Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu, İç Güvenlik Yasası’nın ‘özgürlükleri’ değil, ‘kolluğun’ yetkilerini genişlettiğini söyledi. Katoğlu, "Bu özgürlüklere müdahale edilen bir kanun. Müdahalenin gücünü artıran bir düzenleme. Ortada Anayasaya göre bir olağanüstü hal yokken, kolluk yetkilerinin yetkilerini genişletiyor. Yani bir sıkıyönetim ilan edilmiş değil. Anayasaya göre olağanüstü hal ilan edilmiş değil. Ama kolluk yetkileri genişliyor. Olağanüstü hal ilan edilmeden, olağanüstü hal aygıtlarının kullanılmasının öngörüldüğü bir kanun metniyle karşı karşıyayız. Bu aslında olağan halin olağanüstüleştirilmesidir." dedi.

Adana Barosu tarafından Avukatlar Haftası etkinlikleri kapsamında Şirin Park Otel'de düzenlendiği "İç Güvenlik Yasası neler getiriyor?' konulu panele konuşmacı olarak katılan Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu, yasanın ‘tokmaklı, yumruklu, oturma eylemli’ tartışmalar sonrasından meclisten geçerek, yürürlüğü girdiğini hatırlattı. Bu kanun ile özel yetkili mahkeme savcılarına verilen yetkilere çok benzer yetkilerin vali ve kaymakamlara sunulduğunu belirten Katoğlu, bu durumu “yürütmenin adli fonksiyona müdahalesi” olarak değerlendirdi. Torba kanunlarla günlük politik gereksinimlere, kişiye ve duruma özel düzenlemelerin yapıldığına dikkat çeken Katoğlu, "Türkiye’de hukuk güvenliği bulunmadığı, tehdit altında olduğu söyleniyor. Hukuk temel ve özgürlüklerin güvencesi olması gerekirken, ortaya konan metinler bu güvenliği başlıca tehdit eden kaynaklar haline gelebiliyor." diye konuştu. Konuşmasında İç Güvenlik Yasası’nın bazı maddeleri için ‘vahim’ ifadelerini kullanan Katoğlu, bu girişimle devlete ait 'cebir' kullanma yetkisinin teşvik edildiğini kaydetti.

‘SİLAH KULLANMAYA TEŞVİK VAR’

Artık araç ve üst arma için yargıç iznine gerek kalmadığına dikkat çeken Katoğlu, şöyle devam etti: "Arama yapıldıktan sonra hakim onayına verilecek. Hiçbir esprisi yok. Kolluk aramada izinsiz size dokunabiliyor. Beden teması demek. Bence vahim. Sanki bugüne kadar kolluğun silah kullanma yetkisi yoktu. Bir istatistiğe göre son birkaç yılda 183 kişi kolluk atışıyla hayatını kaybetmiş. PVSK’da mevcut hükümler içinde gayet ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş. Getirilen hüküm somut bir meşru savunma tanımı. Açıkçası bu ‘silah kullan’ demek. Rahatça silah kullan, kardeşim, demektir. Bir yenilik yok. Ama silah kullanmaya teşvik eden bir bakış açısı var. Ben metni böyle okuyorum. İstihbarı dinleme için sadece Ankara ağır ceza mahkemesi hakimi izini gerekiyor. Kars Kağızman’da dinleme yapmak için Ankara’da karar alıyorsunuz. Ben bundan ‘beli bir hakime güvenirim, diğer hakimlere güvenmiyorumu’ anlıyorum. Bu istihbari faaliyetin doğasıyla bağdaşır mı?” Kanunu aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kapsamı genişletiliyor. Terörle mücadele aygıtları alınıp toplantı ve gösteri yürüyüşüne uygulanıyor. Suçun tanımını genişletilerek, sokak muhalefeti, ifade özgürlüğü ve toplanma bastırılacak hale getiriyor."

Gözaltıyla ilgili hükümde ‘son derece vahim’ değerlendirmesini yapan Doç. Dr. Tuğrul Katoğlu, belli suçlarda mülkü amirlerin işaretiyle kolluk amirine gözaltına alma yetkisi verildiğini aktardı. Bundan böyle savcının yapamadığını kolluğun yapar hale geleceğine işaret eden Katoğlu, "Çok acayip bir durum. Savcıya haber verilmesiyle ilgili hiçbir hüküm yok. Çünkü gözaltı amiri zaten kendisi zaten. (Polis) bu inisiyatifi kullandığında savcı denetimi büyük ölçüde kalkıyor. Tüm uyarılara rağmen getirilmiş yasa. O zaman yürütme sadece bu durumda adli fonksiyona müdahale etmiş olmuyor, yasamanın da rolüne de çalmış oluyor." şeklinde konuştu.

‘İNSANLARIN KAFASINA DAHA KUVVETLİ BALYOZLA NASIL İNERİZ?’

Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Günal Kurşun ise sözlerine ‘maalesef’ diye başladı. Kurşun, şunları söyledi: “Bu yasa önümüzdeki günlerde hep birlikte karşılaşacağımız iklimin hukuku altyapısını hazırlamaya yönelik. Gezi Parkı benzeri bir hadise daha olursa biz bunun üstesinden nasıl geliriz? Daha kuvvetli şekilde hak ve özgürlük talep eden insanların kafasına daha kuvvetli bir balyozla nasıl ineriz? Ya da hukuk devletinin kendi sübjektif irademize göre nasıl yorumlarız, sorularına cevap vermek üzere hazırlanmış bir tasarı yasa haline geldi. Son 10 yılda ibretle ve sıklıkla gördüğümüz üzere bu derece önemli kanunlarda o kadar çok değişiklik yapıldı ki artık ayardan söz etmenin imkanı kalmadı. 2005’te yürürlüğü giren 5237 sayılı TCK, bu gün itibariyle 56 kez değiştirildi. Cumhuriyet tarihi boyunca 72 kez değiştirilmiş. Ne zaman kötü bir şey olsa hop bir madde değişikliği ile karşı karşıyayız. Bunun kanun yapma tekniğiyle uzaktan yakından alakası yok.” Batılı hukukçuların İç Güvenlik Yasası’ndaki kimi hükümler için ‘kan dondurucu’ nitelendirmesinde bulunduğunu açıklayan Kurşun, artık savcı talimatı olmadan her kesin ‘makul şüpheli’ olarak 48 saat gözaltına alınabileceğini ifade etti.
Bunun Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu savunan Kurşun, şu açıklamaları yaptı: “Bütün avukat meslektaşlarımı davet ediyorum. Bu ve bunun gibi noktalardan bu yasanın her maddesini evvela anayasa mahkemesine, onunla bir sonuç alamasak AİHM’ taşımak bizler için bir ödevdir. Polis savcının yazılı emri ve mahkeme kararı olmadan arama yapabilmekte. Örneğin araçları durdurabilecek, özel arama yapabilecek ve bir gösteri sırasında şüpheliler üzerindeki elbiseleri çıkarmasını isteyebilecek. Gösterilerde havai fişek, Molotof, bilye, sapan taşı gibi araçları taşıyanlara, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzerini tamamen veya kısmen örtenle 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis getiriliyor. Bu durumda bir gösteride artık biber gazından korunmak amacıyla gaz maskesi takan kişi hapis cezası alabilir. Savcıların yetkisi valilere veriliyor. Bu durum olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerdeki otoriter ve baskıcı uygulamalara benziyor ve bu şekliyle tarihe geçecektir.”