671’i madde bağımlılarının tedavi edilmesi gerektiğine inandığını ifade etti. Araştırmaya katılanların yüzde 68,5’i belediyelerin tedavi merkezleri açmasını, yüzde 47,5’i koruyucu-önleyici hizmetler verilmesini ve yüzde 45,9’u psiko-sosyal destek hizmetleri verilmesi gerektiğini söyledi.

Araştırmada en çarpıcı konulardan biri de halkın kentin sosyal kültürel hayatına katılımının asgari düzeyde olması. Kent merkezi ve ilçeler yüzde 73,8 oranla televizyon seyretmeyi tercih ettiğini, toplumun yüzde 86,1’i sinema ve tiyatroya, yüzde 92,4 sanatsal etkinliklere hiç katılmadığını ifade etti.